Sokakta kulağı olmayanın koltukta gözü olamaz!
Yöneticilik, sadece teoriden ibaret olmayan bir sanat gibidir. Kağıt üzerinde yapılan planlamalar, sahadaki gerçeklerle karşılaştığında çoğu zaman farklı sonuçlar doğurur. Teoriyi pratiğe dökebilmek, gerçek başarının anahtarıdır. Özellikle yerel yönetimlerde, bir yönetici halkın nabzını tutamıyorsa, sokaklarda ne olup bittiğini görmüyorsa, kağıt üzerindeki tüm planları etkisiz kalmaya mahkumdur.
Yerel yönetimler, vatandaşla en yakın ilişki kurulan yönetim birimleridir. Sokakların, mahallelerin, esnafın ve sıradan vatandaşın sorunlarını yerinde görmeden, onların derdini dinlemeden bir belediye başkanının başarılı olması beklenemez. Makam odasında oturarak, masa başında yapılan projeler ve stratejiler, sahada, yani halkın içinde test edilmediği sürece havada kalır. Bu yüzden siyasal seçkinler, makamın verdiği rahatlığa kapılmadan, sokağın gerçeklerine dokunmalıdır.
Geçmiş dönemlerde yerel seçimler öncesinde karşılaştığım bir olay, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Bir ilçe belediye başkan adayı, seçim otobüsünün üzerinde halkı selamlayarak sokaklardan geçiyordu. Yanımda oturan yaşlı bir amca, bu manzaraya bakarak, "Bu daha başkan olmadan elimizi sıkmadı, başkan olursa bizi hiç görmez!" diye sitem ediyordu. Bu basit, ama etkili gözlem, halkın yöneticiden ne beklediğini açıkça ifade ediyordu: Dokunulmak, dinlenmek, ciddiye alınmak.
Bir diğer aday ise tam tersini yapıyordu. Seçim otobüsünün üzerinden selam vermekle yetinmeyip, sokak sokak gezerek vatandaşın elini sıkıyor, güleryüzle insanların dertlerini dinliyordu. Bu samimi yaklaşım, halkın gönlünü kazanmasına ve seçimi zaferle tamamlamasına vesile oldu. Çünkü vatandaş, başkanının ulaşılabilir ve ilgili olmasını bekliyor. Seçmen, kendisine dokunamayan, onu dinlemeyen bir yöneticiyi desteklemekten kaçınıyor.
Bu örnekler, teoride ne kadar başarılı olursanız olun, pratiğin yani halkla iç içe olmanın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösteriyor. Yerel yönetimlerdeki başarı, halkla olan iletişimin ne kadar güçlü olduğuyla doğrudan ilişkilidir. Sadece plan yapmak yetmez, o planların uygulanabilirliğini halkla birlikte test etmek, onların ihtiyaçlarına cevap verebilmek gerekir.
Yöneticilerin unutmaması gereken bir gerçek var: Sokakta kulağı olmayanın, koltukta gözü de olamaz. Vatandaşın kalbine dokunamayan bir yönetici, ne kadar iyi projeler yaparsa yapsın başarısızlığa mahkumdur. Sokağın sesi, yerel yöneticinin pusulasıdır; o sesi duymazdan gelen bir yönetici, sonunda yolunu kaybeder.