Kanal, Libya, Suriye, Irak, İran, ABD ve Rusya meseleleri…
Bu başlık aslında günümüzde ülkemizin bazı sorunlarının ana başlığı. Ancak bunlara yerli oto, asgari ücret, EYT, intiharlar, işsizlik, ekonomik durum ve dış borçlar ve daha birçok sorun eklenebilir.
Ne yeri ne de zamanı değilken 9 yıl önce ortaya atılan ve adına da “Çılgın Proje” denilen Kanal İstanbul gündeme geldi. Konu İstanbulluları hatta tüm ülkemiz yurttaşlarını ilgilendirirken, birden bire Cumhurbaşkanı ile İBB başkanı karşı karşıya geldi.
Sonrasında konuyla ilgili bilgisi olan ya da olmayan kendini Akademisyen, gazeteci ve araştırmacı sayan taraflı ağızlar taraf olanların fikirlerini alabildiğine ve inatla, “Kanal yapılmalı, hayır yapılmamalı” denilerek uydurdukları ve akıllarına gelen bilimden uzak fikirleri ile savunmaya başladıkları yetmiyormuş gibi, inadına devam ettiriyorlar. Kanallar da izlenme oranları artsın, bu tür tartışmalar sürsün diye onları teşvik edip seyrediyor. Olması gereken, konuyla ilgisi olan, kişi ve kurumlar bir araya gelmeli her şey enine boyuna tartışmalı ve sonuç çıkıncaya kadar da sürmelidir.
Ülkemizin Suriye konusundaki uyguladığı politika sonucu şehitlerimizin kanı ve kayıplarımızla, bizim milyonlarca garibanımız varken, bize kalan ve başımıza patlayan 4 milyon mülteci.
Irak konusu ülkemiz için tam bir muamma. 40 yıldır PKK ve onun türevleri ile mücadele edip ülke bütünlüğü ve güvenliğimiz için şehitler veriyor, ülke kalkınmasında harcayacağımız milyarlar uçup gidiyor. İşin ilginç yanı savaş halinde olduğumuz PKK ve türevleri hala Irak ve Suriye de barınıyor, barındırılıyorlar.
ABD ve İran
ABD, Irakta bulunan güçleri ve satın aldığı yerli döneklerinde katkı ve bilgisiyle, İran’ın ünlü ve Ortadoğu da önemli olan ve özellikle ABD’nin işine gelmeyen bir General olan Kasım Süleymani’yi düzenledikleri suikastla katletti. İran yönetimi ve halkı intikam yemini etti. Bunu belirtmek için de intikam alınıncaya kadar gönderden inmeyecek olan kırmızı bayraklarını çekti.
Bu nasıl olur? Ne zaman olur? Olur mu? Olmaz mı bilinmez ama, karışıklık ve kan akışının bitmediği Ortadoğu da bir kan ve intikam ateşi daha yakıldı.
İranlılar, ABD’ye mi saldırırlar, müzakere ortamında mı hallederler bilinmez. Temennim ucundan kıyısından ülkemize bulaşmamalarıdır. Rus büyükelçisi vurulduğunda çektiğimiz sıkıntıları unutmadık. Ülkemizdeki ABD üsleri ve ABD vatandaşlarına ya da elçilik ve konsolosluklara bir şey yapmayıp bizden uzak dursunlar yeter.
Libya meselesi
Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen ve Uluslararası alanda tanınan ve Libya’nın doğusunda etkin olan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başındaki Fayez El Şarraj, ülkemizden yardım talep etti. Bunun üzerine daha önceleri Kaddafi’yi düşürmek için diğer NATO güçleri ile el birliği yaptığımız Libya’yı kurtarmak ve oraya asker göndermek için, TBMM’ye gelen tezkere 325 oyla kabul edildi.
Halk ile yapılan ankette ise bu durumu kabul etmeyenlerin oranı yüzde 49.7, uygundur diyenler yüzde37.7 olurken fikri olmadığını belirtenler ise yüzde12.6 olarak belirlendi.
Tezkerenin kabulünden sonra beyanat veren ve bize göre muhalif olan Batı Libya ya hatta Libya’nın dörtte üçüne sahip olduğu söylenen General Halife Hafter, başta ülkemize ve kendisine karşı olan herkese karşı cihat ilan ederek, “Bu gün cihat ve genel seferberlik ilan ediyoruz. Hem erkeklere hem kadınlara, hem askerlere, sivillere silah temin edilecek.” Dedi. Hafter ayrıca Trablus’un “İslamcı milislerden kurtarılması” olmaktan çıktığını eskiden Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olan “Libya’nın kontrolünü geri almaya çalışan bir sömürgeciye karşı” mücadeleye dönüştüğünü belirterek ülkemizi ve askerlerimizi şimdiden hedef gösterdi.
Libya’daki güçler ve Türkiye
Önceleri Muammer kaddafi’ye karşı mücadele eden Bingazi’de yoğunlaşan silahlı gurupları destekleyen ülkemiz, Libya’da iki farklı hükümetin ortaya çıkmasının ardından teskere ile birlikte Sarraj’ın yanında olduğunu teskere ile dünyaya duyurdu.
Buna ilk tepkiyi Suudi Arabistan göstererek, Türkiye’nin bu kararı, Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi’nin kararlarına aykırı olduğunu belirterek, bölgesel güvenliği tehdit ettiğini açıklayarak karşı çıktı.
Libya da olup bitenleri takip eden ve orada taraf olan devletlerden Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, ABD, ve Fransa menfaatleri gereği Libya’nın dörtte üçünü kontrol eden General Hafter’in yanında yer alıyorlar.
Buna karşılık Feyaz El Sarraj’ın yanında olan ise şimdilik Türkiye ve İtalya.
Buyurun bakalım ülkemiz bir yandan ABD ve Rusya ile birçok sorun yaşarken Libya konusunda yine bu iki devletle karşı karşıya kalıyoruz.
Peki, bu durum ülkemiz ve geleceğimiz için önemli mi?
Elbet te çok önemli. Her iki devletle problemlerimiz varken, Libya meselesi de eklenecek. Doğru politikalar ve manevralarla bu durumdan kimsenin burnu kanamadan, ülkemize bir zarar gelmeden ve bölgeye de barış ve huzur getirilmiş olarak bitmesini temenni ederim.