Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

Patinaja devam mı?

YAYINLAMA:
Patinaja devam mı?

Seçimlerin üstünden bir buçuk ay geçmesine rağmen muhalefet partilerinde, özellikle de CHP’deki, parti içi tartışmalar herkesin gözünün önünde devam ediyor. Ortalıkta dolaşan ve mutlaka yapılmasının gerekliliği konusunda kamuoyunun da arzuladığı değişimin nasıl olacağı ile ilgili somut bir açıklama yok. Lider değişsin, merkez karar ve yönetim kurulu değişsin, yani partiyi yönetenler gitsin, denilip duruyor. Adeta cadı kazanı kaynıyor. Herkes, kendince birilerini o kazana atıyor.
Siyasi partilerdeki değişim konusunda Avrupa ile aramızda çok önemli bir fark var. Orada seçim kaybedenler, koltuğu terk ediyor, bizde kaybedenler ise koltuğa biraz daha yerleşiyor. En son örnek komşumuz Yunanistan’da yaşandı. Seçimleri kaybeden SYRİZA partisinin lideri Aleksis Çipras, seçimi kaybettiğinin anlaşıldığı akşam görevini bıraktığını açıkladı. Şimdi kendi kendimize sormamız gerekmez mi? Cumhuriyeti kuran, ülkedeki en demokrat parti olduğunu iddia eden CHP neden direniyor? Kaybedenin kibarca çekilmeyi becerebildiği demokratik olgunluk neden bizden bu denli uzak? Birileri, ben varsam parti var, ben yoksam bu gemi batar mı demek istiyor? Batmaz kardeşim. Bu partinin kökünde Mustafa Kemal Atatürk var. Bu gemiyi batırmaya çalışanlar çok oldu, ama batmadı. Halen de uğraşıyorlar. Özellikle de Atatürk ve Cumhuriyetle barışık olmayanlar, bu konuyu sürekli gündemde tutarak kendilerine toplumsal bir avantaj sağlama peşindeler. Bunu yapmalarının arkasındaki gerekçeyse, ülkenin ekonomik olarak geldiği noktayı toplumdan gizleme çabalarıdır. Sürekli CHP’yi konuşarak diğer sorunlar yokmuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Oysa ülke ekonomisinin getirildiği durum ortada…
Gerçekten demokratik sistemlerin uygulandığı bir partideki değişim kişilerle olabilir. Oysa bizdeki sorun kişilerden çok sistemden kaynaklanıyor. Sizin sisteminiz demokratik değilse kişileri değiştirerek bir yol alamazsınız. Gelecek kişi de, partide bir hegemonya kurar ve dünkü eleştirdiğinden daha kötü bir kişiliğe bürünebilir.
Toplum olarak şu sorunun cevabını aramalıyız. Bugün genel başkanlara rağmen milletvekili olabilen bir kişi bulabilir misiniz parlamentoda? Bunu tüm siyasi partiler açısından soruyorum. Bulamazsınız. Çünkü kurulan sistem buna izin vermez. Bir avuç yönetici, masa başına oturup milletvekilliği dağıtıyor. Partililer kimi istiyor? diye sormuyorlar bile. Birilerinin seçtiğini seçmek zorunda kalıyoruz. Seçmen kitlesini “emir kulu” gibi gören zihniyet mutlaka yıkılmalı. Birileri, birilerine rağmen seçilebilmeli. Yani seçmen, seçeceği kişiyle ilgili kararı kendi vermeli. Sipariş usulüyle vekillik sistemi bitirilmeli.
Milletvekilleri, her konuda genel başkanları gibi mi düşünmeli? Partinin genel prensipleri dışında farklı görüşleri olamaz mı? “Adalet” diyerek Ankara’dan İstanbul’a yürüyenler, “Değişim” diyerek Bolu’dan Ankara’ya yürüyenlere neden karşı olurlar? Genel merkez gibi düşünmeyenleri partiden atıp daha düne kadar bu partiye hakaret edenleri “danışman” atamak partinin ilkelerinin neresine sığıyor? Gençliğinden itibaren partiye emek verenlerden daha mı değerli ithal edilenler? Kendi evladını görmezden gelenler, elin kapısındakileri severmiş…
Daha düne kadar partiye olmadık hakaretleri yapanlara oy vermek zorunda bıraktığınız seçmene biraz saygınız varsa kendiliğinizden değişmeyi bilmelisiniz. Böylelikle de toplumsal değerinizi de katlarsınız.
Siyasi partilerde kimse dokunulmaz olmamalı. Başta da dediğim gibi partinin ana ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla herkes birbirini eleştirebilmeli. Hakaret içermeyen eleştiriler, medeni ve demokratik bir tavır çerçevesinde dinlenilmeli.
Değişimler, “illaki değişim” diyenlerini susturmak için, sadece kişilerden başlanarak değil sistemden başlanarak yapılmalı. Aksi durumda çamurlu yolda patinaj yapan araba gibi debelenip durursunuz. Değişim, zincir görevi görürse bir anlam ifade eder.
Ülkemizin en eski, en köklü, asırlık çınar ağacı olan CHP, ciddi yaralar alınmadan, toplumu umutsuzluğa itmeden, bir an önce değişimin önünü açmalı ve gereğini vakit geçirmeden yapmalıdır. Bu değişim yapılırken de “öze dönüş” temel ilke olarak düşünülmeli. Yani Atatürk ilke ve inkılapları, rehberiniz olmalı.
Kısacası, patinaja devam mı edeceksiniz? Yoksa gerçek değerlerinize doğru dönerek gaza mı basacaksınız?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *