Sadece soğanı alayım (1)
Türkiye’de ekonomi ve ekonomik ahlâk o derece bozuldu ki, her alışverişe gittiğimizde mekânlarda mutlaka bir sorun yaşıyoruz. Özellikle fahiş fiyatlar, kalitesizlik ve elbette yoksulluk ile başa çıkmak hayli güç. Ben, çeşitli marketlerde birebir yaşadıklarımı sosyal medya da paylaşmıştım. Onları derleyerek bir yazı haline getirmek istedim ve bakın ortaya neler çıktı. Umarım sıkılmadan sonuna kadar okursunuz.
6 Kasım 2019: Bir marketteydim. Çalışanlar, çürümeye yüz tutmuş sebze ve meyveleri marketin yakınındaki çöp konteynerlerine atmak için getirmişlerdi. Kasaların en üstünde muzlar vardı. Gençlerden biri, diğerlerine oranla iyi durumdaki muzu fark etti ve hemen aldı, soyup yemeye başladı. Arkadaşı da aynı şekilde bir diğerine uzandı. Baktığımı anlayıp utanmasınlar diye hızla yanlarından geçip uzaklaştım. İleride durup biraz daha izledim. Arkaları dönüktü. Kasaları konteynerlere dökmeden önce kısa bir süre daha oyalandılar. Belki de çürümüş muzlardan önemli bir bölümü o gençler tarafından çöpe atılmayıp tüketildi. Bu arada muzun kilosu 10 TL idi, tabi daha iyi günlerimizdi. Bugün muzun kilosu 100 TL.
11 Haziran 2021: Kasada bir kadın müşteri kasiyerle konuşuyordu. Yaklaştım. Kasiyer, “market kartınız varsa ürünlerde indirim olabiliyor,” diyordu. Kadın, “kartım yok, ne kadar indirim olur,” diye sordu. Kasiyer, “kartı geçirmeden bilemem,” dedi. Kadın, aldığı, un, pirinç ve biraz soğanı göstererek, “bunlar ne tutar,” dedi. Kasiyer toplamı söyledi. Kadın biraz düşündü ve “sadece soğanı alayım,” diyerek cüzdanından bir 10 lira çıkardı. Çok kötü oldum...
27 Mayıs 2022: “Vicdansızlar! Her market alışverişinde beddua ediyorum... Bir tereyağının kilosu 175 lira olur mu? Bir kıymanın kilosu 150 lira olur mu? Bir peynirin kilosu 145 lira olur mu? Bir barbunyanın kilosu 60 lira olur mu? Bir bezelyenin kilosu 30 lira olur mu,” diye yazmışım ama bunun çok iyi günlerimiz olduğunu bilemeden. Çünkü bugün tereyağının kilosu 400-500; kıymanın kilosu 500-600; barbunyanın kilosu 150 liraya dayandı. Yani iki yılda bu ürünlerin fiyatı 4-5 katı artmış.
5 Kasım 2022: Bugün, hani şu reisin “ucuz satın” diye ferman buyurduğu ancak fiyat pahalılığında diğer marketlerle yarışan sözde yerli ve millî marketimizin bir şubesindeyim. Siz bakmayın adında “Kooperatif” olduğuna, basbayağı bir süper marketler zinciri. Her gidişimizde fiyatlar “istikrarlı” bir şekilde yükseliyor. Bugün orta yaşlarda bir hanım; “ne olacak böyle, artık ayağa kalkmaktan başka çare kalmadı,” dedi. Böyle bir ifadeyle ilk kez karşılaşmıştım. Kadıncağızın belli ki canı çok yanmıştı. Bu hayat pahalılığında hangimizin canı yanmıyor ki! “Elbette ayağa kalkmayacağız. Sakince bekleyeceğiz ve sandıkta hesabını soracağız,” dedim. Bana çaresiz bir bakış fırlattı ve hiç cevap vermedi. Bir başka hanım, “Personel elinde etiketle dolaşıyor,” dedi. Bir başka hanım öfkeyle elindeki sütü göstererek; “üç kilo süt 60 lira olur mu, bu nasıl bir şey,” diye söylendi. Elbette genel seçimlerde sandıkta hesap soramadık ama 31 Mart 2024 seçimlerinde bunun çok büyük bir adımını attık. Bu arada üç kilo çiğ sütün kilosu Kooperatif marketlerinde 100 liraya dayandı... Süt üreticileri sütlerini yollara döktü...
