Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

Kutsala saygı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kutsala saygı

İslam alemi için manevi değeri çok yüksek bir bayramı geride bıraktık. Öncelikle İslam aleminin geçmiş Kurban Bayramı’nı kutlarım.

Hepimizin bildiği üzere semavi her dinin kutsal bir kitabı vardır. İslam aleminin kutsalı da Kur’an-ı Kerimdir. Odasının en yükseğine koyduğu bu kutsal kitabını, manevi hayatını şekillendirmesinde ve de toplumsal yaşamında kendine rehber olarak görür. Bu olgu, diğer dinler için de geçerlidir. Hristiyan için İncil, Yahudiler için ise Tevrat ve Zebur da aynı değere sahiptir. Hiçbir Hristiyan İncil’in, hiçbir Yahudi de Tevrat ve Zebur’un yakılmasına tepkisiz kalamayacağı gibi hiçbir Müslüman da Kur’an-ı Kerim’in yakılması gibi aşağılık bir eyleme kayıtsız kalamaz.

Semavi dinler olarak kabul ettiğimiz Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’in ortak özellikleri arasında sevgi ve hoşgörü ayrı bir yer tutar. Ancak sonradan değişiklikler yapılarak Yahudilikte hoşgörü törpülenmiş olsa da bütün dinler, insanlığın huzur ve mutluluğu için var olmuştur. Dünya barışı için sevgi ve hoşgörünün en büyük erdem olduğu unutulmamalıdır. Sevgi ve hoşgörüden yoksun bir insanın hangi dine mensup olduğunun hiç de önemi yoktur. Çünkü toplum onu “insan” olmanın kriterlerinden yoksun görür ve dışlar.

İsveç’in başkenti Stockholm’de, caminin önünde yaşanan Kur’an yakma eylemi, hem de İsveç polisinin gözetimi altında, haklı olarak ülkemizde olduğu gibi tüm İslam aleminde bir infial yarattı. Bu eylemin zamanlamasının da çok manidar olduğunu görmekte yarar var. Şöyle ki, İsveç’in NATO’ya girebilmesi için Türkiye’nin onayı gerekiyor ve Kur’an da İsveç’te yakılıyor. 11-12 Temmuz 2023’te Brüksel’de, Türkiye ve NATO yetkililerinin İsveç’in NATO’ya üyeliğinin konuşulacağı da düşünüldüğünde olayı biraz daha bu çerçevede araştırmak gerekir kanısındayım.

Bu eylemi yapan provokatör soytarısının hangi dine mensup olduğunu merak dahi etmiyorum. Çünkü yukarıda saydığım insani vasıflardan yoksun olduğu için ona “insan” demenin de doğru olmadığı kanaatindeyim. Şayet bir dine mensup ise böyle bir eylem onun kutsalına karşı yapılmış olsaydı ne düşünürdü? diye merak ediyorum. Kimler tarafından kullanıldığı belli olmayan bu şahsın tek sorunu İslamiyet’le mi acaba? Dünya barışını tehlikeye soktuğunu bilmiyor mu? Elbette biliyor olmalı. Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış, sözündeki delilerden biri olduğunu kanıtladı bu sefil…

Bu çirkin eylemin bir başka boyutu daha var ki o, eylemi yapanın ayıbından da öte bir şey. İsveç hükümetinin, bu eylemi “insan hak ve özgürlükleri” kılıfıyla örtmeye çalışıyor olması asla kabul edilemez. Neyin hakkı, neyin özgürlüğü? Başkalarının inancına ve kutsalına saldırmanın hak ve özgürlükle hiçbir alakası olamaz. Dünyanın hiçbir rejiminde sınırsız hak ve özgürlük yoktur. Başkalarının kutsalına hakaretin özgürlükle izahı mümkün değildir. Bir dine inanmıyor da olabilirsiniz. Buna dair yazılar yazabilir, konferanslar da verebilirsiniz; ama bütün bunlar, size o dine ve de kutsalına hakaret etme hakkını vermez. Hakaret içeren eylemi yaptığınız an, özgürlüğünüzün bittiği yerdir.

İsveç’in yüzde 70’i Hristiyan, yüzde 5’i Müslüman, yüzde 25’i de diğer inançlara mensuptur. Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını özgürlük gibi gören İsveç hükümeti, başkentin göbeğinde, bir kilisenin önünde, bir Müslüman tarafından İncil’in yakılmasına müsaade eder miydi? Böyle bir eylemi asla kabul etmeyiz ama şayet akıl yoksunu birisi böyle bir eyleme girişseydi ne olurdu? Buyur kardeşim, özgürce yakabilirsin, mi diyecektiniz? Hiç sanmam… İsveç hükümetinin bu tutumu iki yüzlülüktür. Bu eylemi engellememekle bunu ispat ettiler. Şayet isteselerdi pekala engelleyebilirlerdi.

Olay gerçekleştikten sonra İsveç Yüksek Mahkemesi, polisin “Kur’an-ı Kerim yakma yasağını” kaldıran idare mahkemesinin kararını kaldırdı. Keşke bu kararı daha önce alsalardı da bütün bunlar yaşanmasaydı.

Herkesin dini kendine kutsaldır. Bize düşen ona saygı duymaktır. Bunun için de toplumun sahip olması gereken en önemli erdem sevgi, saygı ve hoşgörüdür.

Geçmişte, yüzyıllar süren dini savaşları düşündüğümüzde bugün yaşadıklarımızın geleceğimizde ne kadar önemli olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yoktur sanırım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *