Kendini aramak
Hayatın her geçen günü gittikçe zorlaşan yaşam koşulları arasında dinlenmek, bilgi edinmek için çoğu akşamları televizyona takılırım. Yarışma programları da bir süre sonra sıkıntı vermeye başlayınca dizilere yöneliyorum. Zengin fakir aşkı diziler beyinleri uyutmaya devam ededursun değişiklik arayışında "Kızıl Goncalar" dizisinin iyi bir takipçisi oldum.
Dizideki baş kahraman ve bilge sözlerini pür dikkat takip ettiğim "Cüneyt efendinin" bazı cümleleri de hayata karşı sorgulamalarımı arttırdı. Dizide geçen ve aklıma kalan cümleler şu şekilde;
"Bazı insanların kalbini kazanmak için gelir, bir kısmı ise kalbini sana kaybettirir."
"Düşman dışarıda değil, içeride bir şeyleri bekliyor; kendi korkularım, kendi öfkem… Bunlar benim en büyük sınavım."
"Bazen en büyük zafer, hayatta kalan her şeyi kazanmaktan değil, kaybettiklerinin ardından dimdik durabilmekten geçer."
"İnsanın kaybı nedeniyle asıl kendini kaybettiği, sonra o kaybolmuşlukta yeniden kendini bulmaya çalıştığıdır."
"Hayat bazen seni zorlamak için değil, içindeki gücü göstermen için sınar.”
"Gözyaşının gücünü hafife alma, bazen dökülen onu damla seni kendine bir adım daha yaklaştırır."
Burada Cüneyt hayatta kalma gerçek sınavının aslında kişinin kendi içinde saklı olduğuna işaret ediyor. Hayatında mücadele etmesi gereken şeylerin dışarıdaki düşmanlar değil, kendi korku ve öfkeleri anlaştığı, esas sınavın piyasaya sürülmesi fark eder. Bu, kişinin kendisiyle barışmasının en zor ve en önemli sınavlardan biri olduğunu ifade ediyor. Kısaca; hayatın geçici mutluluklardan değil, anlamlı bir yolculuktan ibaret olduğunu gösteriyor.
Hayattaki sınavlar sadece kazanmakla değil, kaybedilen karşıtların direncini, gerçek gücünün zor zamanlarda ortaya çıkat. Açıkçası, kayıplardan sonra da yeniden kalkmanın, sınavların en zoru ama aynı zamanda en değerli olduğunun sözlere dökülmüş halidir.
Mesela, bir program tasarladın ve hayata geçirdin diyelim. O programın senin istediğin şekilde ilerlemesi gibi düşünelim. Kurulan sistem ve sistem kuran arasindaki bağdir bana göre yüce ve tartışmasız olan ilahi sınavlar.
Peki, bu sınavın anlamı nedir ve "kendini mevcut" ifadesinin gerçekten ne olduğunu gördünüz mü? Bu sorulara edebiyat ve dinin perspektiflerinden bakarak yanıt arayalım.
İslâm inancında, hayat bir sınav olduğu vurgusu oldukça belirgindir. Kur'an-ı Kerim'de, “Hanginizin daha güzel şeylerin uygulanması için deneme için ölüm ve hayatı yaratan O'dur” (Mülk Suresi, 67:2) Burada, yaşamın ve ölümün, insanların denemek amacıyla yaratıldığı belirtiliyor. insanların karşılaştıkları zorluklar ve güzellikler aslında birer sınavdır. Bu sınav, Allah'ın rızasını kazanmak için sabır, azim ve güzel ahlak ile mücadele etmeyi gerektirir.
Benzer bir sınav olgusuna Mevlâna Celaleddin Rumi'nin eserlerinde de rastlarız. Rumi, insanın dünyada yaşadığı her şeyin bir sınav olduğunu ve kişinin kendi hakikatine, çözümünün varlığının olduğunu söyler. Bu çözüme ulaşma arayışında ise "aşk" önemli bir kavram olarak ortaya çıkar. Rumi'nin sevgi ve aşk yolculuğunda insan, Yaradan'a olan yakınlığını keşfeder ve bu aşk, kişinin içindeki tanrısal sevgiyi bulmasına vesile olur.
Kendini bulmak, kendini aramak cümlelerini pek çok kez düşünürüz hayatın akışındayken.
Kendini bulmak için verilen çabalar, Yunus Emre'nin şiirlerinde ve düşüncelerinde de görülür. Yunus, “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir; sen kendin bilmezsin, bu güzel okursun” sözleriyle kendini bulmanın gerçek bilgeliğini kazandığının geldiğini ifade eder. Yunus'a göre, insanın özündeki hakikati bulması, onu Yaradan'a yakınlaştırmak ve varlıkları keşfetmesine yardımcı olur.
Hayatın sınavları, insanın güçlü yanlarını ortaya çıkaran ve aynı zamanda kırılganlıklarıyla yüzleşmesini sağlayan kullanımlardır.
İnsanın sınavlarla ilgili içsel bir oluşumunun ortaya çıkması, edebiyatın ve dinin ortak bir temasını oluşturur. Dinî anlamda bu sınav, kişiyi iyi bir kul, daha saklanmış bir insan yapmaya yönlendirir. Edebi açıdan ise sınav, karakterin kendini ve dünyayı daha ayrıntılı olarak anlaması için bir araçtır.
Hayat bir sınav ve bu sınavda insanın nihai hedefi kendini bulmak ve Yaradan'a yakınlaşmaktır. Bu yolculuklarda karşılaşmamız zorluklar, içsel gücümüzü artırarak bizi daha olgun bireyler yapar. Mevlâna'nın şöyle dediği: “Dert, insana yokluğa götürülen bir kılavuzdur.” Bu kılavuzu bize, kendimizi tanıma yolunda ilerler. Kendini bulma süreci, bir yandan Yaradan'ın varlığı, diğer yandan da insanın kendi öz varlıklarını tanımasını sağlayan sonsuz bir çürümedir.
Bu perspektiflerle, sınavlarımız sadece başarıları elde etmek için değil, ruhumuzun derinliklerine inip kendimizi tanımak ve nihayetinde Yaradan'a ulaşmak için bir fırsat olarak anlam kazanır.
Şükret, affet, olduğu gibi kabullen, sabret, güzellikleri davet et ve kendini sev. Hayatına neyi kabul edersen ona sarılırsın. Kendini aradığın her yerde yine kendini bulursun. Yaşamındaki konular sadece birer objeler olduğunu düşünüp, kendini ve kimseyi üzmeden güzelliklere yelken açabilmeyi öğrenmektir belki de hayat.