Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

Göz göre göre!

YAYINLAMA:
Göz göre göre!

Erzincan İliç’te yaşanan ve adına “kaza” demeye dilimizin varmadığı acı olayda, siyanürlü atık toprak (liç) öylesine bilim dışı bir yöntemle yığılmış ki adeta liç dağı oluşturulmuş ve gerek yağmurun, gerekse de altta patlatılan dinamitlerin etkisiyle harekete geçip dere yatağına aktı. Hem de dokuz canımızı da yutarak. Ülkemizin birçok yerinde aynı sorunla karşı karşıyayız.

Anagold madenciliğin %20 hissesinin Çalık grubuna ait olduğunu da belirtelim. Bu ve benzeri şirketler ürettikleri 100 kilo altının sadece 4 kilosunu devletimize bırakıyorlar. Bize kirlenmiş su ve işe yaramaz topraklar kalıyor. Bunca hasara değer mi?

Hava, su ve toprak. Tüm canlılar için yaşamsal gereklilik. Dünyamızın geldiği noktada herkesin öncelikli olarak korumak zorunda olduğu bu değerler, ülkemizde maalesef vahşi kapitalizmin saldırısı altında.

Uzaydan bakıldığında dağlarımızdaki köstebek yuvası görünümlü manzara, acı tabloyu açıklıyor. Yeşilin orta yerinde küçük küçük çöller yaratılmış adeta.

Gidişatın durdurulamaması halinde içine düşeceğimiz tehlike bilim adamlarınca haykırılmasına rağmen bildiğini okuyan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Anadolu’yu savaşlarla ele geçiremeyen emperyalist güçler, bu defa güle oynaya, ülkemizi adeta kendi topraklarıymış gibi kullanıyorlar; hem de yerli iş birlikçileriyle…

Yabancı şirketler neden yerli iş birlikçi arar hiç düşündünüz mü? Kanunen yaşayabilecekleri sıkıntıları gidersinler diyedir bu iş birlikleri.

Bu şirketler, yöre halkından gelebilecek tepkileri önlemek için de “insani” yanlarını göstermeye çalışırlar. Bunun için de gerek siyasilerle gerekse de Sivil Toplum Kuruluşlarıyla, hatta muhtarlarla toplantılar yaparlar, onları yurt dışı gezilere götürürler, spor ve sanat alanlarında sponsor olurlar. Bu iş birliğinin içinde asla bir çevreci kuruluş ya da ilgili meslek odaları olmaz. Çünkü böylesi kurumların ta baştan kendilerine karşı çıkacaklarını bilirler.

Uluslararası şirketler, kendi ülkelerinde yapamadıklarını bizim gibi ülkelerde rahatlıkla yapıyorlar. Hemen hemen dünyanın her yerinde yasaklanmış olan siyanürle maden çıkarma yöntemi maalesef bizde devam ediyor. Bu yöntemin her aşamasının doğaya ve insana zarar verdiğini tüm dünya kabul etmişken bizde buna izin verilmesini anlamak mümkün değil.

Ülkemizdeki maden aramacılığına baktığımda, 1923'ten 2002 yılına dek geçen 80 yılda Türkiye genelinde toplam 1186 maden ruhsatı verildiği halde Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 2008-2023 arasındaki son 15 yılda ruhsat sayısı 386 bine ulaşmış durumda.

Ruhsatını alıp ÇED raporunu da kılıfına uydurdun mu çık araziye, başla toprağı eşelemeye. Kestiğin ağaçlarla yok ettiğin doğadaki canlıların yaşam alanlarını yok etmek, patlatılan dinamitlerle yatağı değişen yeraltı suları kimin umurunda? Toprağımız artık ekilemez hale gelmiş, üstünde kuşlar uçmaz olmuş, tarım arazilerimiz elimizden gitmiş, bütün bunlar aç gözlü kapitalizmin umuru mu sanıyorsunuz? Bir metrekare toprağını dahi ziyan etmek istemeyen ülkelerin şirketleri gelecek ve doğamızı, sularımızı hoyratça kirletecekler, bizden de buna sessiz kalmamızı isteyecekler…

Siyanürle arama yaparken yoğun olarak suya ihtiyaç duyulduğundan maden işletmeleri dere kenarlarına kuruluyor ve alınmayan tedbirler veya adına kaza dediğimiz olaylarla sularımızı kirletiyoruz. 18 Kasım 2021’de Şebinkarahisar’da Nesko maden işletmesinde, atık su havuzunun çökmesiyle yaşanan çevre kirliliğine yöre halkı isyan ediyor. Fatsa’daki ormanların durumu ortada. Yoğun yağış alan bu bölgede de aynı acı olayları yaşamayız umarım.

Her vatansevere, ülkemizin maden arama haritasını incelemesini tavsiye ederim. Yurdumuzun nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu görmemek için kör olmalısınız.

Ülkemizdeki maden arama ruhsatlarının yabancı şirketlere nasıl verildiğini de görün. Yerli ve milli olmak buysa, vay halimize!..

Bizim gidecek başka yerimiz yok. Topraklarımızı, sularımızı ve havamızı korumak zorundayız. Atalarımızın canları ve kanları pahasına bize emanet ettikleri aziz toprakların hoyratça yabancılara peşkeş çekilmesi şehitlerimizin kemiklerini sızlatıyor.

Bu işler illaki yapılacaksa bilim insanlarının uyarılarına kulak verilmeli ve de doğada insanoğlu dışında canlıların da olduğu unutulmamalı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *