Türkiye, Rusya ve Ukrayna
Rusya lideri Putin’in Çarlık Rusya hayali ile sağa sola saldırması sonrasında neredeyse üçüncü Cihan Savaşı başlamak üzere. Hatta bazı kaynaklara göre bu savaş başladı bile. Savaş illaki, cephede olmak değildir. İllaki ülkemiz bu savaşın içinde olmadığı ve her fırsatta, “Ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan vaz geçemeyiz” denilmesine rağmen, ülkemiz savaşta olan iki devlet gibi etkilenmiş durumda.
Turizm alanında, en büyük müşterilerimizden iki devlet birbiriyle savaşa girince ülkemizin bu yönde elde edeceği gelir maalesef sıfırlanmış gibi gözüküyor. Öte yandan tarım ürünleri ithalat ve ihracat durumları aksamış ve ülkemiz bu konuda da bir çıkmaza girmiş durumdadır.
Rusya ile ilişkilerimiz
Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Rusya ile ilişkilerimiz hiç iyi olmamıştır. Osmanlı Rusya ile defalarca savaşa girmiş olup her iki tarafta büyük kayıplar vermiştir. Bunun en acıyla taraflarından birisi 93 savaşı denilen savaşta ülkemiz büyük kayıplar verdiği gibi , Birinci Cihan Savaşında hiç gereği yokken, Almanların teşviki ile müttefiklerin yanında yer alan ülkemiz tarihin en büyük kayıplarını vermiş ve ülkemizin işgal edildiği yetmiyormuş gibi Sarıkamış’ta on binlerle ifade edilen yiğitlerimiz toprağa düşmüş, can vermiş kan akıtmışlardır. O dönemdeki padişah ve Enver Paşa’nın hayalleri yüzünden on binlerle ifade edilen ve 70-90 olarak söylenen şehitlerimiz verilmemiş olsaydı Ne Çanakkale'de ne de sonrasındaki Kurtuluş Savaşında yine on binlerle ifade edilen şehit vermemiş olurduk.
Ekim Devrimi ve Kurtuluş Savaşı
Çarlık Döneminde Rusya’nın başında olan ikinci Nikola ülkeyi yönetemeyip halktan gelen baskılar sonrasında tahttan ayrılınca, o sırada Rusya da etkili olmaya başlayan Bolşeviklere sürgünde olan İlviç Vladimir Lenin’in Petesburg’a dönüp, liderlik konumuna geçmesiyle , Nikola’nın ayrılmasından sonra kurulan geçici hükümeti devirmeye karar verdiler.
“Barış, toprak ve ekmek” vaat eden Bolşeviklere destek büyük oranda arttı ve 1917 ekim Devrimi gerçekleşti. Başa geçen Lenin o sırada Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamış ve işgal etmiş olan Emperyalist devletlerin bu hareketini beğenmiyordu. Bir taraftan ülkesinde planlı kalkınma lara başlarken, 1919 yılında ülkeyi kurtarmak ve yeni bir devlet kurmak için Samsun'a çıkan Atatürk ile Sovyet Devrimi’nin lider kadrosunda olan Aralov ile irtibat kurdu. Kurtuluş savaşına başlamış ama elde avuçta bir şeyi olmayan Mustafa Kemal’e yardım kararı aldı. Lenin ve yönetimi Gazi Mustafa Kemal’e Rusya kayıtlarına göre, 39 bin tüfek, 327 makineli tüfek, 54 top, 63 milyon fişek, 147 bin top mermisi, 2 avcı botu, Doğu Cephesinde Rus ordusunun bıraktığı mühimmat, 200 kilo külçe altın, (Kimsesiz çocuklar için yetimhane kurulmak üzere)100 bin altın ruble, Baskı makineleri ve film çekim kameraları alımı için 20 bin lira. Bu baskı makinaları kullanılarak İstanbul’dan Anadolu’ya çıkanlar için pasaport ve vize kağıtları basıldı. Yine Ruslar Ankara’da fişek ve Barut fabrikası kurulması için gerekli teçhizat ve hammadde sağlamıştır.
Bu yardımlar, İnebolu’ya Hayrettin, Şükran, Midilli, selamet motorları ve değerleri ile taşındı, Oradan ise bilindiği gibi kağnılar ile cepheye fedakar kadınlarımız sayesinde taşındı ve Türkiye böyle kuruldu. Lenin’in 1924 yılında vefatından sonra yerine gelen Stalin ile de Atatürk yakın ilişkiler içinde oldu ve o günden bu güne yani Putin gelinceye kadar Rusya ile olumsuzluk yaşamadık.
Putin Çarlık Rusya hayali ve gördüğü ve kendini de İmparator olarak hayal ettiği için geldiğinden bu yana, hayalini gerçekleştirmek ve kendini de ispat etmek için sağa sola saldırmaya başladı. Önce Afganistan’a saldırdı, hatta şu andaki Ukrayna’yı işgal etmeye çalıştığı gibi orayı işgal etmeye çalıştı. Arkasından vazgeçti. Sonra Gürcistan'a saldırdı. İş işlerin de Abhazya, Çeçenistan, Dağıstan, İnguşetye, Osetya, Alanya, Keberdey, Balkar ve Karaçay gibi , “Biz varız” diyen özerk Cumhuriyetlere saldırırken, Ukrayna’daki Donetsk ve Lugansk gibi iki Halk Cumhuriyetinin varlığını kabul etti ve onların çağrısı üzerine Ukrayna’ya girdiğini açıkladı. İşgal döneminde Kırım’ı ilhak etti. Şimdilerde Odesa’ya da saldırarak Ukrayna'nın deniz ile bağlantısını kesmeye çalışıyor.
Putin, Akdeniz’e inmek için Suriye’ye adeta çıkarma yapıp orada üs kurdu. O zaman ABD, bu duruma BOP gereği menfaatini düşünerek ses çıkarmazken şimdi Ukrayna’yı savunur hale geldi. Suriye de bizim başımıza bela oldu. Putin büyük bir hainlikle orada askerlerimizi şehit etti ve uçaklarımıza uçuş yasağı koydu. Sonuç olarak Cumhurbaşkanının deyimi ile Nereden nereye gelindi. Atatürk zamanındaki Rusya Türkiye İlişkilerine ve günümüze bakınca bu durum daha net olarak anlaşılıyor.
Ukrayna’ya gelince
SSCB’ği dağıldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan Ukrayna’nın kısa sürede gelişip, batıyla kısa sürede ilişki kurup sosyal ve ekonomik yönden gelişmesi, Ukrayna halkının Rus halkından daha rahat ve huzur içinde yaşamaya başlayıp GSMH’dan daha çok pay alması başta Putin’in ve Rus halkının işine gelmedi. Ruslar neredeyse Ukrayna halkının yaşamını ister ve onları kıskanır hale gelince elbette Putin bu durumu hazmedemeyip kabadayı tavrıyla bu kez Ukrayna üzerinde yürümeye başladı. Önce kırım’ı ilhak eden kabadayı Putin baktı ki kimse bir şey demiyor, bu kere sözde tanıdığı iki özerk cumhuriyeti korumak bahanesi ile Ukrayna’ya saldırmaya başladı ve saldırılarını sürdürüyor.
Putin’in megalo ideası gerçekleşir mi bilemem ama, akıttığı kanlar, kıydığı canlar, yetim kalan çocuklar ve dul kalan eşler, her iki taraftan evlatsız kalan anneler adına bir kez daha Putin'i kınıyor ve bu kabadayılıktan bir an evvel vaz geçmesini ve dünyamızı huzura kavuşmasını talep ediyorum. BU arada bağımsızlığını, özgürlüğünü ve devletlerini canları pahasına koruyan ve kendini imparator yerine koyan Putin’e karşı direnen Ukrayna halkını bizim Kurtuluş savaşındaki Kuvayi Milliye hareketine benzetmem nedeniyle de kutluyorum.
Tüm bu nedenlerden dolayı da ülkemizin bu iki devletle ilişkilerine korumak adına arabuluculuk işlemlerini devam etmesini ve barışı sağlaması hususundaki çabalarının karşılıksız kalmamasını temenni ediyorum.