Yöneticilerin sorumluluğu olmalı
Bu durum çok hassastır. Sorumsuz yöneticilik yönetilenleri mutlu etmediği gibi kötü durumlara düşürür. Umursanmaz ise içinden çıkılmaz bir hal alır ve yönetilenler içine kapanır ve homurtular yükselir, hoşnutsuzluklar artar.
Aile ve apartman
Yöneticiliğin önemi aileden başlar. Aileyi yönetecek olan Anne ve Baba öncelikle bir pencereden baktıklarında aynı şeyleri görmelidir. Değişik şeyler görüp yorumluyor ve kendi dediklerini benimsiyorlarsa, onların yönettiği aile bireylerinde çelişkiler başlar. Sonra kimse kimseyi dinlemez hale gelirse, herkes kendi bildiğince hareket eder ve o ailenin geleceği hiçte iyiye gitmez. Günümüzde dağılan ailelere bakıldığında, bu durum net bir şekilde görüler
Günümüzde yaşadığımız apartman ya da sitelerde de durum böyledir. Buraların yöneticilerinin özellikleri Kat Mülkiyeti Kanunu’nda belirtilmiş olmasına rağmen, çalışanlarına ve sakinlere eşit davranmak zorundadır. Yöneticisi olduğu yerde yönetim planına uymaz ise orada da düzen bozulmuş demektir.
Devlet yönetimi
Devletlerin başarılı ve diğerlerinden üstün ve saygın olması için, Hükümet ve Muhalefet devleti beraber yönetmek durumundadır. İcracı yapacak, muhalefet eleştirip yol gösterecek. İyiye “ iyi”, yanlışa da “yanlış” diyecek. Böylece tüm katılanlar devlet’in menfaati, halkın huzur ve mutluluğu için, hak, hukuk, adalet bağlamında hizmet verecektir. Konuları tartışmak yerine karşılıklı laf yetiştirilirse, hizmet yürümez halk mutlu olmaz.
Milli hususlarda Kurtuluş Savaşı ruhu ile halkımız bir arada, dinine, mezhebine kökenine, adına, bölgesine bakılmaksızın vatandaş kucaklanacak, vatandaşta devletinin güvencesini hissedip vatanı ve milleti için kendini seferberlikte hissederek çalışacak ve kardeşçe yaşayacaktır.
Ekrem İmamoğlu meselesi
Son günlerde televizyon ve bazı malum gazetelerde, ülkemizde olup biteni bir kenara bırakan sözüm ona, gazeteci, yazar, araştırmacı, akademisyen diye tanıtılan zevat, İmamoğlu tartışmasını sürdürüyorlar.
Ekrem İmamoğlu Elazığ depreminden sonra orada gerekli olan ve üzerine düşen görevi İstanbul Belediye Başkanı olarak yerine getirmiş ve oraya giderek yapılanları yerinde incelemiş, geceyi de orada geçirerek Elazığlıların gönlünü almıştır.
Ertesi gün, Elazığ’a göç vermiş olan Tunceli ve bazı ilçelerini ziyaret etmiş. Burada Tunceli’nin Kominist Partili Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nu ziyaret ederek Tuncelilerin de gönlünü almış.
Sonrasında daha önceden planlandığı belirtilen, Erzurum Palandöken Kayak tesislerindeki çocuklarının yanına gitmiş. Buraya kadar her şey normal. İmamoğlu’nun sömestri tatilinde ailesi ile tatil geçirmesi her vatandaşın olduğu gibi elbette onun da hakkıdır. Elbette hakkınız Ekrem Bey. Size, “Neden tatile gittiniz” diyende yok. Kayak’ın spor olduğunu da herkes biliyor. Ancak sizin daha öncesinde gidip yara sarıp derman olduğunuz Elazığ ve Malatya da cenazeler kaldırılır, vatandaş inim inim inler ve battaniye, çadır, çay, çorba peşinde koşup acılarını bastırmaya çalışırken;
Sizin Erzurum’dan kayak görüntüleri vermeniz, yayınlamanız ya da yayınlatmanız iyi değil. İstanbul’dan götürdüğünüz medya mensuplarına rica etseydiniz Erzurum da ne yaptığınızdan kimsenin haberi olmaz, şu günlerde de ilgisi olan ya da olmayan bir takım insanlar özellikle yandaş televizyonlarda sizi tartışıyor, ya da tartıştırıyor olmazdı.
CHP'deki durum ve İstanbul
Bilindiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi 37. Kurultaya gidiyor. Bunun için öncelikle mahallelerde delege yarışları başladı. Ortaya konulan sandıkların sonuçlarına göre delegeler belli oldu. Bunlar ilçe yöneticilerini seçti. Bazıları da ilçe yönetimleriyle il delegeliği listesine girdi.
Şimdi sıra il yöneticilerini seçmeye geldi. CHP’nin programı gereği il kongreleri Şubat ayı içerisinde yapılacak. İllerde demokrasi mücadelesi ve partiyi daha yukarıya, iktidara taşıma yarışı başlamak üzereyken, Genel Merkez’in müdahalelerinin olduğu veya olacağı duyumları var. Genel Merkezin nasıl bir kuşkuları var bilinmez amma, illerde yapılacak kongrelere merkezden divan başkanı tayinine bile başlanmış.
Anladığım ve izlediğim kadarıyla Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na an itibariyle rakip yok. O zaman kendisinin Genel Başkanlığı garanti olduğuna göre, etrafındakilerin mi seçilememe endişesi var?
Son günlerde İstanbul çalkalanıp duruyor. CHP Genel Merkezi’nde MYK mevcut Başkan Dr. Canan Kaftancıoğlu ile devam kararı aldı mı? Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili bir demeç verip Dr. Canan’ı işaret etti mi?
Biz AKP'ye mi benziyoruz?
İstanbul delegasyonu kendi iradelerine ipotek konulduğunu tartışıp duruyor. Hatta , “Durum böyle ise Genel Merkez, ilin başkan ve yönetimini listelesin. Onlara da Kurultay delegeleri şunlardır desin. İş bitsin. Bizler AKP tek aday çıkarıyor, başkanları ne derse o oluyor diye eleştirirken, şimdi biz de onlara mı benziyoruz?” diyorlar. Bu tartışmalar parti içinde ötekileştirmeyi sağlayacağı için bu konunun acilen ele alınması ve demokrasinin yolunun açılması gerekmez mi?
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, son Kurultayda yeterli imza toplayamadığı yayılan Muharrem İnce’nin imzalarının tamamlanmasını bizzat istemişti. Ayrıca İYİ Partiye verdiği Milletvekilleri ile demokrasinin önünü açtığını hepimiz biliyoruz. Şimdi de İstanbul için bu tek aday tartışmasına el koymalıdır.
CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Kaftancıoğlu’nun yerinde olsam, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yaptığını yapar, Demokratik yarışın önünü açar ve adaylıkta adı geçen Cemal Canpolat’ın aday olmasını sağlar İstanbul da Demokrasi Şöleni yaşatırdım.