Herkes şanı şöhreti taşıyamaz...
Hayatımızın hemen hemen her alanında güç zehirlenmesi yaşayan insanlarla karşılaşıp dururuz.
Adam, kısa sürede ticaret yaparak para kazanır sonra o paranın esiri olarak hata üstüne hatalar yapar.
Dostlarını kaybeder.
Kişiliğini kaybeder.
Karekterini kaybeder.
Ne yapar yapsın ne ederse etsin bir türlü mutlu olmayı başaramaz.
Dün o gariban hali ile hayattan aldığı tadın artık yanından yöresinden geçemez.
*
Adam, siyasette şansının da yardımı ile bir şekilde güçlü bir koltuk sahibi olur.
Vay anam vay.
Sanırsın alçak dağları o yaratmış.
Sanırsın herif insan üstü özelliklere sahip.
Sanırsın adam bu evrenin yaratığı değil.
Sanırsın adam yüz defa ölmüş ölmüş bir daha dirilmiş.
Aman Allah'ım.
Kimseleri beğenmez.
Kimselere pas vermez.
Kimseleri dinlemez.
Kimseleri ciddiye almaz.
Burnundan kıl aldırmaz mübarek.
Oysa topu topu bir koltuktan güç alıyordur.
Demişler ya; koltuktan güç almak mühim değil, oturduğu koltuğa güç vermektir aslolan.
*
Adam siyaset veya sanat camiasında şöhret oluyor.
Para kazanıyor.
Üne kavuşuyor.
İlk yaptığı şey 8-10 koruma ile dolaşmak.
Sonra ulaşılmaz olmak.
Sonra insanlara tepeden bakmak.
Sonra kendisini hint kumaşı değerinde görmek.
Sonra, sonra, sonra....
Bu gibi alışkanlıklarına hep devam etmek.
*
Bütün bu isimler aslında bilmeliler ki hiç kimsenin bir birinden farkı yoktur.
Senin paran varsa adamın rahatlığı var.
Senin şanın şöhretin varsa adamın özgürlüğü var.
Senin koltuğunun gücü varsa adamın çok fazla şeye ihtiyacı yok.
Senin imkanların çoksa derdin de çok.
Sen yarattığın sandığın alçak dağların esiri oluyorsun ama adam o dağları esir alıyor.
O dağların keyfini çıkarıyor.
O dağların içine sı*ıyor!
*
İşte dün de bu bahsetmeğe çalıştığımız gerçeklerden birisine şahit olduk hep birlikte.
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli futbol adamlarından birisi olmaya aday Arda Turan, ne yazık ki bir spor adamının yapabileceği, gelmiş geçmiş en rezil bir davranışa imza attı.
A Milli takım oyuncususun.
Milyonlarca sporcunun hayalini süsleyen Barselona'da oynuyorsun.
Para ise para.
Nam ise nam.
Şöhret ise şöhret.
Fena adam da sayılmazsın.
Beğeniliyorsun da.
Eeeee.
Ne gerek vardı şimdi uçakta daha önce seni eleştiren gazeetciye saldırmaya dimi ama.
*
Sen bunları yaparsan insanlar da kısa sürede yere göğe sığdıramadığı seni bir anda paçavra gibi atar.
Hele hele o küfürler.
Baban yaşındaki gazetecinin boğazını sıkmalar.
Federasyon başkanına ana avrat küfürler.
''Söyle bakalım söyle, kim prim almış ulan. Seni bu uçağa alan partonun yazdırdı demi onları. Seni uçağa alanın a..... k....'''
Bu sözleri Arda Turan A Milli takımı taşıyan uçakta bir gazeteciye bağırarak söylüyor.
Fatih Terim orada.
A Milli takım heyeti orada.
Bütün milli takım kadrosu orada.
15-20 gazeteci orada.
*
Tamam diyelim ki Arda Turan gerçekten haklı.
O gazeteci (Milliyet yazarı Bilal Meşe) gerçekten haksız eleştiriler içeren bir yazı yazmış.
O gazetecinin o uçakta bulunmaması gerekiyor.
İyi de bütün bunlara rağmen; Arda Turan bir gazeteciye hakaret etme, boğazını sıkma, dayak atma, federasyon başkanına küfür etme, bir ülkenin milli takımının huzurunu kaçırma hakkını nereden alıyor....
*
Üzülerek söylüyorum ki; Arda Turan bu saatten sonra bu krizin altından kalkamaz.
Önce Barselona'daki futbol hayatı biter.
Sonra bu hareket her transfer etmeyi düşünen takımın önüne konur.
Sonra bu huzursuzlukla kondisyon ve uyum sorunu yaşar.
Ve Arda Turan soluğu başladığı nokta olan Galatasaray'da alır.
Buradaki hayatı da takım yönetimin iki dudağı arasına sıkışır.
Şayet Fatih Terim lobisi burada da çalışırsa Arda Turan'a Galatasaray dahi kucak açmayabilir...
*
Yazımızın başında söylediğimiz gibi.
Herkes; nam, şan, şöhret taşıyamaz.
Para zayıf insanları bozar...