Demi Moore'dan kadın kimliği, estetik ve korkunun derinliklerine bir yolculuk: The Substance
Kasım ayı sinemaseverlerin en çok sevdiği aylardan biri. Vizyona giren yeni yapımlar salonlarda arka arkaya gösterime girmeye başladı. Soğuk sonbahar günlerinde özellikle kışa girerken yapılacak etkinlikler de haliyle azalıyor. İnsanlar sosyal faaliyetlerini bu mevsimlerde özellikle sinema salonlarında yeni filmleri takip ederek geçiriyor.
Bende sonbahar ve kış aylarında sinema da vakit geçirmeyi sevenler arasındayım. Ve şuan da gündemi alt üst eden bir yapım dikkatimi çekmeyi başardı. The Substance - Cevher ! Demi Moore'un hayranlık verici performansıyla soluk soluğa izlenebilecek bir film ve filme dair pek çok şeyi sizler için derledim. Açıkçası Cevher sadece bir film değil çok daha fazlası…
İnsanın kimliği, gücü ve gerçekliği arasındaki sınırları sorgulayan felsefi bir yapım
Filmin yönetmeni Coralie Fargeat, genellikle gerilim ve şiddet dolu anlatım tarzıyla dikkat çeken bir yönetmen. Vizyona giren The Substance (Cevher) ile Fargeat, bir kez daha sinemaseverleri derinlemesine düşündürmeye, aynı zamanda sinemasal olarak estetik ve şiddet dolu bir yolculuğa çıkarmaya davet ediyor.
Hikayenin odak noktası
Film, başrolünde Demi Moore’un yer aldığı, içsel ve dışsal güç mücadelesini keşfeden bir hikâyeye odaklanıyor. Ancak The Substance, yalnızca bir aksiyon ya da gerilim filmi değil; insanın kimliği, gücü ve gerçekliği arasındaki sınırları sorgulayan felsefi bir yapım. Tabi ki tüm kusursuz oyunculuğuyla ona eşlik eden Margaret Qualley'i izliyoruz.
Kadın kimliği, güç ve içsel çatışmalar
Filmi Demi Moore üzrinden incelersek eğer, The Substance’da adeta bir dönüşüm yaşıyor. Yönetmen Coralie Fargeat’ın kadın kimliği, güç ve içsel çatışmalar üzerine derinlemesine işlediği bu yapımda Moore, izleyiciyi derinden etkileyen bir performans sergiliyor. Karakterinin, toplumsal baskılar ve kişisel boşluklar arasında sıkışmış hâlini güçlü bir şekilde yansıtan Moore, hem duygusal hem de fiziksel anlamda büyük bir yük taşıyor. The Substance, sadece bir aksiyon filmi değil; Moore’un karakteri üzerinden kadınların kimlik arayışını, güç mücadelesini ve özgürlüklerini sorgulayan derin bir anlatı. Bu film, yalnızca Demi Moore’un kariyerindeki unutulmaz anlardan biri olmakla kalmıyor, aynı zamanda çağımızın kadınları üzerine düşündüren güçlü bir yapım olarak hafızalarda kalıyor.
Hiç kendinizin daha iyi bir versiyonunu hayal ettiniz mi?
"Hiç kendinizin daha iyi bir versiyonunu hayal ettiniz mi? Daha genç... daha güzel... daha mükemmel bir siz... Bu yeni ürünü denemelisiniz: Cevher benim hayatımı değiştirdi!" Bir aerobik programının yıldızı olan Elisabeth Sparkle, ilerleyen yaşı yüzünden 50. doğumgününde kovulunca yıkılır. Gizemli bir laboratuvar ona, damarlarına zerk edildiğinde "kendisinin daha iyi bir versiyonunu" ortaya çıkaracak mucizevi bir maddeyi kullanması önerisiyle yaklaşır.
Film Türkiye'de ve Amerika'da henüz gösterime girmeden önce Cannes Film Festivali'nde “En İyi Senaryo” ödülünü kazanmış. Film, hikayesinden ve oyuncularına ve senaryosuna kadar mükemmel bir korku, estetik ve gerilim efekti sunuyor. Kesinlikle Oscar'a aday bir yapım olacak.
Çağdaş zaman eleştirsi
İki bedene de sahip bir kadının çağın getirdiği zorlukla nasıl mücadele ettiğini izlerken izleyicisine çağın acımasızlığı üzerine derin bir iç sorgu yaptırıyor. Kesinlikle Demi Moore bu filmde acımasız ve cesur.
Psikolojik şiddet ve estetik
Bununla birlikte, The Substance’ta şiddet sadece fiziksel bir araç olarak değil, aynı zamanda karakterlerin psikolojik bir çözülüşünü, güçsüzlüklerini ve içsel çatışmalarını ifade etmek için de kullanılıyor. Fargeat, şiddeti bir tür öykü anlatımı aracı olarak kullanıyor, ancak bu şiddet, sadece ‘dışsal düşmanlarla’ değil, aynı zamanda karakterlerin kendi iç dünyalarındaki düşmanlarla da ilgili.
Film vizyondayken mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Ve yazımı The Substance 'nin imza sözüyle bitiriyorum “ Sen bir tanesin unutma”. Sevgiler…