Umudunuz Sönmesin
İnsanoğlunu anlamak mümkün değil. Yaşamdan ölüme kadar kazanma hırsı içinde geçer hayatımız. Yeterli bir geliri olmayan, önce karnımı doyuracak kadar bir gelirim olsun ister. Buna kavuşunca, ev ve araba sahibi olmak ister. Sonra bankada yüklü hesap, yazlık, derken daha lüks araba, yat, kat vs. devam eder gider. Mal mülk ve para hırsı insanoğlunda hiç bir zaman bitmez.
Aşık Veysel'e sormuşlar: “üstat dünyadan ne anladın? Sayki bir pazar yeri dolaştım, Üç metre bez aldım, gidiyorum” demiş.
Dünyada sadece yaşamıyoruz. Bir anlamda misafirhane olarak kullanıp geçiyoruz. Günü saati geldiğinde birgün, o bilinmeyen meçhule hepimiz yolculuk yapacağız. İnsanın fıtratında olan; kazanma hırsı, her şeye sahip olma arzusu, daha çok mal, mülk ve para kazanma isteği, “hep bana” egosu dünya var oldukça elbette bitmeyecek.
Tolstoy, “İnsan Ne İle Yaşar” ismini verdiği kitabında, çiftçi Pahom’un ilginç, bir o kadar da ders alınacak öyküsünü anlatır:
Sıradan, kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir.
Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar kat ettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen gerek.” der ve ekler:
“Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takati. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir.
Defalarca şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur ve şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”
Farkında olmadan zaman elimizden uçup gidiyor. Ekimdi, Kasımdı derken, gelmişiz yılın son demlerine. İnsan saymadan yaşamalı zamanı. Olabildiğince hesapsız, kitapsız yaşamalı. Hep sevgi, saygı ve güven olmalı yüreklerde. Sevginin olmadığı yerde nefret, saygının olmadığı yerde hakaret, güvenin olmadığı yerde ihanet vardır. Yarının dünden daha güzel olacağını umut etmeli insan. Madem hayat dedikleri şey bu kadar kısa ve yarının ne getireceği bilinmiyor ne var bu kadar endişeye. Başını çevirip ne düne bakmalı ne de yarını düşünmeli. Hayat diyorum çok güzel şey aslında. Sevdikçe, sevildikçe eksilmedikçe…
Sağlıkla, huzurla, umutla mutlu bir yıl diliyorum. Umudunuz hiç sönmesin.
Sağlıcakla…