Söz milletin
Bakmayın siz o, mahallenin ellerini ovuşturan meraklılarına. Halk, cumhurbaşkanının kim olacağına değil kimin olmayacağına karar vermiş zaten. Açıklama malumun ilanı oldu. Toplumun farklılıklarını güzelliğe dönüştürmek bir erdemdi, masa bunu başardı. Bu denli geniş uzlaşmaya belki birileri üzüldü ama olsun. Onlar zaten kavgadan besleniyorlardı. Bu defa umduklarını bulamadılar.
Hep şunu söyledik: Çoğulculuk güzelliktir. Bakmayın siz geçmişin ortaklıklarını topluma öcü gibi gösterip tek adamlığın önünü açanların nutuklarına. Bütün mesele toplumsal düzenle barışık olmakta yatıyor. Yani cumhuriyet, demokrasi, laiklik ve Atatürk… Bunlar, bizim olmazsa olmaz değerlerimiz. Keşke Yunan galip gelseydi diyenlerin değil, hayatları pahasına vatanı kurtaranların şemsiyesinin altına amasız, fakatsız girebilmeyi savunanların yanında olmak. İşte bu, Türkiye birlikteliği. Bütün mesele bu. Bakmayın siz o koalisyonları aşağılayanların, yani birlikte karar verme yetisini yitirenlerin boş sözlerine. Bizi kıskanıyor dediğimiz Almanya elli senedir koalisyonla yönetiliyor. Avrupa’nın gelişmiş tüm ülkelerinde koalisyonlar var. O gelişmiş ülkelerde sorun olmayan tek şey rejimdir.
Yangını söndürürken, çadırı kurarken, cumhurbaşkanımızın emriyle diyen biatçı anlayış, miladını doldurdu artık. Toplum tek kişinin her şeyi bilemeyeceğini -sonuçları acı da olsa- anladı. Oysa müzik notalarını düşünün; Her nota farklı bir sestir. Müzisyen, bu farklı sesleri öylesine dizayn eder ki herkesin kulağının pasını silen, unutulmaz melodiler ortaya çıkarır. Ülkemizin farklı seslerinden ortaya çıkacak melodiye çok ihtiyacı var.
Zaman, ortak aklı kullanma, kimseyi ötekileştirip düşmanlaştırmadan el ele, gönül gönüle verme zamanıdır. Kavgalar oldukça birlik beraberlik sağlanamaz. Bizler 78 kuşağıyız. Ayrıştırılmanın bedelini 12 Eylül’de ödedik. Bu saatten sonra ayrıştırılmanın yanında değil hep karşısında dururuz. Yumruklar çözülmeden tokalaşılmaz. Böylesi siyasi kavgalardan beslenen bir avuç azınlık, belki zenginleşir ama toplum yoksullaşır. Ülkenin yirmi bir senedeki geldiği nokta bu. Karşıtını hain diye niteleyen bir zihniyet… Hükümet istifa, dendiği için maçları seyircisiz oynatmayı düşünenler… Bursa’daki ayrışımcı ve tehtitvari tepki için büyük bir marifetmiş gibi övgüler yağdıran siyasileri anlamıyorum. Böyle davranarak taraftarlarınıza hoş görünebilirsiniz ama insanlığa hoş görünemezsiniz. Nereye gidiyoruz beyler!.. Siz kardeşliği böyle mi getireceksiniz bu ülkeye? Bence bunları bırakın da depremde yaşananlara bakın. Çadır satan Kızılay’ı sorgulayın. Yanında gezdiğiniz çadırcıları görün. Günlerce enkazın başında yardım çığlıkları atan sesleri duyun. Yüz yılın felaketinde dahi ayrışmayı körüklüyorsunuz. Bütün ülkenin yardım için seferber olduğu halde bile siyasi olarak karşıtlarınızı yok sayıyor ve cumhur ittifakı olarak sahadayız, diyebiliyorsunuz. Oysa sizin muhalif olarak gördükleriniz de oralarda ellerinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyorlar. Birilerini yok sayma anlayışınızı terk edin. Bu halkın yok sayılmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacı var. Bunu da örnek olması için öncelikle devleti yönetenler yapmalı.
Bizim yaşamadan öğrenememek gibi bir hastalığımız var. Kafamızı kapının camına çarpmadan camın varlığını fark etmiyoruz. Ölümün acılığını anlamak için ölmemiz gerekmiyor beyler!
Söz, benim yanımda olun, diyenlerin değil, hak, hukuk ve adaletin yanında olalım diyenlerindir. Konuşarak ve uzlaşarak büyüyeceğimizi unutmayın. Yeter ki ortak paydamız adalet, cumhuriyet ve Atatürk olsun.
Unutmayın ki birleşerek güçlü olacağız… Buna da halk karar verecek. Unutmayın ki, son söz halkın olacak. Ya birleşerek ileri ya da ayrışarak geri gideceğiz.
Birlikte, daha güçlü bir Türkiye için birleşelim. Söz milletin artık…