Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara

Dünyanın en tehlikeli türü insandır!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Dünyanın en tehlikeli türü insandır!

Frankfurt' da bir hayvanat bahçesinde "Dünyanın en tehlikeli türü" diye bir bölüm var. Merakla “Dünyanın en tehlikeli türü” nedir?  diye görmek için içeriye giriyorsunuz. İçeriye girdiğinizde karşınızda yalnızca bir ayna var ve şöyle yazıyor; “Aynaya bak!” Baktığınızda o en tehlikeli türü görüyorsunuz.

"Hayvanlar benim sessiz kullarımdır. Onlar şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklardır." Bunu en yüce olan, bizlere can veren, ruh veren, imtihan olarak dünyada yaşatan yer ve göklerin sahibi yaradan buyuruyor.

Biri çıkar köpeği arabanın arkasına bağlar kilometrelerce sürükler. Bir kasap boğanın kafasına balyozla, beton kırar gibi vurarak öldürür. Biri çıkar kürekle köpeğin kafasına vurarak öldürür. Kedilerin bacaklarını ayıran, kuyruklarından ağaca asan mı dersiniz? Sırf kendi egoları için hayvanlara akıl almaz işkenceler edenler mi dersiniz? Yazmakla bitmeyecek zulümlerle hayvan katliamlarına şahitlik ediyoruz. Keşke hayvanların kısas hakkı olabilseydi. Kendilerine yapıldığı şekilde yapanların da aynı şekilde ölmelerini isteyebilselerdi.

Yazmasam Allahsın sessiz kullarının uğradığı zulme, vahşice, insanlık dışı katledilmelerine sessiz kalacaktım. bir hadisinde ne demiş peygamberimiz “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”

İnsanların başına gelen şeylerin, kendilerinin yönelişi ve tercihlerinin sonucudur. İnsanların başına durduk yerde bir musibet gelmez. Öncelikle insanın kendisi azar, sınırı aşar ve ardından Allah o yönde bir takdirde bulunur. Kişi kendisinin azgınlığı nedeni ile kötü durumlara düşer. Ne kadar doğa olayı desek de; depremler, sel felaketleri, yangınlar sizce bizlere bir ceza bir uyarı değil midir?

Bu azgınlıktan da öte bir eylem. Karıncayı bile incitme evlat! Diye öğüt veren dedelerin torunlarıydık biz. Tevazunun, iyiliğin, hoşgörünün, yardımlaşmanın hüküm sürdüğü bir coğrafyanın insanıydık biz. İnsana, doğaya, hayvana sevgi besleyen bir nesildik biz. Evlerimizde, bağımızda, bahçemizde kedimiz, köpeğimiz, tavuğumuz, ineğimiz olmadan hüküm sürmeyen, onları aile fertlerimizden biri olarak gören topluluktuk biz.

Ne oldu bize?

Hangi ara bu kadar değiştik? Hangi ara bu kadar vicdani duygu ve değerlerimizi bir kenara bırakıp canileştik? Ah insan oğlu ah! Unutma; “Kula bela gelmez hak yazmadıkça hak bela yazmaz kul azmadıkça”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *