Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara

Yiyin efendiler yiyin

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Yiyin efendiler yiyin

Bulunduğumuz konumu, mertebeyi ustalıkla kullanmak ve nemalanmakta elimize kimse su dökemez. Ayrıca bunlar sözüm ona "Ata Sözleri" ile perçinlenmiş durumda. Örneğin: “Devletin malı deniz yemeyen keriz” sözü tam bize göre.

Acaba kaç memlekette böyle bir atasözü olabilir diye de düşünmüyor değilim. Bizde çalmanın bu ülkede ezelden beri olduğunu ve hırsızlığın bu milletin genlerine işlemiş olduğunu kanıtlayan bir sözdür. Böyle bir atasözüne sahip bir ülkede her şeye mübah gözüyle bakmak yanlış olmaz.

Bu memlekette vekil olsam, bakan olsam, bürokrat olsam, milyon dolarlarla ihale alan müteahhit olsam, “bal tutan parmağını yalar” ata sözüyle taçlandırmamak olur mu hiç?

“2023 yılında Türkiye dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girecek.” Ben demiyorum ülkemizin en yetkilisi sayın Cumhurbaşkanımız diyor. 2023 yılının ikinci ayına girmişken ve önümüzde bir seçim varken nasıl olacağını bende merak ediyorum. Merkez bankasının kasası tamtakır. Elde satılacak ne kurum kaldı ne fabrika. Orhan Veli’nin mısraları tam bize göre; “cep delik, cepken delik, kol delik, mintan delik, yen delik, kaftan delik, kevgir misin be kardeşlik!”

Döviz bazında para garantili yaptırılan köprüler, otoyollar, tüneller, şehir hastanelerinin hazineye maliyeti ülke ye binlerce fabrika kurmaya eşit değerde. İhaleyi alanların zengin olduğu ve alt işverenlerini de zengin ettiği sistemde kurulmuş bir çark döngüsü oluşturuyor.

Bu çark döngüsüne baktığımda hep şu hikâye aklıma gelir: Kralın biri sarayında otururken, pencereden sesler gelmiş. ''Güzel elmalarım vaaar!''

Bakmış, yaşlı birisi, elma satıyor. Etrafında müşteriler. Kralın canı çekmiş ve baş vezirini çağırmış.

- Al sana 5 altın, koş bana elma al.

Baş vezir, vezirlerden birisini çağırmış;

- Al sana 4 altın, koş elma al.

Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış;

- Al sana 3 altın, koş elma al.

Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış;

- Al sana 2 altın, koş elma al.

Komutan nöbetçiyi çağırmış;

- Al sana 1 altın, koş elma al.

Nöbetçi çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş ve "Hey sen, ne bağırıyorsun?

Burası han mı, yoksa saray mı?

Defol buradan, elmalara da el koyuyorum."

Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş ve iyi dalavere çevirdim;

- İşte, 1 altına yarım araba elma.

Komutan saray görevlisine dönmüş;

- İşte, 2 altına bir çuval elma.

Saray görevlisi vezire dönmüş;

- İşte, 3 altına bir torba elma.

Vezir, baş vezire dönmüş;

- İşte, 4 altına yarım torba elma.

Baş vezir kralın huzuruna çıkmış;

- İşte, 5 altına beş elma aldım kralım. Aynen emrettiğiniz gibi.

Kral oturmuş ve şöyle bir düşünmüş ''Beş elma - Beş altın. Bir elma-bir altın ve halk elmalara hücum ediyor. Demek ki vatandaşın durumu çok iyi vergileri hemen artırmak lazım!”

Günümüzün hikayesine ne kadar da uyuyor değil mi?

Sağlıcakla…

Saygılarımla

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *