O duruş, yurt kuranlara saygı karşı olanlara da dik duruştur…
Dün yani 10 Kasım günü ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile onun yanından hiç ayrılmayan İsmet İnönü ve onların silah arkadaşları olan ve yurt kuran atalarımızın manevi huzurları önünde rekorlar kırılarak saygı duruşunda bulunuldu.
Son günlerde Cumhuriyete ve Kurucu önderimiz Atatürk'e yapılan saldırılardan olsa gerek ki, Atamızın ebediyete intikalinin 86. Yılı daha büyük bir katılım ve heyecanla anılması, ulusumuzun bütünlüğü ve dirilişini Cumhuriyete ve değerleri ile Ataya sahip çıkılmasını görmek ve yaşamak beni ziyadesiyle memnun ediyor.
Dün saat 09.05’te Anıtkabir başta olmak üzere tüm yurtta meydanlar, cadde ve sokaklar, ülkemizin en ücra köşelerinde, iş yerlerinde tarla ve bahçelerde, inşaatlarda hayat durdu ve kurucumuz için saygı duruşunda bulunuldu. Sahillerde sevgi ve saygı zinciri oluşturuldu.
Yabancı devletlerde bulunan Büyükelçilik ve Konsoloslukları mızda da aynı durumun var olacağını biliyorum. Dünyanın birçok devletinde atamızın ya heykeli ya da büstü bulunuyor, oradaki Atatürkçülerde kurucumuz ve önderimizi ihmal etmediler.
O duruş var ya…
Birilerinin, “Orada sap gibi durmanın ne anlamı var” dediği gibi, ya da Tövbe Suresinin 84. Ayetinde mezarlıklarda neden durulduğunu açıkça anlatılmasına rağmen, “Mezarlıklarda ayakta durulmaz” diyen ve halkımızı Allah ve Kuran ile aldatanların uydurduklarına bakmadan ve onları yok sayarak, Atamızın ve onun silah arkadaşları olan dedelerimizin manevi huzurunda saygı ile durduk ve durmayı da sürdüreceğiz.
Benim Ali Çavuş Dolu ve Durmuş Çavuş Demirağ adlı dedelerim Balkan Savaşı çıkınca askere gitmişler ve Cumhuriyetimiz ilan edildikten sonra memleketimiz Alucra’ya dönmüşler. Şimdi Atatürk’ümüze silah arkadaşlığı yapmış olan bu iki dedemin yanında, Çanakkale’de, Sakarya da, Büyük Taarruzda, Kurtuluş Savaşının her kademesinde ve sonrasında çıkan isyanlarda, son 35-40 yıldır ülkemize tebelleş olan teröristlere karşı vatanımızı savunan ve şehit olan ve kalan gazilerimizin güvenlik görevlilerinin manevi huzurları karşısında saygı duyulmaz da ne yapılır?
Yine Kurtuluş Savaşı sırasında gaziyi ve silah arkadaşlarını destekleme fetvası veren Börekçizade Rıfat’ın manevi huzurunda saygı duruşunda bulunulmaz mı?
“Ülkemizi işgal edenlere karşı savaşmamız gerekir, Hiçbir şeyiniz yoksa yerden taş alıp düşmana fırlatın” diyen Denizli müftüsü Hulusi Hoca’nın manevi huzurunda saygı durulmaz mı?
Koçgiri isyanları sırasında devletten yana tavır koyan Dersim milletvekili Diyap Ağa ya saygı duyulmaz mı? Kurtuluş savaşının sürdüğü günlerinde Anadolu'yu gezerek, “Kuvvayi Milliye’ye katılın” diyen Şeyh Mücahit Ahmet Sunusi’ye elbette saygı duruşu yapılır.
Kurtuluş savaşı yılları ve sonrasında, ellerinden geleni yapan Hasan Tahsin, Ruşen Eşref, Yunus Nadi, Halide Edip Adıvar, Kara Fatma, Halime Çavuş, Nezahat Onbaşı, Emire Ayşe Aliye, Şerife Bacı, Gördesli Makbule, Tayyar Rahmiye, Hafız Selman İzbeli, Şahin Bey, Sütçü İmam, Fevzi Çakmak, Yörük Ali, Topal Osman, Satı Çırpan ve Kurtuluş savaşı sırasında Atatürk’ün görev verdiği tepeye zamanında alamadığı için intihar eden Albay Reşat Bey ve daha nice kahramanların manevi huzurunda saygı duruşu yapılıp bir Fatiha okunmaz da ne yapılır?
Bunlara da dik durulur
Elbette o saygı duruşunun bir başka tarafı da bazılarına ve onların fikirlerine ve o fikri taşıyanlara karşı bir dik duruştur.
“Mustafa Kemal ve Kuvayi Milliye hain, şaki, yağmacı, katillerdir. Derhal öldürülmelidirler. İngiltere ve Yunan’a zayiat vermek hayırlı olmaz” diyen İskilipli Atıf ile o dönemde bunlara idam fermanı verdiren sarayın fetvacısı Mustafa Sabri’ye karşı bir dik duruştur.
İngiliz Sevenleri Derneği kuran Sait Mollaya karşı ve yine yeni bir vatan kurmak için çarpışanlara karşı olan Anzavurculara, Yunanın kuklası Delibaş Mehmet’e, milletini sırtından hançerleyen sözde mahkeme başkanı Nemrut Mustafa’ya, Yunanlılara tezahürat yapan İzmir Valisi Kambur İzzet ve onlar gibi düşünenlere karşı bir dik duruştur o duruş.
Yeni bir devlet kurmak için halkla birleşip, yokluk ve yoksulluk bir yana can vererek, kan akıtanları vatan haini ilan edip, idam fetvası hazırlayan Dürri-i Zade’ye ve onun fetvasını fermana çevirenlere karşı dik durulmaz da ne yapılır?
Aydın İşgal edildiğinde balkonuna Yunan bayrağı asan belediye başkanı, Çakmarlı Emin Bey’e, “ Atatürk ve arkadaşlarının kafaları ezilmeli” diye yazan Refi Cevat’a karşı, Atatürk'e karşı birilerinin kışkırtmasıyla suikast düzenleyen Vali Ali Galip’e karşı, Orient ekspresi ile kaçan Damat Ferit, kahramanlar yeni bir devlet kurmak için kurtuluş savaşında kan akıtır, can verirken kendine yeni zevceler alıp düğün yapan ve sonunda bir İngiliz gemisi ile kaçan Vahdettin’e karşıdır o dik duruş.
Vee, en önemlisi, Gaziye ve yukarıdaki saydığımız ve isimlerini hatırlayamadığım binlerce kahramanımıza karşı saygı duyarken, dik duruşumuz , “Keşke Yunan kazansaydı” diyenlere ve onun zihniyetinde olanlara karşıdır. Atatürk'ün kurduğu makamda oturan ve onun tapuya tescil ettirdiği mabette Atamızı aşağılayanlara ve günümüzde onun gibi düşünenleredir dik duruşumuz.
Vatanımız, milletimiz bayrağımız ve geleceğimiz için bu dik duruşlarımız hep devam edecektir.
Saygı duyulması gerekenlere karşı da aynı şekilde saygımız sürecektir.