Yarın karakol basmaya gidiyorum!
Akıl tutulması diye bir kalıbımız var ya sık sık kullanırız. Ne zaman ki yapılanlara veya söylenenlere diyecek bir şey bulamazsak hemen bu kalıbı yapıştırırız.
Tıpkı bir iki gündür bölgemizin tartıştığı; 'Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu karakol bastı' haberindeki gibi.
Önce şu kelimeyi bir algılayalım.
Karakol basmak.
Hani evi su basmak.
Faka basmak.
Sabuna basmak.
Yaş tahtaya basmak falan değil.
Arkadaşını meyhanede basmak.
Gazino basmak.
Restaurant basmak falan da değil.
Çok iddialıyız.
Karakol basmak.
Ne karakolu; polis karakolu.
Nerede; İstanbul'un Beylikdüzü ilçesinin Gürpınar Polis Karakolu’nu.
Ne zaman; 8 Haziran 2017, OHAL ortamının olduğu bir tarihte.
Yani ilçe kaymakamının nerede ise içişleri bakanı kadar yetkili olduğu, isterse o karakolu basan değil belediye başkanı kim basarsa bassın tutuklama yetkisi olduğu bir ortamda.
Kim basmış; Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve bazı ekip arkadaşları, belediye meclis üyeleri, korumaları, çalışanları.
Kaç kişi ile basmış; bilinmiyor.
Neden basmış; Evimiz Beylikdüzü Derneği yöneticilerine baskın düzenleyen kişilerin akıbetini öğrenmek için.
Baskın sonrası neler olmuş; hiiiiç... Baskını yapanlar ile baskına maruz kalan polisler oturup çay kahve içip dağılmışlar...
*
Şimdi bu durumu ve bu iddiaları sizlerle paylaştıktan sonra ben de diyorum ki; madem karakol basmak bu kadar kolay.
O zaman yarın ilk işim bana en yakın karakola bir baskın düzenliyorum.
Orada polislere istediğim hakaretleri ediyorum.
Yaygara yapıyorum.
Tehdit savuruyorum.
Atıyorum, tutuyorum.
Nasıl olsa karakol basana peşinden çay kahve ısmarlıyorlar ya.
Ne olsun, olmadı ben kahve içmem sadece su içerim!
*
Yani diyeceğim şu sevgili arkadaşlar.
Türkiye'nin bu ortamında değil karakol basmak, karakolda uygunsuz davranmak da kolay bir hadise değil.
Öyle olsa geçtiğimiz yıl bizim gazetemizi de vandallar bastı.
Bilgisayarlarımızı kırdılar.
Ofis eşyalarımızı yerle bir ettiler.
Günlerce gazetede çalışamadık.
Maddi manevi bizleri mağdur ettiler.
O zaman ben gider karakol basardım.
Peki ne yaptık; sadece yasal hakkımızı kullandık.
Savcılıklara ve adli makamlara şikayette bulunduk.
Adalete sığındık.
Bu konuda da adaletin er ya da geç yerine getirileceğine inanıyoruz.
*
Bakın bu olay gerçi iki ay önce de gündemimize geldi.
Kendimizce bir araştırma yaptık.
Sorduk soruşturduk.
Ortada bir baskın olmadığı ancak; karakol gibi hiçbir resmi dairelerimizde olmaması gereken hararetli tartışmalar yaşandığını öğrendik.
Yetkililer bizlere bu yönde açıklamalarda bulundu.
Polisler ortada baskın falan yok dedi.
İlçe emniyet müdürü ile saatlerce oturduk konuştuk, baskın falan yok, iddia edildiği gibi baskın ve hakaretler olsa o hakaretleri yapanlar karakoldan sağ salim çıkamazlar dedi.
İlçe kaymakamı ortada baskın falan yok.
Nereden çıkartıyorlar.
Kim kimi basıyormuş.
Burası dağ başı mı diyor.
Ortada tutanak yok.
Şikayet yok.
Ama gelin görün ki; Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu karakol basan siyasetçi olarak bazı yayın organlarının gündemine oturdu.
*
Bakın bu ülkede gözlerimiz bir milletvekilinin oğlunun karakoldaki bütün polisleri sıraya dizerek ifadelerini aldığına da şahit oldu.
2012 yılında, Hatay’ın Dörtyol Emniyeti'nde akıllara durgunluk veren bir olay yaşandı. Emniyet müdürlüğünün kantinini işleten AKP Gençlik Kolları Başkanı Ömer Uzun, polis memuru Alper Atilla ile tartıştı. Atilla’yı sürdürmekle tehdit eden Uzun, üniformasını çıkarmasını istedi. Ardından arkadaşı, AKP Hatay Milletvekili Bayram Türkoğlu’nun oğlunu olay yerine çağırdı. Milletvekilinin oğlu İstemi Kağan Türkoğlu da emniyet bahçesine gelerek polisleri tehdit etti. Dörtyol Emniyet Müdürü çok sayıda polisi bir odaya dizerek ellerine numara verdi ve Ak Parti Gençlik Kolları Başkanı'ndan ve AK Parti milletvekilinin oğlundan kendisi ile tartışan polisleri teşhis etmesini istedi. İstemi Kağan Türkoğlu, odadaki polisleri uzun uzun inceledikten sonra kendisiyle tartışan komiser yardımcısını teşhis etti.
Ertesi gün milletvekilinin oğlunu uyaran komiser yardımcısı Murat Emer hakkında "açılacak disiplin soruşturmasının selameti" gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırma kararı verildi.
*
2013 yılında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeğeni ve yakın koruması olan Ali Erdoğan, polise bağırarak "eylemcileri ayakta dikeceksin" diyen Erdoğan'a polis itiraz edince Ali Erdoğan, amirlere ve polislere küfürler yağdırıyor. Olaylar sırasında asıl vahim olan da Erdoğan'ın yeğeninin "işkence" talimatını yerine getirmeyen karakol amirinin görevden alınmış olmasıydı.
*
Demek istediğimiz aynen şu sevgili arkadaşım.
Değil karakol basmak, yasalara uymayan, haksızlık yapan, derebeylik yapan, kendisini kanunların üzerinde gören değil belediye başkanı kim olursa olsun, gereken en büyük cezaya çarptırılması en büyük arzumuz.
Bu durumun A partilisi B partilisi yoktur.
Kim veya kimler yaparsa yapsın mutlaka ve mutlaka cezaya çarptırılsın.
Ancak; bizden olanlar olarak gördüklerimiz yapınca; iyi yapmış, oh eline sağlık diyerek gereğini yerine getiremedikten sonra.
Bizden olmayanlar olarak gördüklerimiz yapınca; nasıl yaparsın, sen görürsün, istifa etmelisin, görevden alınmalısın, yok olmalısın diyerek saldırıya geçtikten sonra inan bana o suçu işleyenlerden hiçbir farkımız kalmaz.
Kim olursak olalım, ne olursak olalım, önce kendi dünyamızda adil olalım, sonra başkalarından adalet bekleyelim.
Neredeydin Sayın Damat!
Bu arada, AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanı İsmail Damat bir basın açıklaması yaparak; ''13.08.2017 tarihinde çeşitli TV kanallarında videosunun yayınlanmasıyla bilgilendiğimiz, Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinin Gürpınar Polis Merkezinde gerçekleştirdiği; icabında vatan, millet ve mukaddesat için canını feda eden polislerimize yönelik hakaret ve meydan okuma içeren görüntüleri dehşet ve hayretle izlemiş bulunuyorum.
AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanı olmamın yanısıra bir Beylikdüzülü olarak, Ekrem İmamoğlu ve ekibinin sebebi her ne olursa olsun devletimizin huzur ve güveninin teminatı olan Polis Teşkilatı mensuplarına bu denli bir cüretle fiili ve kavli saldırıya kalkışması kamu yöneticisi vasfı ile bağdaşmaz.''
Türünden açıklamlarda bulunmuş.
Sayın AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanı İsmail Damat'a sormak lazım, devletin polisi kadar görevini layıkıyla yapan tüm basın organları da kamu hizmeti vermekte ve amaçları bu ülkeye hizmet etmektir. Geçen yıl görevde olduğunuz ilçede bir gazetenin ofisi partinizin hatta emrinizde bulunan gençlik kolları ekibi tarafından baskına uğradığında gereğini yerine getirebildiniz mi?
Bu konuda hiçbir şey yapmadan, benzer durum ile karşı karşıya kaldığı iddia edilen bir kişi veya kurumdan gerekenin yapılmasını beklemek nasıl bir duygu, merak ettim?