Bu günlerde...
Bu günlerde mevsim yaz, hava ayaz.
Aylardan haziran, günlerden nisan.
Güneş bir var bir yok, havada bulut çok.
Okulllar kapandı, yaz tatili başladı ama tatilden pek söz eden yok.
*
Sadece hava durumunun kafası mı karışık bu günlerde.
Hayır.
Takvim karışık.
Su karışık.
Ekonomi karışık.
Kafa karışık.
Ayak karışık.
Gövde karışık.
Anlayacağın karışık kaset çalıyor bu günlerde.
*
Kılıçdaroğlu adalet için yağmur çamur demeden günlerdir yürüyor.
Bahçeli bu yürüyüşe akılsız başın derdini ayaklar çeker diyerek tam da kendisine yakışır açıklamalarda bulunuyor.
Erdoğan ben müsaade etmezsem biraz zor yürürsünüz, hadi neyse biraz daha yürüyün bakalım diyor.
Türkiye bir yana dünya bu yürüyüşü merakla izliyor ve bekliyor.
Kimi yakında, işçi, çiftçi, işsiz, güçsüz, dertli kederli de bu yürüyüşe katılır diyor.
Kimi bu yürüyüşün sonu hayra elamet değil, Kılıçdaroğlu kesin içeri alınır diyor.
Bizler de ne yapıyoruz, her sese kulak kabartıyoruz ama gördüklerimizin yarısına, duyduklarımızın hiç birisine inanmıyoruz.
*
Bu günlerde spor takımlarımız sahada değil transfer piyasa sahnesinde boy gösteriyor.
Sanatçılarımız müzik veya tiyatro sahnesinde değil, iftar sofralarında boy gösteriyor.
Siyaset adamlarımız proje üretmek, mantık yürütmek, akıl geliştirmek yerine, iftar sofralarında ellerinde mikrofon ihtiyaç sahiplerine dağıttıkları Ramazan kumanyalarını ve her akşam verdikleri iftar yemeklerinden bahsediyorlar.
Vatandaşlarımız ne mi yapıyor bu günlerde.
Her zaman yaptıklarını yapmaktan başka ne yapabilirler ki!
*
Bu günlerde dünya da pek karışık.
Almanya İncirlik'deki savaş uçaklarını boşalttı.
Katar krizi her geçen gün büyüyor.
ABD saldı Tramp'ı çayıra, mevlam daha onlara ne kayıra.
Rusya sinsi sinsi gelişmeleri sezmekte.
Çin ve Hindistan dünyanın yeni devleri olmaya aday köşede beklemekte.
İngiltere AB'ye restini çekti, yeni plan peşinde.
Avrupa ülkeleri elleri ayakları bağlı tüm gelişmeleri merakla beklemekte.
*
Tarkan'ın 10 numara CD'si az da olsa beni oyalasa da bu gelişmeler tedirgin etmiyor değil.
Kocaman'ın Fenerbahçeme yeniden teknik direktör olarak atanması az da olsa beni heyecanlandırsa da bu gelişmeler eşiğinde pek sporu düşünmeye niyetim yok.
Her yaz tatilinde şuraya mı gidelim, buraya mı gidelim diye günlerce kafa yorsak da bu günlerde pek tatil matil düşünesi gelmiyor insanın.
Anlayacağınız bu günlerde tüm bu gelişmelerle meşgulüz.
*
Bakmayın siz bu yazıyı kaleme aldığıma.
Bu günlerde pek yazı yazasım da yok.
Ne yazalım yani.
Güzel gelişmeler oluyor da biz mi görmüyoruz.
İnsanlar mutlu, huzurlu, refah içerisinde, güvenli, özgür, keyifli, hayat dolu da biz mi farketmiyoruz.
Her geçen gün yeni bir kriz.
Her geçen gün bir şehit haberi.
Her geçen gün bir olumsuz gelişme.
Her geçen gün kavga gürültü patırtı huzursuzluklar.
*
Hadi hava durumu gelir geçer.
Bir yağmur, bir rüzgar olur ve sonunda yine güneş kendisini gösterir.
Hadi spor alemi şöyle der böyle der, bir maç yenilir, bir maç yener ve durumu kurtarır.
Sanat camiası bir o şarkı, bir bu türkü, bir şu film der atlatır gider.
Ya şu dünyanın üzerinde dolaşan bu kara bulutlar, kritik görüşmeler, restleşmeler, hesaplaşmalar.
Ya ülkemizde hergün git gide devam eden bu gerginlikler.
Bunlar ne zaman aydınlığa kavuşacak.
Bu günlerde olumlu şeyler duymaya da başlayacak mıyız?
Bu günlerde iyi şeyler de yazabilecek miyiz?
Bu günlerde güzel günler de görüp motorları maviliklere sürecek miyiz....?