Karadeniz'de sarı çizmeli şov
Karadeniz’de her yıl yaşanan binlerce insanı etkileyen, sel baskınları ve heyelanlar Karadeniz'in kaderi midir? Soru çok basit, evet veya hayır deyip işin içinden çıkabilirsiniz. Ya da “takdiri ilahi Allah’ın dediği olur” deyip bir kenarda yıkımın ve felaketin sizlere gelmesini beklersiniz. Ya da bunun bilimsel ve aritmetik bir yolu vardır diye bilime ve işinin uzmanı insanlara güvenip gösterdiği yol izin verdiği metotlara göre hareket edersiniz.
Her yıl özellikle yaz aylarında bu felaketi Karadeniz’de yaşıyoruz. Sel sularına kapılarak hayatını kaybedenler, evleri kullanamayacak hale gelenler, toprağın aşırı yağıştan ve yumuşamasından dolayı bağı, bahçesi, ekip biçtiği tarlası heyelanla yok olanlar. Bir nevi sel felaketi Karadeniz’in kaderi haline gelmiş durumda.
Karadeniz’de yine alışa geldiğimiz sel felaketini her yıl olduğu gibi bu yılda yaşadı. Doğasıyla, deniziyle, maviden yeşile doğanın tüm muhteşem tonlarını görebileceğiniz Karadeniz yine sele ve heyelana teslim oldu. Felaketle birlikte sarı çizmelerini yeşil yağmurluklarını üzerine giyen mülki idarelerin başındaki yetkililer sokaklarda boy göstermeye başladı. Yetmedi Ankara'dan Millet Vekilleri hatta Bakanlar Karadeniz’e akın etmeye başladı.
Felaket yerini siyasi şovlara bıraktı. Demeçler ardı adına sıralandı. “Halkımızın yaralarını saracağız. Mağduriyetlerini gidereceğiz” Nutukları atılmaya başlandı. Arkadaş tamam! Sizleri anlamak için totem yapıyorum. Bu zor zamanda halkın yanında olmanız, sahada sarı çizme ve yeşil yağmurluklarla görevlilere talimatlar yağdırmanız çok güzel, gerçekten tüm içtenliğimle sizleri anlamaya çalışıyorum. Anlayamadığım tek şey, geçen yıl, ondan önceki yıl, hatta daha önceki yıllar aynı felaketi yaşadığımızda sizler, yine sarı çizme ve yeşil yağmurluklarınızla aynı sözleri vermediniz mi?
Uzmanların her yıl uyarmasına rağmen, halkın sel felaketlerine maruz kalmasına neden olacak şekilde dere yatakları ve heyelan bölgeleri her geçen gün büyüyerek yerleşime açılmaya devam ediyor. İlk sel ve su taşkınlarında yerle bir olacak dere yatağına ev yapıyoruz. Karadeniz’in yamaç ve yumuşak toprak dokusuna sahip dağ başlarına, ilk heyelanla yerle bir olacak evler yapıyoruz. Ve bunlarla önünden dere geçen evim, tüm vadiye hâkim dağ manzaralı evim diyerek övünüyoruz. Nereye kadar? O afet kapımızı çalıp canımızı yakıncaya kadar nedense afetlerden önce aklımız başımıza gelmiyor.
Burada işte bir tuhaflık var. Bir başı boşluk bir denetimsizlik var. Dere yataklarına heyelan bölgelerine bu İmarı kim veriyor. Halk nasıl iskân alıyor? Her yıl yaşadığımız bu acıya, zarar ziyana, emek ve maddi kayıplara dur diyecek bir kurum bir yetkili yok mu? Seçim zamanı oy alma, koltuklarınızı koruma ve seçim kazanma uğruna göz yumduğunuz, görmezden geldiğiniz, sizlerin izninizle yapılan, selle ve heyelanla yok olan bu kayıpların hesabını kim verecek?
Dere yataklarını imara açan sizlersiniz. Islah çalışması adı altında akar su yataklarını mini kanallarla baskı altına alan sizlersiniz. Denize sıfır her karış yere ucube binalar dikilmesine göz yuman sizlersiniz. Projeye, imara ve iskana imza atan sizlersiniz. Yıllarca aynı felaketi yaşamamıza rağmen önlem almayan, çareler üretemeyen de sizlersiniz. Vallahi pes! Ben olsam, sarı çizmelerimi ayakkabılığın en ücra köşesine koyar yeşil yağmurluğumu duvarın uzanamayacağım bir yerine asar ve utancımdan sokağa çıkamazdım.
Sağlıcakla…