Merhaba 2023
2022’de ülke olarak çok kötü günler geçirdik. Bunda iktidarın izlediği ekonomik politikaların yanında elbette bizim dışımızda gelişen ve diğer ülkeleri de etkileyen olaylar da oldu. Ancak sanırım hiçbir ülke bu olumsuzluklardan bizim kadar etkilenmedi. Savaşan ülkeler de buna dahil.
Gereği gibi önlemlerin alınmaması ve liyakatsizliğin hakim olduğu Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında patlama meydana geldi; maden faciasında 41 kişi hayatını kaybetti. Maalesef para hırsı canların önüne geçti.
Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapılan terörle mücadelelerde şehitlerimiz gelmeye devam etti. Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz dedikleri teröristler, İstanbul İstiklal Caddesi’nde bombalı saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda 6 kişi hayatını kaybetti, 2’si ağır 81 kişi de yaralandı.
Henüz başladığı projeleri bitiremeyen TOKİ kanalıyla cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olarak lanse edilen “İlk Evim İlk İş Yerim” projesine 5 milyonun üzerinde başvuru aldı. Asgari ücretli ve emeklilerin açlık sınırının altında yaşamak zorunda kaldığı bir ülkede nasıl ev ve iş yeri sahibi olacakları merak konusu.
İstanbul sözleşmesinden bir gecede çıktık. Kadın cinayetlerini bitiremedik. Sağlıkta terör tam gaz devam etti.
İyi bir gelecek hayali kuran gençlerimizin umudu haline gelen Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın güvenliğini sağlayamayıp soruları çaldırdık, sınav iptal edildi. ÖSYM başkanı görevden alındı. Doktorlar için, “Giderlerse gitsinler.” dedik. Fırsatını bulan okumuş gençlerimiz ülkeyi terk etmenin yollarını arar oldular.
Rusya ile Ukrayna arasında savaş çıktı. Rusya, Ukrayna’nın çeşitli bölgelerini işgal ederken dünyanın birçok ülkesi Ruslara büyük yaptırımlar uyguladı. Yaptırımlarla Rusya’yı dize getireceğini sanan Avrupa soğuk kış günlerini nasıl geçiririz? deyip ABD’nin gazına neden geldiklerini sorgulamaya başladılar. Bizim tarafsız kalıp barış için çareler aramamız doğru bir yaklaşımdı.
Siyasal rekabeti sandığın dışına çıkarıp adliye koridorlarına taşımak suretiyle rakiplerini alt etme yolu izlenmeye başlandı. Verilen cezaların kamu vicdanında yer bulmaması halkın adalete olan inancını zayıflattı.
İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından İran başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde protestolar başladı. Sokaklarda öldürüleceğini bile bile özgürlükleri uğruna yılmadan devam eden İranlı kadınları kutlamak gerek. Özgürlük yolunda şu ana kadar 500’den fazla kişinin ölümü mücadelenin büyüklüğünü anlatıyor bizlere. Ancak 1978’de kaybedilen özgürlük ateşini, o günlerde Humeyni’yi alkışlayanların torunlarının yapması da çok kıymetli diye düşünüyorum. İran, Afganistan Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerdeki kadınların özgürlük mücadelesini gördükçe Mustafa Kemal Atatürk’ün değerini daha çok anlıyor insan. 20 Mart 1930’da Belediye seçimlerinde “seçme hakkı” kazanan kadınlar, 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme haklarına kavuştular. Kadınlarımızın kazandıkları bu hak, Avrupalı kadınların da mücadelesine ilham kaynağı olmuştur. İranlı kadınların dünyaya verdikleri başka bir mesajı da görmek gerekir. Kaybedilen özgürlüğü geri kazanma mücadelesi, özgürlükler kaybedilmeden verilecek mücadeleden daha zordur. Özgürlüğünüzün kıymetini bilin, asla kaybetmeyin.
Üniversite mezunu gençlerimizin KYK Kredi geri ödemelerinde herhangi bir enflasyon farkı alınmaması, 3 bin 600 ek gösterge düzenlemesi, iktidarın yıllardır karşı çıktığı EYT düzenlemesini yapmak zorunda kalması, okullarda başlatılacağı söylenen bir öğün yemek ve kimsenin inanmadığı TUİK verilerine göre asgari ücrette yapılan iyileştirmeler muhalefetin ısrarı sonucu gerçekleşti.
Döviz kurlarını frenlemek için icat edilen Kur Korumalı Mevduat Hesabı uygulaması, zenginin parasının değerini korumak için hazine kaynağının kullanılması, işçi, memur ve emekliden toplanan vergi gelirlerinin mevduat sahiplerine aktarılması anlamına geliyor. Üretimi desteklemek yerine sermaye sahiplerini desteklemeyi seçti hükümet.
Fiyat artışlarını önlemek için açtıkları Tarım Kredi Kooperatif Marketleri de çare olmadı vatandaşın derdine. Daha düne kadar en iyi dostları olan üç harfli marketleri suçlu ilan ederek cezalar yağdırdılar. Piyasadan indirim yapmalarını isterken akaryakıt, doğalgaz ve elektrikte indirimi düşünmediler. Tekel ürünlerine insanların yaşam tarzına müdahale edercesine zam üstüne zam yaparak adeta büfe tarzı vergi daireleri yarattılar. Bu da kaçağın artmasına neden oldu. Yani Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacağımızı göremedik.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yirmi senedir yönettikleri ülkenin geldiği durum bu. Yine biz düzeltiriz diyorlar. İnanalım mı?