Efendilik bitiyor!
Özellikle tek adam yönetimine döndüğümüzden bu yana garipliklerin mesken tuttuğu bir ülkeye dönüştük. Eken ektiğinin, diken diktiğinin karşılığını alamaz hale geldi. Bu da toplumun en önemli kesimi olan çiftçilerin üretimden uzaklaşmasına neden oldu ve ülkedeki enflasyonu da körükledi. Ekonomik olarak her geçen gün yoksullaştı halk. Tamamen sermayeden yana izlenen ekonomik tercihler, çiftçiyi ezdiği gibi emekli ve sabit gelirliyi de tükenme noktasına getirdi.
Ekonomide, en baştan beri yanlışlığın söylenmesine rağmen “faiz sebep enflasyon sonuç” tezinin ekonomi bilimine ne kadar ters olduğu kabullenilmek zorunda kalındı. Şimdi de yayınlanan sözde tasarruf genelgesiyle dağ fare doğurdu. Tasarruf diye memurun servisi iptal edildi. Memura dolmuş minibüsünü çok görenler lüks makam araçlarını satmayı bırakın garajlarına dahi çekmediler. Makam uçakları kimsenin aklına gelmedi. Yazlık, kışlık saraylar para yemeye devam ediyor. “Garantili” yaptırılan köprüler, yollar, hastaneler ve havaalanları ambara giren fare misali buğdayları tüketiyor.
Ekonomideki kara delik, üretenler ve çalışanlar üzerinden kapatılmaya çalışıldığı sürece bırakın kapanmayı büyümeye devam eder.
Başta da söylediğim gibi üretenin kazanmadığı yerde ülke kaybeder. Ülke olarak ne yapıp edip üretimi artırmak zorundayız. Özellikle de tarımsal üretimden taviz vermemeliyiz. Üreticiyi destekleyecek önlemler mutlaka alınmalıdır. Bunun için ülkemizde uygulanan “taban fiyat” politikası doğru ve üretenden yana olmalı.
Son günlerde açıklanan yaş çay fiyatına karşı üreticilerin haklı tepkisini izliyoruz. Hem de rekor oyla iktidarı desteklemiş Rize’de!
CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez’in meclis kürsüsünden söyledikleri çok şeyi anlatıyor aslında. Yöresel şivesiyle şöyle diyor Suiçmez: “Çayumuzun fiyati açıklandi, yaş çay fiyati; ayni benziyi ha bu benim termostaki çayuma; köpikli, demi kaçmiş, aci, soğuk… Şimdi, buni içsen olmaz, içmesen olmaz. Ayni yaş çay gibi. Şimdi oni toplasan olmaz, toplamasan olmaz. Mecbur topliyacaguk oni! Ekmek parası diyorum ama oni da geçtuk artık. Önceden dört ekmek aliyidi, şimdi iki ekmek bile alamayi.”
Üreticileri koruması gereken odaların başkanları hükümetin yanında konuşlanmışlar. Taban fiyatlar belirlenirken sesleri çıkmıyor. 20-30 senedir oda ve borsa başkanlığı yapanlar var bu ülkede. Koltuklarına yapışmışlar. Üretenden, esnaftan yana hangi hayırlı iş yapmış bunlar? Esnafın kullanacağı kredi faizleri artırılırken dahi susuyorlar.
Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. Bugün “çay”ın başına gelenler yarın fındığın, sütün, buğdayın, çeltiğin başına da gelecek. Üretenler yine feryat edecekler. Üreten değil bir avuç sermayedar kollanacak. Çünkü hükümetin tercihi böyle.
Masa başında oturup taban fiyat belirleyenler, bir gün çay toplayıp, sırtınıza çay yüklendiniz mi? Bir gün yağmurda dal eğip yerden fındık topladınız mı? Bir gün suyun dizlere kadar çıktığı çeltik tarlasına girdiniz mi? Bir gün traktöre binip tarla sürdünüz mı? Bir gün inek sağıp buzağının doğmasına yardım ettiniz mi? Hiç sanmıyorum… Zaten bunları yapmış olsanız bu insanları anlarsınız. Emeğin ne demek olduğunu bilirsiniz. Alın terinin ne denli kutsal olduğunu alnından ter dökülmeyenler bilemez. Sizler sırça köşklerinizde, camın önünde, ayağınızı uzatıp “tavşan kanı” çaylarınızı yudumlarken onu üretenler alın terlerini silmeye yetişemiyorlar.
Üretenin emeği sermayenin sefası olmasın. Ne demişti Mustafa Kemal Atatürk? “Köylü milletin efendisidir.” Maalesef, bugün birkaç baron efendi, köylü köle olmuş durumda.
Beyler! Çakıl, kum, çimento, demirle beslenemezsiniz. Üreteni desteklemediğiniz sürece ne enflasyon düşer ne de memleket kalkınır. Masa başında belirlediğiniz taban fiyatlarla sadece köylüyü değil geleceğimizi de açlığa ve yoksulluğa mahkum ediyorsunuz. Çok daha geç olmadan sermayeden yana değil üretenden yana ekonomik politikalara dönün. Dışarıdan tarım ürünleri ithal edip döviz ödemek yerine kendi üreticilerimizi desteklemek daha iyi olmaz mı?
Unutmayın ki ulusumuz ve ülkemiz için en büyük beka sorunu budur.