Nasıl bir eğitim?
Ülkelerin gelişmişlik seviyeleri, uyguladıkları eğitim sistemlerindeki başarılarıyla paralellik gösterdiği yadsınamaz bir gerçekliktir. Ekonomik anlamda gelişmiş ülkelerdeki eğitimin temelinde din değil bilimsellik vardır. Bilimsel eğitimden uzaklaştığınız sürece gelişmiş ülkelerin kazanç kapısı olmaktan kurtulamazsınız ve zamanla yerinde sayan, kapalı bir topluma dönüşürsünüz.
Son yirmi iki senedir bu ülkeyi dinsel ağırlıklı ahlaki eğitim almış, Allah korkularının yüksek seviyede olduğunu sandığımız kadrolar yönetiyor. Geldiğimiz nokta ortada. Her türlü ahlaksızlığın, yolsuzluğun, gayri ahlaki olayların ayyuka çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Allah korkusu alarak büyütülen Fetöcülerin kendi ülkelerine yaşattıkları ihaneti hep beraber gördük, yaşadık. Bu nasıl bir Allah korkusudur ki kendi insanının canına kastetmekten korkmadı! Tecavüzler için: Bir defadan bir şey olmaz, diyen İslam ahlaklı bir eğitimden geçmiş bakan görmedik mi bu ülkede?
Bunlar bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyorken eski Genel Kurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar şöyle diyor: “Eğitimin amacı ne? Eğitim bilgi değil arkadaşlar. Bilgi üniversitede oluyor. Bilgi meslekte oluyor. Eğitimin amacı bir, Allah korkusu, iki kuldan utanma.”
Toplum olarak soruyoruz: Allah korkusu ve utanma duygusu neden İslam ülkelerine huzur ve refah getirmiyor, birbirlerini öldürmelerine engel olamıyor? Çünkü onlar, toplumların Allah’tan korkmakla refaha ve huzura kavuşacağına inanıyorlar. Ahlaki değerlerin ancak din ile oluşturulacağından eminler ki dini konularda da birliktelik sağlayamadıklarını da unutmamak gerekir.
Oysa bilimsel eğitimin kazandıracağı insani değerler, İslam dininin de arzuladığı ahlaki değerlerle örtüşür. Ahlakı doğrudan din ile ilişkilendirirseniz inanmayanları ahlaksız kategorisine koymuş olursunuz ki bu da büyük bir yanılgıdır. Topluma bilmeden de olsa zarar verdiğine inanan bir Japon yurttaşın kendi canına kıymasını (Harakiri yapmasını) dini inançla açıklamak mümkün değildir. O davranışın tek bir izahı vardır; bilimsel ve toplumsal eğitimle kazandığı ahlaki değer.
Hulusi Akar bu açıklamasıyla dini inancı olmayan bireylerin ahlaksız ve utanmaz olacaklarını söylemeye çalışıyor gibi geliyor bana.
Öncelikle belirtmeliyim ki korkma ve utanma duygusu bireyin bilgi birikimiyle doğrudan ilişkilidir. Bilmediğinden korkar insanoğlu. Bunu ilk insanlıktan bu yana yaşadı toplum. Korktuğuna tapınma davranışı buradan doğdu.
Yani bizler çocuklarımızı evrensel değerlere uygun bilgilerle donatabilirsek toplumsal değerlere uygun olmayan davranışları Allah’tan korkusundan öte akıl süzgecinden geçmediği için yapmaz. Yani onu değiştiren bilgidir. Allah korkusuna dayalı bir ahlak düzeni inşa edilemez. Ahlaki değerler bireylerin bilgi birikimleriyle beslenir.
Prof. Dr. Süleyman Yılmaz: “Geleceğimizi teminat altına almak istiyorsak, iyi bir neslin yetişmesine öncülük etmemiz gerekir. Eğitimde fedakârlık, özveri, vicdani ölçüleri her şeyin üstünde tutmalıyız. Aksi halde hamasetten, havanda su dövmekten öteye geçemeyiz” diyor.
Çocuklarınızı fedakar, özverili, adaletli, ahlaklı ve vicdan sahibi olarak yetiştirirseniz Allah’tan korkmasına gerek yok. O, zaten Allah’ın istediği gibi bir kul olmuş olur. Ayrıca bütün semavi dinlerin temelinde de bu evrensel değerler vardır. Hatta inanç sahibi olmayanlar da bu değerlere sahip olarak yetişmişlerse ortada korkacak veya utanacak bir şey kalmaz.
Demem şu ki eğitimin amacı, Allah korkusu değil evrensel değer yargılarına sahip, çağın gerektirdiği bilgilerle donatılmış vicdanlı ve adaletli bireyler yetiştirmek olmalı.
İşi götürüp Allah korkusuna dayandıracaksak İslam ülkelerinde hiç cezaevi olmamalıydı. Toplumumuzu bir aydır meşgul eden korkunç cinayetin yaşandığı yöremizdeki insanlar Allah’tan korkmuyorlar mı? Yani bu insanlar hiç okula gitmediler mi? Allah korkusu bu korkunç olayın yaşanmasını engelleyemedi mi? Sorun Allah korkusunda değil. Asıl sorun yukarıda saydığım bilimsel değerlerle donanmış, fedakar, özverili, adaletli ve vicdan sahibi bireyler yetiştirememekte yatıyor. Bunu aşmanın tek yolu, ülkede bilimsel ve çağdaş eğitimi desteklemektir.
Sonuç olarak bu toplumu oluşturan bireylerin ahlaksızlık yapmamak için Allah’tan korkan değil yine Allah’ın verdiği akıl ve aldığı bilimsel eğitimle vicdanından korkan insanlara ihtiyacı var. Uyguladığımız eğitimle, yalnız kaldığında dahi vicdanına hesap vermekten korkan bireyler yetiştirdiğimiz zaman bu ülkede adaleti tesis edebiliriz.
Büyük Atatürk’ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak, aklın bilimin esas alındığı bir eğitim sistemiyle mümkün olacaktır. Bunun dışındaki her anlayışın sonu hüsrandır. Bu asla unutulmamalıdır...