Kooperatif marketten çıktım, çok M’li bir markete girdim. Şarküteri bölümünün önünden geçerken şaşkınlıkla durakladım. Fiyatlar öyle bir tavan yapmış ki etiketler 100 gr. üzerinden düzenlenmişti. Görevliye biraz da alaycı bir ifadeyle; “ne o artık kilo üzerinden fiyat yazmaktan vazgeçtiniz, grama mı döndünüz,” diye sordum. “Ne yapalım başka çare yok. Allah yardımcımız olsun,” diye cevapladı. Allah durduk yerde yardım etmez, çare biziz diyecektim, vazgeçtim. Alışverişe gelenlerin yüzleri gülmüyordu. Fiyatları gören aynı şekilde “Allah yardımcımız olsun,” deyip uzaklaşıyordu. Bazı ürünlerin etiketleri yoktu. Belli ki çalışanlar etiket değiştirmeye yetişememişlerdi.
19 Kasım 2022: Malum hangisi ucuz diye market market geziyoruz. Bugün yine Kooperatif marketteyim. Genç sayılabilecek bir kadın, şarküteri dolabının önünde duruyor. Kadın o kadar dertli ki daha ben dolabın önüne gelir gelmez başladı dert yanmaya: “Peynirler çok pahalı. Burada daha ucuz bir peynir vardı, geçenlerde almıştım ama iyi değildi. Başka bir yerden filanca marka peynir aldım o da çok kötüydü.” Dolaptaki peynirleri işaret ederek, “bunlar da koyun-inek... Koyun kokar, çok da pahalı...” Ben de sabırla dinliyorum. Bu arada yaşlıca bir çift dolabın önünde durdu. Adam elini üzerinde “İzmir Tulumu” yazan ufak boyda bir peynire uzattı. Kadın hemen atıldı: “Bırak onu, çok bereketsiz oluyor. Çabucak bitiyor. Baksana fiyatı 50 lira!” Adamcağız elini geri çekti. Hiçbir şey almadan uzaklaştılar. Hâlâ dolabın önünde duran önceki kadın yine bana döndü ve “ben çocuğuma peynir yedirmeliyim ama yediremiyorum. Ne yapacağız bilmiyorum. Elindeki 5 kiloluk ayçiçeği yağını göstererek, bunları da çok zor alıyoruz,” dedi. Daha fazla susamadım kadına dönüp, sandık yaklaşıyor oy vermezsiniz, bunları göndeririz, diye cevapladım. O iki saattir dert yanan kadından “tık” yok kardeşim, iyi mi! Bön, bön, yüzüme bakıyor. Bende makaralar attı tabii. “Siz yaptınız,” dedim. “Siz yaptınız! 20 yıldır bu iktidara oy verdiniz. Siz yaptınız ve hep birlikte belamızı bulduk! Allah aşkına oy vermeyin artık bunlara!” Kadın hiç cevap vermeden arkasını döndü sessizce uzaklaştı. Öfkeden hiçbir şey almadan kapıya yöneldim. Kadın bu kez başka bir rafın önünde düşünceli bir şekilde duruyordu. Kendimi dışarıya zor attım. Biraz daha kalsam çıngar çıkartacağım. Bu ne sevdaymış kardeşim. Kara sevda mübarek! Açlık filan dinlemiyor. Âşık oldukları iktidarın mensupları neredeyse tokluktan ölecekler, bunlar zırıl zırıl aç geziyor. Yine de saltanat sürenlere en ufak bir toz bile kondurmuyorlar. Ne demişti Diyanet’in kurulu: “Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır.” Ya sabır! Ya selamet!
1 Aralık 2022: Bugün yine marketteyim. Sebze reyonunda fiyatlar her gün değişiyor. Neredeyse 20 liranın altında sebze yok. Rekor ise kırmızıbiberde. Son yılların moda adıyla kapya biber. İndirimli fiyatı 37 TL. Bir kadın, kapya biber almak için yaklaştı ve biberleri seçmeye başladı. Ben, bu fiyat çok da umurunda değil galiba diye kalbimi bozarken kadıncağız seçe seçe bir biber seçti ve sepete attı. Evet, yanlış okumadınız; bir adet kapya biber aldı. Yaz aylarında salça yapmak için kasa kasa aldığımız kırmızı biberin geldiği durum bu! Hani birileri “yoksulluğu sıfırladık,” demişti ya, yanılmış olmalı... Tek biber, tek patates tek doğan, tek patlıcan, tek domates ve benzeri döneme hoş geldik... İçi boş baklava, içi boş tost; gözleme ve dürüm de mi satılmaya başlanmıştı?
21 Ocak 2023: Zorunlu ihtiyaçlar için mecburen markete gidiyoruz. Tabi bu arada indirimleri de kaçırmıyoruz. Ucuzluk hafiyesi olduk. Et ve kahvaltılık reyonunun önünden olabildiğince hızlı geçip, sebze bölümüne yöneliyorum. Bu arada orta yaşı geçmiş bir kadın küçük kepek ekmek alıyor. Ekmeği tam sepete atacak fiyatı gözüne çarpıyor, “bu ne,” diyor. “Fiyatı 18 lira mı?” Görevli kız, “19 lira” diyor; küsuratı da ekleyerek. Şaka gibi. Kadın hırsla ekmeği geri veriyor.