Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
19°
Ara

30 Nisan 2016...

YAYINLAMA:
30 Nisan 2016...

Hayatımın en özel günlerinden birini yaşamaya hazırlanırken kabus dolu bir sabaha uyandım. Çocuğumu kucağıma alma hayali kurarken kuvöze alındığını öğrendim. Sebep olarak “doğarken ağlamayı unuttu” denildi.

Sonrasında Silivri Kolon Hastanesi çocuk doktoru, “bebeğinizin kanında mikrop var ve antibiyotik tedavisine başlamak zorundayız” diyerek oğlumu kuvöze aldı.

Herşeyden habersiz serüvenimiz başlamıştı.

Siz olsanız inanmaz mısınız?

Konu sağlık ve karşınızdaki hekim olunca inanmamaktan başka bir alternatifiniz var mı? İnandık.

Çocuğumun, doğduğu gün zor nefes aldığını gördük.

Aynı gün doğan başka bir bebeğin aniden hayatını kaybetmesi gözümüzü korkmuştu.

Endişe içinde “Ne gerekiyorsa yapın” diyerek ellerine teslim ettik. Fakat ne hikmetse hastanede yenidoğan bebeklerin hepsi “istisnasız” bir şekilde yenidoğan yoğun bakımına alınıyordu!

Gerçekten abartmıyorum.

Hastanede kaldığım iki gün boyunca, yeni doğan bebeklerin hepsi direkt “kanında mikrop var, nefes alamıyor, ağlayamadı, ciğerleri sorunlu” denilerek kuvöze alındığını gözlerimle gördüm.

Anneler, babalar, aileler yenidoğan ünitesi önünde günde bir- iki kez gördükleri bebeklerinin yanından ağlayarak çıkıyordu.

Psikolojiler alt üst!

Çocuk Doktoru “mutlaka on gün antibiyotik tedavisine devam etmeliyiz” diyor başka bir şey demiyor. Ertesi gün ve diğer günler çocuğumun yanına girip çıktıkca anormal bir durum olmadığını ve gayet sağlıklı olduğunu gözlemliyorum. Sadece oğlum değil, diğer bebeklerde gayet sağlıklı ve hareketli.

Fakat çocuklar annelerini yeterince ememediği için hepsi sarılık!

Yeni doğum yapmış ve çocuklarını sadece günde 1 saat görebilen annelere bu iş de

bir tuhaflık olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Aileme aynı şekilde. Yakınlarıma aynı şekilde. Doktorlara isyan aynı şekilde.

Tepki hep, “Lohusa sendromu yaşıyorsun. Doktorlardan daha iyi mi bileceksin?” oluyor.

Perişan durumumu gören bir meslektaşım, Silivri'de farklı bir özel hastane sahibi tanıdığımızı arıyor ve konuyla ilgili bilgi veriyor. Ve o hastane sahibi beni arayıp aynen

şunları söylüyor: “Bebeklerin yoğun bakımda kaldığı süre boyunca Sosyal Sigortalar Kurumu hastaneye ödeme yapıyor. Farklı bir işleyiş var. Şüphende eminsen çocuğunu hastaneden çıkar!”

Soluğu yine Kolon Hastanesi çocuk doktorunun yanında alıyorum ve çocuğumu hastaneden imza vererek çıkarmak istediğimi söylüyorum. Suratlar asılıyor. Zaten tedavinin bittiği ve kanının normal seviyeye geldiğini söyleniyor. Epikriz raporunu istiyorum. Günler sonra düzenliyorlar!

Tam taburcu olacakken bu defa “Çocuğunuzun kalbi delik olabilir! Sizi Beylikdüzü Kolon Hastanemize yönlendirelim. Son bir kalp kontrolünden geçirin” tavsiyesi geliyor.

Eliniz boş gitmeyin der gibi!

Çocuğumu serum almaktan delik deşik olmuş, kolları bacakları iğneden morarmış bir vaziyette hastaneden alıp çıkıyoruz. Sonrasında başka bir hastaneye götürüp sağlık kontrolünden geçiriyoruz. Çocuk sapasağlam!

Bunu size neden anlattım biliyor musunuz? Yenidoğan Çetesi denen bu soysuzlar, özel hastanelerde zaten çoktan çöreklenmişti!

Yaşadıklarımın üzerinden neredeyse 9 yıl geçti. Haberleri takip ederken ve mağdur annelerin başına gelenleri okurken o günlere geri döndüm.

Film yıllardır aynı film!

“Bebeğiniz nefes alamıyor” filmi hiç bitmemiş meğer!

Bu filmin yıllarca oynamasına nasıl izin verdiniz?

Yürekli bir savcı çıkmasa, sesini duyurmaya çalışan anneler olmasa ne olacaktı?

Daha kaç bebek ölecekti? Daha kaç bebek annesinden ayrı kuvözde günler geçirecekti?

Kaç ailenin canını güle oynaya, para için yakacaktınız?

Sağlık Bakanlığı'nın hiç mi ruhu duymadı? Hiç mi denetlemediniz bu hastaneleri?

Onca şikayete rağmen?

Şimdi “titiz bir çalışmayla çeteyi çökerttik” safsatalarına inanmamızı mı bekliyorsunuz?

Ruhsatını iptal ettiğiniz hastanelerden birine “Bebek Dostu Hastane” ödülünü verirken, neye göre verdiniz?

Hayatını kaybeden bebeklerin sayısının 12 olduğuna emin misiniz?

Bundan sonraki süreçte çocukları yoğunbakıma alınan ailelerinin içini nasıl rahatlatacak ve onları nasıl ikna edeceksiniz?

Bizim bu memlekette bebeğinden çocuğuna, yaşlısından gencine neden güven içinde nefes almaya hakkımız yok?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *