Romanesk mimarisi
İnsanlık tarihinde, yaşanan dönemlerde, sanatın her dalında ilham aldığımız farklı akımlar bulunmakta. Mimarlık da yaşanan bu süreçlerde sanat akımlarından etkilenerek ve esinlenerek hayatımız içinde önemli bir yer kaplamakta ve kaplamaya da devam ediyor. Çevremize baktığımızda yapıları tanımlayan, inşa edildiği dönem veya tarzı yansıtan mimari akımlar vardır. Mimarı akım ya da diğer bir şekilde deyişle mimari tarz yapıyı tanımlayan, yansıtan dönemsel veya karakteristik özelliklerin oluşturduğu bir bütündür. Bu mimari akımlara günümüzde hala rastlamaktayız. Bazen isimlerini bilmesek bile mimari tarzlar kendisini ve farklılığını mutlaka ifade eder. Bu akımlardan biri de Romanesk mimaridir.
Romanesk akımın isminin kökü “Romanesque” kelimesinden gelmektedir. Kelimenin kökünden de anlaşılacağı üzere '' Roma soyundan, Romalılardan gelen'' anlamına gelmektedir.
Romanesk Mimarisi, Normanlar tarafınca 14 Ekim 1066 tarihindeki Hasting savaşı sonrası İngiltereyi fetih etmeleri ile birlikte, İngiltere de ortaya çıkmış ve avrupa da yayılmış bir mimari üsluptur. Romanesk akımı Normandiyalılar tarafından başlatıldığı için İngiltere ve Fransa'da Norman olarak da biliniyor. Avrupada 9. yy dan başlayarak 12.yy ortalarına kadar etkinlik gösteren Orta çağ Avrupa sanatıdır. Gotik tarzın yükselişine kadar devam edebilmiştir ve kendisinden daha önce gelişmiş sanat üsluplarının (Bizans Dönemi, Karolenj Dönemi, Otto Dönemi) sentezi olarak kabul edilen bir sanat üslubudur.
Romanesk tarz, Norman halkının daha önce birçok işgal görmüş halkın kültürünü de kendine katarak geliştirmiş oldukları bir mimari akımdır. Aslında o dönemlerdeki mimari akımlar incelendiğinde önceliğin ve en büyük ilham kaynaklarının yaşanan dini baskılar, manastırlar inşa etme arzusu ile ortaya çıkmıştır. Çünkü ahşap yapıların yangına karşı dayanıklı olmaması ile dönemin mimarları tarafından önemsenmiştir. Bu sebeple özellikle dini yapılar ve kamu yapıları taş, duvar, kalın tonozlar kullanılarak inşa edilmiştir. Bunlara ek olarak, Romanesk Mimarisinde işçilik ve malzeme kalitesi oldukça üst düzeydeydi. Tabii durum böyle olunca Romanesk mimariyi ayıran en önemli ve en belirgin özellik güçlü ve sağlam duran yapısı olarak gözüküyor. En yaygın formu ise çok nefli ve transeptli bazilikal formdur.
Romanesk dönemi mimarisinde kiliselerin taşıyıcı ve genel tasarım bileşenlerinde örneğin; kapılar, pencereler, pervazlar ve tavanlarda Roma dönemi mimarisi özelliklerini taşıyan yarım daire şeklinde kemer, kiriş unsurlar sıklıkla kullanılmaktaydı. Genellikle çok yüksek olmayan, kalın taş duvarlı ve yuvarlak kemerli yapılardır. Bu yapılarda pencerelerin az ve küçük arak bulunur. Bunun sebebi, duvarların ağır tavanları taşıması içindir. Romanesk akımı süslemelerden yoksun oldukça sade bir akımdır. Sadece iç mekanda dini figürler ve resimler bulunur. Dış cephede ise heykellere yer verilir. Ayrıca dini yapılarda heykeller ilk defa Romanesk sanat akımı ile kullanılmıştır.
Romanesk mimari kendi içerisinde ‘Birinci Romanesk üslubu’ ve ‘Romanesk üslubu’ olmak üzere iki farklı döneme ayrılır. Binaların inşa edilmesine göre aradaki fark anlaşılabilir. Birinci Romanesk döneminde moloz duvarlar, daha küçük pencereler ve tonozsuz çatılar kullanılırken, İkinci Romanesk döneminde daha fazla tonoz ve yontma taş kullanılmıştır.
Romanesk akımı ile inşa edilen örnekler arasında Pisa Kulesi ve Pisa Katedrali, Londra Kalesi, Saint Ambroggio Kilisesi, Saint Miniato al Monte, Cefalu Katedrali, Saint Serinin Katedrali bulunmaktadır. Türkiye de bulunan Romanesk dönem mimarisi eserlerinin en belirgin örneği olarak Galata Kulesini gösterebiliriz.
Mimari akımlar veya genel olarak sanat akımlarını incelediğimizde, ele aldığımız tarihlerin özellikleri, yaşanan olaylar, dini inançlar, yönetiliş şekilleri akımlar hakkında bize yapılar hakkında tahminler ve ilhamlar veriyor. Hayat devam ettikçe de bu akımlardan esinlenmeye, hayatımıza uyarlamaya hatta yeni akımların çıkmasına tanıklık etmeye devam edeceğiz gözüküyor.