Kanal İstanbul Çalıştayı’nın ardından
İlk defa 2011 yılı seçimlerinde “Çılgın Proje” olarak duyduğumuz Kanal İstanbul, her nedense 9 yıl uyuduktan sonra uyandı ya da uyandırılıp tartışılmaya başlandı.
Özellikle televizyon kanallarında konuyla ilgili bilim insanları yerine çıkan ve bir kısmına alakalı olmadıkları halde gazeteci, araştırmacı ve akademisyen denilen kişiler tarafından tartışılması ve empoze edilmesi garipsenecek bir olay.
Konu İstanbul Kongre Merkezi’de enine boyuna ve ilgili bilim adamlarının katılımı ve tebliğleri ile tartışıldı. 4 ayrı salon 8 ayrı panel, 40 bilim insanının fikirlerini ortaya koymasına bakılırsa Kanal’ın İstanbul için bir ihtiyaç olmadığı ve bu kaynağın İstanbul ve ülkemizin durumunu iyileştirecek, istihdam sağlayacak yerlere harcanması gerektiği fikri ortaya çıktı.
Çalıştay’a katılanlar özet olarak şunları dile getirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu: “Büyük sorunlar çıkaracak bir olayı tartışıyoruz. Neden tartışıyoruz? Hangi gerekçe ile tartışıyoruz? Bunların tümü bir kişinin dayatması üzerine kamuoyunu meşgul ediyor. Toplumun çok daha hayati öncelikleri varken, Erdoğan şöyle bir cümle kullandı, ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorsunuz bizi ikna edeceksiniz’ dedi. Aslında güzel bir cümle ama, Belediye Başkanı randevu istiyor alamıyor. Bu durumda dinlemeden görüşmeden nasıl ikna olacaksınız?
O zaman kendisine bağlı olan TUBİTAK’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verdiği bir rapor var. Bu MAM denilen kurumun 6 sayfalık raporunda bu projenin ne kadar yanlış olduğu 14 madde halinde belirtilmiş ve altına da 6 bilim insanı imza atmış. O zaman o raporu okusun. Yoksa be8n göndereyim. Belki o zaman ikna olur da inadından vaz geçer” dedi.
Meral Akşener: “Bu proje hangi bilim insanlarıyla görüşülmüş, fikirler alınmış mı? Hayır. 9 yıl boyunca uyutulmuş neden bu günlerde ortaya konmuş? Bilinmiyor. Türkiye’ye büyük bir kazanç sağlayacak mı? İstanbul’u ferahlatacak mı? ‘Ecdat ecdat’ diyenler açısından Fatih Sultan Mehmet’in emaneti açısından bırakılan vasiyete uygun mu?Hayır.
Bunlar 31 Mart’ta Ekrem Başkanı seçtiğiniz için. Yetmedi 23 Haziran da ikinci kez seçtiğiniz için Beyefendinin sinirlerini bozduğuz için İstanbul’a ders ve ceza verme projesidir. Ekrem Başkan kazanmasaydı bunların hiç biri olmayacaktı” dedi
Ekrem İmamoğlu: Bu projeyi anlamaya, öğrenmeye ve sorgulamaya çalışacağız. Böylece bütün riskleri bilip kendimize şu soruyu soracağız. Bu riskleri almaya değer mi? Kanal İstanbul’a gerçekten mecbur muyuz? Bu şehrin ve ülkemizin bunca sorunları, sıkıntıları, dertleri varken, bu tartışmanın ve inadın sırası mı şimdi?
Bizim Kanal İstanbul ile ilgili tavrımız siyasi değil hayatidir. Biz her alanda hükümetle iş birliği ve uyum içinde çalışmaya hazırız. Bizim tek şartımız hiç kimse, ‘Ben bilirim ben yaparım demesin. Halka sesini yükseltmesin. Mevlana’yı dinlesin. Bakın ne demi, ‘Sözünü yükselt; sesinin değil. Yağmurdur çiçekleri büyüten; gök gürültüsü değil’. Onun için; biz halkın, uzmanların ve bilim insanlarının sözlerine kulak vermeliyiz, ortak aklı bulmalıyız, bu konuda candan ve samimi olmalıyız” dedi.
