Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

Demokrasi sınavı

YAYINLAMA:
Demokrasi sınavı

Demokrasinin en güzel özelliklerinden biri de seçimlerdir. Vatandaş seçim zamanı sandığa gider, oyunu kullanır ve kendini yönetmesini istediklerini seçer. Bir sonraki seçim tarihi geldiğinde de yönetenlerden memnun ise devam etmeleri, değil ise görev değişiminin geldiğini düşünerek değişimden yana oyunu kullanır ve yönetimi değiştirir. Gidecek olan da gelecek olanda bunu demokrasinin doğallığı içinde kabullenir. Çok partili siyasal hayata geçtiğimiz 1945 yılından bu yana bu gelenek hiç bozulmamıştır. Zaten tersinin düşünülmesi de mümkün değildir; çünkü bu demokrasinin gereğidir.
Gelelim günümüze. Aradan geçen yetmiş sekiz seneye rağmen biz seçimlerden sonrasıyla ilgili, demokrasiyle hiç de bağdaşmayan söylemleri konuşuyoruz. Bu durum bize kafa olarak geldiğimiz noktayı göstermesi adına çok düşündürücüdür. Demokrasiyle yaşıyor olmamıza rağmen kafa olarak geri gitmişiz, diye düşünüyorum. Demokrasiyi sadece yaşamışız. Onu içselleştirememişiz. Şayet içselleştirebilseydik bugünkü demokrasi dışı söylemleri duymazdık. “14 Mayıs siyasi darbe girişimidir. 2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur.” gibi söylemler talihsiz açıklamalardır. AKP şayet seçimi kaybederse onlara karşı siyasal darbe mi yapılmış olacak yani! Bağımsızlığımız mı elden gidecek?.. 2002 genel seçimlerinde tek başına iktidara gelen AKP ülkede siyasi darbe mi yapmış oldu? Bu nasıl bir mantık çelişkisidir? Seçim sonuçlarına göre, yıllardır ülkeyi yönetenler her seçimde diğer partilere karşı darbe mi yapmış oldular? Bu nedir biliyor musunuz? Demokrasiyi keyfine göre kullanma mantığıdır. Yani onlar kazandığında “zafer”, muhalefet kazandığında “darbe.” Ne ala değil mi!.. Toplumu korkutma, sindirme üzerine yapılan siyaset her zaman kaybetmeye mahkumdur. Dünya siyasal tarihine baktığınızda bunu net olarak görürsünüz. Bu tür açıklamalar kaybetme korkusundan kaynaklanmaktadır. Oysa demokrasilerde korkuya yer yoktur. Kazanırsan iktidar, kaybedersen muhalefet olursun. Sonraki seçimi beklersin.
Hele de “Bu seçim işgalcilere karşı istiklal savaşıdır.” sözünün yenilir yutulur yanı yoktur. Kim işgalci? İşgal sözünün açılımında düşman kavramı vardır. Kendilerinin dışındakileri düşman gözüyle gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Hele ki bu ülkeyi işgalden istiklale taşımış bir partiyi “düşman ve işgalci” diye tanımlamak kimsenin haddine olmamalı. Ayrıca şunu da sormalıyız: “Türk Bayrağı” sözünden rahatsız olan HÜDAPAR bu ülkeyi kuranlardan daha mı vatansever? Kimse kusura bakmasın, HÜDAPAR’la ittifak olup cumhuriyeti kuranlara söz etmenin ne insani ne de vicdani bir yanı yoktur. Önce kendi vatanseverliğinizi sorgulayın.
Kimin ne dediğine, nasıl anladığına bakmadan 14 Mayıs günü sandığa gidip vatandaşlık görevimizi yerine getireceğiz. Sonuç ne olursa olsun herkes bunu kabullenecektir.
Her türlü karalamaya, korkutmaya, sindirmeye rağmen demokrasi sınavını geçeceğimize inancım tamdır. Bu seçimleri korku değil, ülkemizin ve ulusumuzun aydınlık geleceğini düşünenlerin cesaret ve inancı kazanacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *