Bir "gezi" üzerine
“Ne yaparsan yap önceden hazırlığını yap, öğren, bilgi sahibi ol, hesapla ölç ve tedbirli ol ki baltanı taşa vurma.”
Hangi toplum yapısı olursa olsun terazinin kefesi gibi toplum ikiye bölünmüş durumda. İki uç arasında büyük bir uçurum var, biri en tepede ki diğeri en altta ki olarak. İki uç arasında kalan aşağıda olmamak için hep gözünü yukarı kaldırırken yanındakinin sırtına binmeyi bir maharet saymakta. Günümüze kadar yaşanmış toplumlarda bu tür piramit benzetmesi hala yaşanmakta. Kurulu sistemin hâkim güçleri kim olursa olsun var olan düzenin devamı için egemenliklerini sürdürmek tek gayeleri bu.
Geçmişte bir süre yönetim erkinin adı ve uygulamaları farklılık sunmuş bile olsa “inşaa sürecinde” kalıplar çökmüş eski ama güncel egemenlik hâkimiyeti anlayışı devam etmekte. Hatta bu durum toplumda daha vahim sonuçları doğuracağı görmek zor değil. İşte o ülkelerden birine kısa da olsa ziyaret etme olanağım oldu.
Birilerinin “iki devlet bir millet” dediği, Hazar Gölüne kıyısı olup sınırları içerisinde petrol kuyuları olan bu ülkeye ziyaret etme fırsatım oldu. Burası Kafkas bölgesinin önemli jeopolitik konuma sahip bir ülkesidir. Canlıların hemen hepsi su havzalarının bulunduğu bölgelerde yaşamlarını sürdürmüş. Bu bölgede yaşayanlar hem göçebe yani hayvancılık hem de tarım ile ilgilenerek toplumsal yaşamlarını devam ettirirken komşu ülkelerin yoğun baskılarına maruz kalmışlar. Bölgede yaşayanlar birbirlerine karışırken dilde de ortak paydalar buluşmaya başlar. Küçük bir bölgeye hapsedilen Kafkas halkları kendi içerisinde de kavgaları eksik olmadı. Ülke içerisinde kavga ve çelişkilerin üst boyuta varması komşu güçlü ülkelerin her zaman çıkarına yaramış “böl ve parçala yönet taktiğini” uygulayarak egemenlikleri altına almışlardır. Bir yanda Rus Çarlığı öte yan da Osmanlı İmparatorluğu aba altından “havuç mu sopa mı” yönetimini kullandıkları bilinmekte.
Bu ülkenin son 400/500 yıllık tarihinde Safevi devri döneminden sonra bölge Afşar hanedanı tarafından yönetildi. 1722/23 yıllarında Rusya ve İran savaşı çok çetin geçti, Ruslar bölgeye gelmeye başladı. Kafkas topraklarında Rus etkisi giderek arttı. Çarlık Rusya bir yandan batıda Karpat dağlarından Balkan düzlüklerine, diğer yandan Kafkas dağlarından tüm Hazar Gölü ve çevresi yanında İran ve Anadolu topraklarına yayılma çabası vardı. Bu durumda karşısında kim durursa dursun “süpürmeye ve yok etmeye” ant içmişti. Kim boyun eğip işbirliği yapıyorsa onunla bölgeyi yönetmeye çalıştı. Ülkede 19. Yüzyıl döneminde büyük oranda Rus etkisi kendisini belirtti. İmar yapılarından tutunda yol ve kültürel boyutta hala kalıcılığını göstermekte.
Ülke de tarımsal ekonomi yanında önemli oranda petrolden geçimini sağlamakta. Sanayi ürünlerinin çoğu yurt dışından gelmekte olup üretime dönük sanayi yok denecek kadar az. Çalışanların çoğu hizmet sektöründe bulunurken asgari ücret 350/400 manat (1 manat = 20.20TL.). Öğretmen, polis ve kamu çalışanı 600/800 manat, mühendis, doktor, öğretim görevlisi 1000/2000 manat arası almakta. Yarım litrelik su ise 1 manat olan ülkede kiralar merkezi yerlerde yüksek kenar mahallelerde 800/1500 manat arasında oynamakta. Evi olmayan için geçinmek imkânsız. Ama hemen herkes bir yolunu bulup geçinmeye çalışmakta.
Ülkede iş yapmak isteyen yerli ve yabancı yatırımcı için kamu yöneticileriyle iyi geçinmenin yolu birbirlerini görmeleri. Üst düzey bir kamu yöneticisi 4/5000 manat alırken bile oturduğu evi, kullandığı aracı, çocuklarının okul giderini bu maaşla yapması zor. Kamu çalışanları maaşı kadar kira verirken ay sonunun nasıl geçirecek diye sorabilirsiniz bende sordum, aldığım yanıt vergilendirilmemiş kazanç.
Vergilendirilmemiş kazanç, yöneticiler için iç ve dış alım satımlarında göz yumulması, düşük kredi verilip uzun vadeye yayılması, kamusal çıkarların gözetilmemesi, sıradan kamu çalışanı polis ve öğretmenin yapılması yasak olanın göz yumması, düşük not verilen öğrenciye ek ücret karşılığı ders verme, düşük not alan öğrencinin notunu yükseltme bunların arasında.
Bu kısa gezim sırasında ülkenin başkentini gezmek hem de ülke sakinleriyle konuştuğumuz dilde biraz zorlansak bile anlaşarak toplumsal yaşamı gözlemlemeye çalıştım. Hemen herkes düşük ücretten dert yanıp ikinci iş yapmaya çalışmakta. Üniversite öğrencilerin hemen hepsi devlet okullarında ucuz olduğu için tercih ederken eğitimcilerin düşük not verip yüksek almak isteyenden 100/500 manat arası para istemesinden çok rahatsızlar. Bir trafik kazasında hafif hasarlı ve ülkede kullanacağı ehliyeti olmayan bir Hintli öğrenci ülkesine deport edilmesi gerekirken 10 bin manat vererek sorun çözülmekte. Ülkede diploma almak zor değil yeter ki sen “mangırını göster” denilmekte. Arap turistlerin az olup Hint ve Pakistanlıların çok olduğu, zenginin variyetlerini aynen koruduğu bir yer.
Başkent Bakü güzel bir sahil kenti. Kentin yerleşim yapısı deniz seviyesinin altında olup, eski kent kalıntıları hala var. Göl suyunun gezdiğimiz gün bile 5 metre çekildiğini söylediler. Kendin güzel anıtlarından Kız kalesi bile artık sahilden 100 metreyi aşkın mesafede bulunmakta. Kentin geniş görüntüsü için finikülere binip “şehitler tepesi” anıtından bakılmalı. Buraya gelmiş isek elbet adı caddeden silinmiş bile olsa “MUSTAFA SUPHİ KÜCESİ”ne gitmek gerekir. Caddeyi boydan boya gezdim hatta oradaki mescit ve üniversitenin yetkili kişilerine sordum eski adını bilmedikleri gibi yeni adını bile bilmemekte. Bölgedeki yurttaşlara ve esnafa sorduğumda eski adıyla yanıt verdiler “Mustafa Suphi”.
Dönüş günü geldiğinde kaldığım otelin yöneticisine uygulamadan çağırmasını rica ettim hiç kırmadı. Hava alanından otele gelirken taksici 100 manat istedi. Buraya ziyarete gelirken daha önce buraya gelen bir yakınım pazarlık etmemi önerdi hatta taksi için 20/25 manat uygun demişti. Pazarlık sonucu 40 manata anlaştım, oysa gelirken 15 manat ile havaalanına geldim.
Ülke de anayasa var ve cumhuriyet ile yönetilmekte. Demokratik ve toplumsal yaşam variyet ve makamını yani gücü elinde bulunduranın egemenliğinde.