Prf. Dr. Derin Orhon; “Bütün bilim insanları toplandık, ‘Niye kanal yapılmasın?’ diye düşünüyoruz. Niye yapılsın?’ sorusuna ise cevap veren yok” dedi.
Prf. Dr. Doğanay Tolunay; “ Kanal su alanlarını ve florayı yok edecek bir proje, Melen su verse bile gelecekte İstanbul su sıkıntısı çekeceği gün gibi ortada” dedi.
Prf. Dr. Ahmet Vefik Alp; Bu girişim İstanbul’u yiyeceğini belirterek, “ Tartışmaların siyasileşmesini tehlikeli buluyorum. Üçüncü köprünün yapılmasıyla beraber çevrenin yapılaşmaya açıldı. Bu proje betonlaşmayı sürdürür” dedi.
Prf Dr. Haluk Gerçek; “Boğaz geçişleri ve kazaları istatistik olarak azalmaktadır. Petrol rezervleri azaldığı gibi Rusya petrol ihracatını Baltık denizine kaydırdı, Boru hatları çoğaldı. Gemi tonajları ve boylarının büyümesiyle boğaz geçişleri azaldı ve devam edecek. Bu anlamada bu kanala ihtiyaç duyulmaz” dedi.
Ayfer Bartu Candan; “Küçükçekmece bölgesinde sanayi siteleri var. Daha kuzeyde eğitim seviyesi düştüğü gibi tarımla geçinen nüfus çoğalıyor. Olaya bu yönüyle bakıldığında gelecekte bu insanlar hüsran yaşar ve işsizlik tam aksine artar” dedi.
Dr. Murat Cemal Yalçıntan; “Bu proje gerekçesizlik ve kamunun maniplasyonu üzerinden kapanması gerekir. Demokratik teammüller açısından şeffaf olmadığı için değerlendirmeye ve tartışmaya layık olmaktan çıkmaktadır” dedi.
Çiğdem Toker; “Bu proje maliyetinin Türkiye bütçesinin açığına denktir. İstanbul’un geleceği müteahhit firmalara teslim edilemez” dedi.
DR. Rıza Türmen; “Şu anda gemlerin geçişinde ton başına 0.90 servis ücreti alınırken, kanalın ücreti 5 dolar olarak ön görülüyor. Bu parayı kimse vermez” diyor.
Tuğ Amiral Türker Ertürk; “Kanal ne kadar geniş olursa olsun, boğaz kadar imkan sağlayamaz. Bu konuda Genelkurmay gibi ülkenin sahip olduğu kurumların da görüşü alınarak karar verilmeli” dedi.
Prf.Dr. Murat Balamir; “Bu projeyi gerçekleştirecek bütçemiz varsa, İstanbul’un geleceğinde olabilecek deprem için tedbir amaçlı harcanması öncelik olmalı.”
Prf. Dr Naci Görür; Kimse endişelenmesin. Kanal depremi tetiklemez ama, olası bir deprem kanalı ciddi şekilde etkiler. Güney kısımlarda son derece çürük, zayıf, yumuşak, killi, kabaran, şişen, dağılan akan bir zemin var. Bu mühendisleri korkutan bir zemin” dedi.
Doç.Dr. Sevim Budak; “Proje siyasal mı, ekolojik mi, ekonomik mi? Sorularına cevap vermesi gerekir” dedi.
Dr. Mehmet Çakılcıoğlu; “Boğazlardan geçişlerin her geçen yıl azaldığı belli iken, riskleri ele aldığımızda, kanal iyi bir proje olarak görünmüyor. Kanal İstanbul’u başka kanallarla karşılaştırmanı anlamı yok. Mesafede azalma yok. Ülkemizin sözleşmelerden doğan bazı taahhütlerini unutmamak gerekir” dedi.
Takdir sizlere ve kamuoyuna duyurulur.