Değişimin patronları bankalar!
Geçtiğimiz pazartesi "Her doğum sancılıdır" başlığındaki köşe yazımda toplumlardaki değişimden ve neticelerinden bahsettim. Ve bu değişimlerin kaçınılmaz olacağını, sert geçişlerde milyonlarca insanın ölümüne sebep olduğunu rakamlarla belirttim.
Bugün ise değişimin en büyük sebeplerinden biri, değişimin asıl patronu olan bankalardan bahsetmek istiyorum.
Çünkü ABD’nin 3cü başkanı Thomas Jefferson “inanıyorum ki bankalar sınırlarımızı tehdid eden ordulardan daha tehlikelidir […] Fonlama adı altında gelecek kuşakların ödeyeceği harcamaları yapmak büyük çapta istikbal dolandırıcılığından başka bir şey değildir […] Kâğıt paranın bir değeri yoktur, o paranın hayaletidir, kendisi değildir” sözleriyle bu değişimi öngörmüş ve hatırlatmıştır.
Atina’da, Roma’da, Madrid’de ve Washington’da artık halkın değil bankaların dediği oluyor. Batı’da demokrasi geriliyor, yeni bir düzen kuruluyor. Alıp satma özgürlüğü nasıl oldu da halkı bankaların kölesi yaptı?
İnsanî değerlerin değil maddî değerlerin hakim olduğu her toplum kendi arsızlığı altında ezilmeye mahkûmdur. Thomas Jefferson, George Washington, Max Weber, Hannah Arendt ve Karl Marx eserlerinde ısrarla üzerinde durulan bir meselede budur. Zenginleşmeye ve para ile daha çok haz almaya odaklanan insanlar bencilleşiyorlar. Siyasetten, cemiyetin dertlerinden uzak, oy kullanmaya bile üşenen bir güruh çıkıyor meydana.
Batıya özenti popülizmini oluşturanlar, nemalananlar unutmasınlar ki maddi değerlerin hakim olduğu toplumlar gün gelir onları da alaşağı eder! Bugün bütün dünya bu değişimden nasibini alacaktır. Batıda yönetimi ele geçiren bankalar, yarın doğuda da yönetimi ele geçirecektir. İnsanlara her alanda zenginleşme sevgisi aşılanıyor ve bu zenginleşme toplumun değerlerini alt-üst ediyor! Zaten oluşturulmak istenen maddeci toplumlar hızla yayılıyor. Neticesi ise kontrol edilebilecek toplumlar inşa etmektir.
Bu durum ise sıcak savaştan daha tehlikeli ve zararlıdır. Nitekim ABD’nin 16'ncı başkanı
Abraham Lincoln, "Yakın gelecekte ülkemi tehdit edecek bir kriz görüyorum. Büyük şirketlerin tahta oturduğu, yolsuzluğun iktidara sirayet ettiği, bütün paranın bir azınlıkta toplandığı bir kriz bu ve cumhuriyet yıkılıyor. Bu kadar büyük bir endişeyi savaşın ortasında bile hissetmemiştim." sözleriyle bankaların çok tehlikeli olduğunu ifade etmiştir.
Tam da bu yüzden Batı’da demokrasinin en büyük düşmanı batılı insan modeli olmuştur. Kendini özel hayatına hapseden, lüks tüketime, tatile, konfora odaklanan batılı insanlar politikadan uzaklaştılar. Bu refah toplumunun bireyleri diğer insanların dertlerine duyarsızlaştı. Para bu süreçte kutsallaştı. Yine bu yüzden bankalar ve bankacılar ilahlaşarak hukukun üstüne çıkabildiler.
Bu fikir sermayeyi aşırı büyüten, hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin, basının ve birçok alanın kontrolünü bile etkisiz hale getirecektir.
Bankacılarına söz geçiremeyen toplumlar yarın, ne yönetimine, ne toplumlarına, ne de özgürlüklerine söz geçiremeyecekler...