Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

Benim annem eski kafalıydı

YAYINLAMA:
Benim annem eski kafalıydı

Hafta sonu anneler günü. Anneleri hayatta olanlara ne mutlu. Olmayanlar için göz yaşı ve hasretten ibaret bir gün olarak yaşanacak. Ben de bin şükürle hayatta olmasına sevinirken, yetim kalmış tüm evlatların üzüntülerini yüreğimde hissediyorum. Bu dünyadan ebediyete göçüp giden tüm annelerimizi rahmetle anıyorum.

Benim annem bir doktordu

Öyle anneler günü falan bilmezdi benim annem. Eski kafalıydı, eski kafalı bir bilgeydi. Günümüzün modern düzeni onların yanından dahi geçemezdi. Hasta olduğumuzda benim diyen doktorlara taş çıkartırdı. Ağrıyan yerlerimizi susturur, acıyan göğsümüzü bastırırdı. “Öksürüyorsun; dur bir kaşık kestane balı ye. Üşütmüşsün; ıhlamur kaynatayım sana.” Doktor nedir bilmeden çok iyileştirmiştir bizi. Benim annem iyi bir doktordu.

Benim annem veterinerdi

Hayvanlarıyla arkadaştı annem. Hepsini ismiyle çağırırdı. Tüm hayvanlarımızı kendi aralarında arkadaş yapmıştı. Onlar bizim aile bireylerimizdi. Köpeklerin kediyle, kedilerin civcivlerle arkadaş olarak yaşadığını ondan gördüm. Hayvanlar hakkındaki bilgi ve tecrübeyi günümüzün veterinerlerinde bulamazsınız. “Sarı kız (inek) gebe üzerini çullayayım (battaniye ile sarayım) üşütmesin. Karabaş (köpek) yalını (yemeğini) yemiyor kemik çorbası yapayım. Kaç buzağının ebeliğini yapmışlığı vardır annemin.

Benim annem olimpiyat şampiyonuydu

Olimpiyata hazırlanan sporcular gibiydi annen. Çevik ve kuvvetliydi. Kilosundan daha ağır içi dolu çuvalları omuzuna attığı gibi iki-üç saat yolu arşınlardı. Köylere dolmuşlar günde bir sefer yapardı. Ayağında kara lastikten pabuçlar gideceği her yere yürüyerek gider ve gelirdi. Dağ başlarından yakacağı odunları keser, hazırlar, sırtına yüklenir ve ıssız dağ yollarından evine getirecek güce ve kudrete sahipti annem.

Sabah ezanı okunmadan kalkardı. Kalmazsa evinin bereketinin ve rızkının kesileceğinin inancını taşırdı annem. Doğalgazı, elektriği ve televizyonu bilmezdi. Her sabah kuzine soba yanardı köy evlimizde, sobayı yakmakla başlardı güne. Yaz ayı olsa dahi o sobayı yakıp evi ısıtırdı. “Sabahın seher vaktinde soğuk olan evde huzur olmaz derdi.”

Öyle magazinsel eğlence, şaşalı hayat yoktu onun yaşamında. Köy düğünlerinde görürdük çalgı çengiyi. Pilli radyolarda haber (onların deyimiyle aces) dinlerlerdi. Cumartesi akşamları radyolarda “arkası yarın” tiyatrosu olurdu. Hayal gücüne bağlı üç-dört kişinin anlatımıyla dinledikleri tiyatro seslendirmesinin heyecanını bugünün en güzel filmlerinde bulamazsınız. Bir de konu komşu akşamları toplanıp kendi bahçelerinde yetiştirdikleri çay meyve ve çerezler eşliğinde doyumsuz sohbetlerin tadına doyum olmazdı.

Benim annem fizik profesörüydü

Dua eksik olmazdı çatlamış dudaklarından. Saçına ve eline kınalar yakardı. Kınalı elleriyle yoğurduğu hamurdan yaptığı ekmelerin tadı bir başka olurdu. Köy yeri burası, havası başka suyu başka her şey doğal. Köyde hasta varsa mutlaka ziyaretine giderdi annem. Kümesten iki yumurta alır basma eteğinin beline sarar hasta ziyaretine eli boş gitmezdi. O yumurtaların belinden nasıl düşüp kırılmadığını halen çözebilmiş değilim. Harman yerine set yapılacak, taşların sıralamasını eğimini bilirdi. Eve bağlanacak akar suyun akış hızını ayarlardı. Mahsul tartılacak terazi yerine avuçlarıyla gramını ayarlayan fizikçiydi benim annem.

Benim annem gurmeydi

Her şeyi bilirdi. Her şeye yeterdi annem sadece kendine yetemezdi. Bize kızınca isyan ederdi bazen “saçımı size süpürge yaptım bir rahat edemedim” derdi. Bunu derken şefkat ve sevgi dökülürdü dudaklarından sanki. Akşam olunca yere serilen yatakları yapmak ve sabah toplamak da ona düşerdi. Sabah bizi kaldırmak, odun sobasının üzerinde çay demlemek, çökelek, tereyağlı ekmek, bal, kaymak ve çeşit çeşit reçellerinden oluşan kahvaltı sofrasını kurmak, öğlen ayrı akşam ayrı bizi doyurmak da onun işiydi. Muhteşem bir gurmeydi benim annem.

O varken kimse öksüz değildi o varken, kimse sahipsiz değildi. Çünkü anne demek sahip çıkmak demekti, kucağına başımızı yasladığımız huzurdu. Çatlayan ellerine bakmadan, moraran ayaklarını hissetmeden, uykusuzluk ve yorgunluk nedir bilmeden tek yaşam gayesi evlatları olan bir değerdi. Velhasıl çok ama çok eski kafalıydı benim annem.
Tüm annelerimize saygı sevgi ve hürmetle…
Sağlıcakla

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *