Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

31 Mart’a doğru…

YAYINLAMA:
31 Mart’a doğru…

Her fırsatta, sırf karalamak uğruna eskiyi eleştirerek oy devşirmeye çalışan iktidar partisi, 31 Mart seçimleri yaklaştıkça rakiplerini karalama söylemlerine tam hızla devam ediyor. Hem de devletin tüm imkanlarını kullanarak yapıyorlar bunu. Belediye Başkan adaylarına yeteri kadar güvenmiyor olmalılar ki onlara destek olmaları için bakanları da arkalarına takmışlar, meydan meydan seçim çalışmaları ve esnaf ziyaretleri yapıyorlar.

2018’den itibaren başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin getirdiği seçilmemiş ve tarafsız olması gereken bakanlar, adeta kendileri adaymışlarcasına gittikleri şehirlerde bakanlıklarının sorumluluk alanında olan projeleri de koz gibi kullanıp adaylarına oy verilmesini, aksi takdirde açıkladıkları projelerin yapılmayacağını ima ediyorlar. Karşılaştıkları hayat pahalılığı, eğitim, sağlık ve emeklilerin durumuyla ilgili sorular karşısında kafalarını çevirip duymamış gibi yapıyorlar. Özellikle büyük kentlerdeki AKP’li başkan adayları ve yanlarındaki bakanlar, cevabını veremedikleri sorulara muhatap olmak istemiyorlar. Sadece yutkunuyorlar. Çünkü çarkın başındakinin istemediğinin yapılamayacağı tüm toplum tarafından kabul edilmiş durumda. Davul ellerinde tokmak başkasında yani…

O tokmak, hep dar gelirliye, asgari ücretliye, çiftçiye ve emekliye vuruyor; hem de “Emekliler Yılı”nda!..

Onlara da yazık oluyor yani!.. Aslında vatandaş da biliyor ve görüyor bakanların çaresizliğini, ellerinden bir şeyin gelmeyeceğini.

Vatandaşın şunu bilmesi gerekir; şehirlerde belediye başkanlarının görev ve sorumluluk alanının yanında bakanlıkların da yapması gerekenler vardır. Hangi tür yatırımın kimin sorumluluk alanında olduğunu bilmeyen vatandaş da sadece yapılmayanı görüyor. Yapmayanın ya da yapılmasını engelleyenlerin kim olduğunun farkında değil. Bütün engellemelere rağmen hizmet yapmaya çalışan ve bunda da başarılı olan başkanları kutlamak gerek. Hangi siyasi partiden olduğuna bakmaksızın övülmeyi hak ediyor bu başkanlar.

Üzülerek söylüyorum ki ülkede, seçimlerin eşit koşullarda yapıldığını söyleyecek kimseyi bulamazsınız. İktidar partisinin tüm etkinlikleri ulusal kanalların tamamında anında verilirken muhalefetinki görmezden geliniyor. Hatta haber konusu dahi yapılmıyor. Miting alanlarının tahsisinde eşit davranılmıyor. Cumhurbaşkanı tarafsızlık yemini ettiği halde partisinin adayları için mitingler yapıyor ve yayın akışları kesilerek yandaş televizyonlardan yayınlanıyor. Bizlerin vergisiyle yayın yapan TRT’yi söylemeye hiç gerek yok. Onlara göre ülkede AKP’den başka parti yok. Böylesi örnekler o kadar var ki hangisini söyleyelim.

İşte bu denli eşitsizliğe rağmen vatandaşın oyuna sahip çıkmak uğruna günlerce oy torbalarını yastık yapacaklarını biliyoruz artık.

Oysa eskiden seçimlerin tarafsızlığına ve güvenilirliğine dair toplumda bir kaygı oluşmaması için adalet, ulaştırma ve içişleri bakanları istifa eder yerine milletvekili olmayan, bağımsız kişiler atanırdı. Yani hükümet, seçimlerde taraf olmamaya özen gösterirdi. Geldiğimiz noktada toplumun büyük bir kesiminin seçim güvenliği konusunda endişeleri var. “Atı alan Üsküdar’ı geçti”leri, hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şey oldu” denerek seçimlerin iptal edildiğini gördü bu millet.

Rakiplerin birbirlerine karşı kurdukları hakaret dolu cümleleri duyunca gel de eski politikacıları arama, diyorum kendi kendime. Onlar, siyaset ve nezaketi bir arada götürerek topluma örnek olmuşlardı. Konuşmalarında iftira, yalan, montaj, küfür gibi toplumun ahlaksızlık olarak gördüğü söylemler yoktu onların dillerinde. Birbirlerine “beyefendi, hanımefendi” diye hitap ederlerdi. Onlardaki bu seviyeli ve nazik tavırlar elbette topluma da sirayet ederdi. Kutuplaştırma dilinden özellikle kaçınırlardı. Sadece yapılmayanlardan bahsedilirken yapılması gerekenleri söylerlerdi. Arkalarında iki yüz araçlık konvoylarla gezmezlerdi. Yani siyaset minderinde de herkesin şartları eşit olurdu. Oysa son yıllarda “seçim güvenliği” kavramı en çok konuşulan konuların başında geldi. Halen de devam ediyor. Somut örneği de tekrarlanan İstanbul seçimleri…

Demokratik ülkelerde seçimler demokrasinin olmazsa olmazıdır. 31 Mart seçimleri ülkemizin demokrasisi ve geleceği için çok önemlidir. Ulusça bu önemli sınavdan başarıyla çıkmayı temenni ediyorum.

Daha demokratik, daha eşitlikçi, daha adil, daha özgürlükçü ve insan haklarına saygılı bir Türkiye için tercih sizin.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *