Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara

Aslolan kalplerde yaşamak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Aslolan kalplerde yaşamak

Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıldönümünde saygı ve minnetle anıyoruz.

Bir Kızılderili atasözü: “Seni tanıyan son kişi öldüğünde hiç yaşamamış olacaksın” der.

Yaşamak ya da yaşamamak değil mesele; onurlu yaşamak ya da yaşamamak meselesi…

Yaşamak var; tarihler, asırlar boyunca unutulmayacaksın nesilden nesile her daim hatırlanacaksın.

Yaşamak var; Dünyadan ayrılalı 83 yıl geçse de kalplerin bir köşesinde yaşayacaksın.

Yaşamak var; 57 senelik kısacık bir ömrü, milletine ülkene adayıp tarihin sayfalarına sığmayacaksın…

Sevgili Elif Konur ne güzel özetlemiş;

80 küsur sene önce, tenis maçı izlerken fotoğrafı var.

Yüzerken fotoğrafı var, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, at binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken fotoğrafı var.

Salıncakta çocuk gibi gülerek sallanırken bile fotoğrafı var.

O dönemin kıyafetlerine, ayakkabılarına bakıyorsun, sanırsın Dünya moda ikonu.

“Aman Allahım” diyorsun “ nasıl bir ruh üfledin de çıtayı en üste koydun bu kulunla.

Bu kadar güzel “Bir Örnek İnsan” nasıl olabilir?

Ama oldu, bütün Dünya gördü, halen görmekte işte.

Hayvanlarla fotoğrafları var, çocuklarla, okulda genç kızlarla, delikanlılarla, cephede askerlerle, komutanlarla, dahası köylülerle, şairlerle, yazarlarla, sanatçılarla…

Aşık olmuşluğu da var, oturup rakı içmişliği de.

Dua etmişliği de var, vaaz vermişliği de.

“Bana yeniden üniformamı giydirmeyin” deyip ültimatom vermişliği de var.

Tek bir ağacı kesmemek için koca köşkü yürütmüşlüğü de var, bozkır Ankara’ya Atatürk Orman Çiftliği’ni kurmuşluğu da.

Kalbine kurşun yemişliği de var ülkesi için; savaştan savaşa koşmuşluğu da.

Yirmi iki yıl, rakamla da yazıyorum, tam 22 yılını cephede geçirmişliği, o güzelim ayaklarını asker potininden çıkarmamışlığı, askeri tayınını yemeden sofraya oturmamışlığı da var.

Bir çok ülke liderini sofrasında ağırlamışlığı da var.

Ama ne yazık ki “Evde yiyecek kalmadı oğul” diye mektup yazan anacığına;

“Bendeki para milli mücadelenin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık. Konunun ehemmiyeti büyük, size şu an para gönderemem anacığım, şimdilik evdeki halıları satın” demişliği de var.

Ve tarihin görüp göreceği en yoksul, en çaresiz savaşlarından birinde “Geldikleri gibi giderler” demişliği de var.

Ömrünü, emeğini, aklını, sevgisini milletine verdiği gibi, tüm malını mülkünü de milletine bağışlayıp geçmiş bir atamız var.

Söyleyin bana, kaç babayiğit yapabilir şimdi bunu.

Yetmezmiş gibi; yemesiyle, içmesiyle, oturmasıyla, kalkmasıyla, çatal, bıçak tutmasıyla, sigarasını yakmasıyla dahi, zarafet timsali bir atamız var.

Arupa’dan önce kadına değer vermiş, ona seçme ve seçilme hakkı tanımış, kadını insan makamına layık hale getiren düzenlemeler yapmış;

“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” demiş, Müzeyyen Senar’ı Safiye Ayla’yı taktir ederek, severek dinlemiş bir Atamız var.

Onun getirdiği alfabe ile ona hakaret etmeye çalışan kansızların çoğaldığı günümüzde;

“Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyebilmiş bir atamız var.

Ruhu şad olsun!

Sağlıcakla…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *