Aşk dilde değil yürekte olmalı
Yine bir 14 Şubat ve yine konumuz aşk! Neden mi konumuz hep aşk? Yüzyıllar öncesinde kalan sevda masallarını, coğrafyamızın aşıkları Mecnunu, Leylası, Ferhat’ı, Şirini, Keremi, Aslısını günümüze taşıyan başka bir güç var mı bu dünyada? “Ölümdür yaşanan tek başına, aşk iki kişiliktir” derler. İki sevdalı yürek bir olunca ortaya kocaman bir aşk çıkar ve işte o andan itibaren siz de aşkı ölümsüz bilenlerdensiniz.
Aşk’ın inanılmaz ruhani gücü acıyı bal eyler. Cefa zevktir aşığın yolunda. Bir ümit kırıntısı ile ne sofralar kurulur o gönülde. Hayallerden meze, şarkılardan meşk edilir. Nazım’ın şiirindeki Zühre’nin Tahir’i beklediği gibi, Tahir’in Zühre uğruna nice sevdalardan vazgeçtiği gibi bir avuç toprağa razı kesilir dünya malı.
"Çay'sız gün, Yar’sız ömür geçmez imiş." Aşkı sevgiyi duyguyu anlatmak üzerine dizeler kelimeler bitmez bazen; “Şimdi sen
Sadece gülümsemeni al gel yanıma” diye ruhu okşayan davetler “bir gülüşüne bin can feda” edilecek fedakarlıklar başlar. Ve “Al ömrümü koy ömrünün üstüne” diye ömürden ömür verilir. Velhasıl artık sen, sen değilsin. Sen, tek vücutta iki beden, iki ruh, iki can ve iki nefessin…
Bir de aşkın nirvana’sı sayılan “ruh ikizi” var. O anda aklınızdan geçen bir şeyi aynı anda düşünmek, aynı kelimeleri aynı anda söylemek, kırk yıldır birbirimizi tanıyormuşuz duygusu, kısacası birbirinizin düşünce, duygu ve his yapılarının ortak hareket etmesi. Size ruh eşinizi bulduğunuzun göstergesidir. Bu his kelimelere dökemediğiniz yoğun bir duygu patlamasıdır. Ruh eşinizle olan bağınız kolay kolay kopamayacak kadar güçlüdür. Normal şartlarda asla katlanamayacağınız durumlar ruh eşinizde kesinlikle kafaya takmadığınız, hatta görmediğiniz şeyler haline gelir. Boşuna denmemiş “aşkın gözü kördür” diye.
Sizin için aşk her şeyse; Sevgililer Gününü yaşadığımız bu hafta bazı şeyleri gözden geçirmekte fayda var.
Birlikte olunan anlar azalmaya başlamışsa, sevgi sözcükleri daha az söylenir olmuşsa, tatlı sohbetler artık kısalıyorsa, el ele tutuşmak rafa kalktıysa, bir araya gelindiğinde sadece sorunlardan konuşuluyorsa biraz nefes vermek lazım ilişkiye. Biraz toparlanmak, iyileştirmek, soluk aldırmak, harekete geçmek zamanı gelmiştir.
Çünkü; Her şey bir anda bitebilir...
Az önce yediğin son lokman, içtiğin su son yudumun olabilir. Çocuğunu son öpüşün, sevdiğine son sarılışın, özür dilemeye fırsat bulamadan, kırdığın son kalp olabilir.
Her şey bir anda bitebilir...
Saksıdaki çiçekleri son sulayışın, bakkaldan aldığın son ekmeğin, O sonsuz uykudan önceki olabilir aslında, yorgan altında kıvrılıp uyuduğun tatlı uykun. Kurduğun son hayalin olabilir. Dilindeki son sözün olabilir.
Her şey bir anda bitebilir....
Hem de bir anda.
Öyleyse; sımsıkı sarılın sevdiklerinize. Zoraki olmasın sevmeler taaa yürekten gelmeli. Aşk dilde değil yürekte olmalı. Titremeli bedenimiz, kıpır kıpır olmalı yüreğimiz. Nazım Hikmet’in dizeleridir aslolan: “Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.”
Sağlıcakla…