Yapmayın, etmeyin yıkmayın, yazıktır günahtır!..
Gün geçmiyor ki acayip olaylarla karşı karşıya kalmayalım ya da duymayalım.
Hani mevzu vatan ise gerisi teferruat tı. Devletimizi yöneten koalisyon hükümetine bakıyorum başka tel ve akortta, karşısındaki muhalefete bakıyorum o da kendi havasında ve başka tellerde.
Beyler bu devlet, bu vatan bizim. Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız ve 85 milyonuz. Kimse kimseyi ötekileştirip, berikileştirilemez.
Olmuyor mu?
Evet oluyor. Onun için diyoruz ki mesele vatan ve millet ise gerisi teferruattır. İşin garip tarafı bu lafı Devlet Başkanımız ve ortağı Bahçeli derken muhalefetin hemen hepsi de söylüyor.
İcraata bakıyoruz ortada laf kalabalığı ve birbirlerine hakaret ve aşağılamaktan başka bir şey yok.
Bir önceki yazımızda 3Y’yi (Yasaklar, Yoksulluk ve Yolsuzluk) yok etmek vaadi ile iktidar olanlar bu Y’ leri yok etmek yerine çoğaltılar deyip örneklerini vermiştik. Aslında örnek vermeye bile gerek yok. Yaşayan nasıl olsa balığın oltaya takıldığı gibi illaki birine takılıyor ve hissediyor. Şimdi yokluğu yoksulluğu hissetmeyen birilerini göstermek mümkün mü?
Yasaklar ve yıkımlar sürüyor
Yasaklar ülkemizde sanki bir gelenek oldu. Kendilerini bir şey sanıp darbe yapanlar, muhtıra verenler hemen hepsinde ülkeyi gerilere götürdüler, kaos ortamı yarattılar, bir şeyler yaparız diyerek gelenler ülkeye acılar yaşattılar. Yasaklar, ölümler, işkenceler, haksızlıklar ve hukuksuzluklar yanında ekonomik çöküşler ve demokrasiden, özgürlüklerden uzaklaşmalar yaşandı ülkemizde, Darbelerden sonra ülkemizde Başbakan menderes ve Bakan arkadaşları asıldı. Muhtıra ve sıkıyönetimler sonrasında Başbakanlar vuruldu, Ülkücü ve Devrimci olan bu vatanın genç evlatları katledildi ve asıldılar.
Ülkemizde Başbakanlık ve bakanlık yapmış olan Parti liderlerimizden Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş’e yasaklar geldi hapse atıldılar. Süleyman Demirel ha babam şapkasını alıp gitti sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak geldi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan şiir okudu diye hapse atıldı, siyasi yasak getirildi. . Sonrasında Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. Çoğunluğu HDP'den olmak üzere çok sayıda siyasetçiye yasak geldi hapse atıldılar. Belediye başkanı seçilenlerin yerine kayyum atandı.
Geçmişte birçok bakan Yüce Divanda yargılandı ve siyasi hayatına son verildi. Bu durumlar ülkemize yakışmıyor ama, siyasi ahlakın olduğu zaman da görev bilincinde olanların yanlış yaptığında ülkemizde olduğu gibi affedilmeyi değil de, batı toplumlarında olduğu gibi istifa etmenin yolu ve yöntemi uygulanmalıdır.
Günümüzde Gezi Davası nedeniyle mahkum edilenlerin hukuki durumu tartışılmaya devam ediyor. Yargıtay aşamasında nelerin olabileceği bekleniyor. Son Olarak Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı getirildi. Şimdi İl Başkanlığına devam etsin mi etmesinmi tartışmaları sürüyor. CHP Genel Merkezine göre İl Başkanlığına devam etmesinde bir sakınca olmadığı belirtilirken bazı kesimler o görevinden de ayrılması gerektiğini savunuyor. Belli ki hukukumuzda bu konu ile ilgili bir açıklık yok. Ve yine belli ki, bu konunun tartışması uzayıp gidecek.
Havalimanı nın yıkılması
Havalimanları o ülkenin değerleridir. Kullansanız da kullanmasanız da bir gün gelir lazım olur diye bekletilir ve kadük hale getirilmez. BU ülkenin savaşı var, barışı var, bunlar değerlendirilmelidir. Emperyal güçler megola idealarında hala Sevr Antlaşmasını uygulamak gibi bir düşünceleri olduğuna, birilerinin BOP projesi ortadan kalkmadığına göre, Dünya sıralamasında yer alan Atatürk Havalimanına dokunulmamalıdır. Ayrıca merak ettiğim önemli bir husus var. Atatürk Havaalanının adı eskisi gibi Yeşilköy Havaalanı olsaydı yine milyar dolarlarla ifade edilen ve sanki başka bir yer yokmuş gibi pisti kırılıp ta barakadan hastane yapılır mıydı?
Yetmedi yine adında Atatürk olmasaydı orası Millet Bahçesi Yapmak üzere yıkılır mıydı?
Dedikodu ya da gerçek, yeni inşa edilen İstanbul Hava Alanı Katar veya Suudilere satılacak gibi bir durumdan bahsediliyor. Onların şartı da güya, “Biz alırız ama başka bir hava alanının olmasını istemeyiz” diyesiymişler. Eğer bu doğruysa ve İstanbul Havaalanı satılacaksa O zaman Sabiha Gökçen Havaalanı ne olacak? Orası da Millet Bahçesi mi yapılacak?
Beyler yapmayın etmeyin, dünyada sıralamaya giren Atatürk Havalimanı yıkmayın hem yazıktır, hem de günahtır ve devletimize de zarardır, masraftır.
Arkadaş satarsın satamazsın zaten satılacak elde avuçta bir şey kalmadı. İyi güzelde onların öyle bir şartı varsa orasını hava trafiğine kapatır, sadece resmi uçuşlar için açarsın olur biter. Kış günlerinde İstanbul Havalimanına inemeyen Bakanlarımız Atatürk Alanına inmediler mi? Stratejik açıdan o alanın kalması gerektiğini neden idrak etmiyorsunuz?
Ayrıca milletimizin bahçeye değil ekmeğe işe, ve geçinmeye ihtiyacı var. Bunun için tedbir alınmalıdır.