Ülkemizde neler oluyor?
Ülkemiz öyle bir hal aldı ki, yöneticiler ve yönetilenler tam olarak neler olduğuna akıl sır erdiremiyorlar.
Kimsenin bir başkasının dini düşüncesi ve sosyal yaşamı ile ilgi olmaması gerekirken, bazıları illa din unsurunu öne çıkararak insanların bir kalıpta kalmalarını istiyor.
Bunun için ayetlerden sürekli örnekler veriliyor. Bakara ve Nas surelerinden ayetlerin meali verilerek insanlar belirli bir potaya konulmaya çalışılıyor. İlahiyatçıların konuyla ilgili açıklamalarına bakıyorsunuz, ayetlerin açıklananlarla ilgisi olmadığı ortaya çıkıyor. Ayrıca yapılan bazı açıklamalarda sanki Allah suçlanıyormuş gibi anlaşıldığı da din bilginleri tarafından ifade ediliyor.
Laiklik dini korur
Önlem alınmadığı için önlenemeyen bazı olayları ki, bunlar maden kazasında vefat edenlere, “Bu işin fıtratında var”, Tren kazasında vefat edenlere, “Taktiri ilahi” denilirken, son olarak döviz ve enflasyonun yükselmesinin önlenmesi anlamı başka olmakla birlikte,“Nas” suresine bağlandı.
Dolayısıyla olumsuzlukların kaynağının ayetlere bağlanarak izan edilmesinin sebebinin Allah’a bağlandığı yorumunu yapan din alimi ve ilahiyatçılar var. Hayrın ve şerrin elbette Allah'tan geldiğine inanılır ama, o yüce Mevla tedbir alınmasını öğütlemiştir. İşte bu ve bunun gibi benzer durumlarda laiklik devreye giriyor. Bazılarının, “Laiklik din midir?” dedikleri ve ona öcü gibi bakanların olduğu biliniyor.
Laiklik elbette din değildir. Laiklikte; hangi semavi din ve mezhep olursa olsun, dikkate alınmaz. Allah ve onun resülleri olan peygamberler siyasete karıştırılmaz ve kullanılmaz. Kimse kimsenin inancına ve düşüncesine karışmaz, baskı yapmaz, herkes birbirine saygılı olup kendilerini yaratan mevlaya karşı sorumludur ve sadece o mahşer gününde ona hesap verileceğine inanır ve öylece yaşamını sürdürür. Laiklik yaşayan tüm insanların ve siyaset yapanların inancına ve düşüncesine engel değildir ve Laiklik dinin garantisi ve sigortasıdır.
Laikliğin uygulandığında Sosyal Devlet anlayışı sadaka devleti anlayışından çıkar. Sosyal Devlet, halkına sahip çıkan onları refaha kavuşturan, koruyan kollayan devlettir.
Dövize ne oldu?
Ülkemizde hemen herkesi şaşkına çeviren 20-21 Aralık'ta ne oldu da yükselmesi bir türlü durdurulamayan döviz kademeli olarak azalıp 10 TL.ye kadar düştü, şimdilerde yeniden yükselmeye başladı.
O gece kimisine göre, arka kapıdan milyarlarca döviz satılarak doların düşmesi sağlandı. Kimine göre o gece zengin daha zengin edildi. 18-17 TL’ye döviz satanlar ertesi gün 11-12 TL den döviz alarak zenginliklerine zenginlik kattılar. Birileri İBB’nin terörist çalıştırılıyor suçlamalarıyla ilgili olarak, “Koridorlarda söyleniyor ama x,y,z diyemem” derken. Bakanımız döviz operasyonu ile ilgili olarak, “ Olanlar küçük esnafa ve parasının değerini korumak için biriktirdiği parasını döviz ve altına yatıranlara oldu” derken gözlerinin ışıldadığını açıkladı. Hatta bir programda , “Gözlerime bak ne görüyorsun” diye de sordu. Bu durumu o gece nelerin olduğu hakkında milyonların sokakta yorum yaptığını bilmeyen yok.
Bakanın gözlerine bakıp ve onu iyi okuyanların parasına para kattıkları söyleniyor. Sonrasında faize karşı olanlar, dövize endeksli mevduat hesabı uygulanacağı açıklanarak indirilmeye çalışılan faizi bir başka bahane ile yükselttiler. Dolayısıyla faizler örtülü olarak otomatiğe bağlanmış oldu.
İmamoğlu ve İBB meselesi
Ekrem İmamoğlu bir konuşmasında, “Ben bu zamana kadar Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili bir kelime etmedim, niyet belirtmedim. Ben İstanbulluya hizmet etmeye bakıyorum” demesine rağmen, kimi kesimler onun aday olmasına kesin gözüyle bakıyor ve bu konuyu pompalıyorlar. CHP Genel başkanı, “Belediye başkanlarımız görevlerine devam edecek. Kazandığımız yerleri terk edersek halka anlatamayız” derken başkanlardan kimsenin aday gösterilmeyeceğini ima ediyor.
Hükümet kanadı İstanbul'u ve diğer kaybettikleri Büyük Şehirlerin intikamını alırcasına meclislerinde icraatlara geçit verdirmiyorlar. Belediyelerin hizmet ve yatırım için buldukları kredilere onay verilmiyor.
İltifak ve iltisak meselesi
Tüm bu zorluklar devam ederken, İçişleri Bakanlığı belediye bünyesinde teröristlerin olduğunu ve soruşturmaya başladıklarını açıkladı. Ekrem Başkan, Bakana ve Cumhurbaşkanına mektup yazarak, “Böylesi bir durum varsa bana bildirin gereğini yapalım” demesi dikkate alınmadı.
Kamu kurum ve kurumlarına eleman alınırken memur ise KPSS sınavı sonucuna göre alınır ve onun güvenlik soruşturmasını ilgili birimler yapar.
İşçi statüsüne ise ihtiyaç ve erbabına göre, Adliyeden alınan sabıka kaydına göre eleman alınır. Ayrıca belediyelerin hizmet alımı diye bir uygulaması vardır. Örneğin park ve bahçe yapımı ya da bir başka iş için ihale açılır ve o ihaleyi alan kişi ya da şirket o işi yapmak için birilerini işe alıp çalıştırır ve parasını alır. Bu kişiler Belediyenin işini yapıyor oldukları için onların elemanı gibi görünür ama, aslında o kişiler o taşeron kişi veya firmasının elemanıdır. Bakanlığımız onların arasında veya belediye bünyesindeki kişilerde terörle ilgili kişiler tespit etmişse neden müdahale etmemiş ki? Bu yolla İmamoğlu’nu zayıflatmak mı isteniyor? Yoksa bazı suçlamalarla terörle ilişkilendirilerek görevinden alınmak mı isteniyor? Bakan Bey, “Bize bunları Allah yaptırıyor” dedi.
Cumhur İttifakının ortağı ve MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, verdiği bir röportajda, "Terör örgütüyle iltisakı olanları Belediyeye alanların bu fiilleri sabit görülürse başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalı, derhal görevinden alınmalı, büyükşehir belediye meclisi de yeni başkanı seçmelidir" dedi. Bu durum düpedüz İstanbul kaybının bu yolla rövanşının alınması anlamına gelir ki. İstanbul’a böyle bir uygulama yapmak neleri getirir, neleri görürüz
“Mevlam, neylerse güzel eyler” deniliyor ya, bekleyip göreceğiz.