Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

Tehditle oy istemek

YAYINLAMA:
Tehditle oy istemek

1989 yerel seçimleri. Rahmetli Özal halka şöyle diyordu: “Eli kolu bağlı belediye başkanı ister misiniz? Belediye başkanlarının iyi iş yapabilmeleri için hükümetle aynı dilden konuşmaları ve uyum içinde çalışmaları gerekir. Seçimde oyumuzu hükümetle uyum içinde çalışacak adaylara verelim.”

Sonuç; Büyük bir yenilgi aldı ve böylece ANAP’taki çözülme başladı.

Sene 2024. Cumhurbaşkanı Erdoğan, asrın depremini yaşamış, henüz acıları dinmemiş, yaraları sarılmamış Hatay’da halka sesleniyor: “Merkezi yönetimle yerel yönetim dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Hatay mahzun ve garip kaldı” dedi.

Günümüz siyasileri, tarihten hiç ders almamışçasına aynı şekilde tehdit dilini kullanmaktan geri durmuyorlar.

Bu cümlelerin ne anlama geldiğini dağdaki çobana sorsanız da alacağınız cevap aynıdır. Bunun adı açık açık tehdittir.

Doğal olarak da muhalefet bunu kullanacaktır.

Seçmen bu tehditlere kayıtsız kalmayacaktır. 2019’da yenilenen İstanbul seçimlerinde bunun en canlı örneğini yaşadık. Sağduyulu seçmen 13 bin olan oy farkını 806 bine çıkararak haksızlığa uğrayanın yanında durdu. Türk Ulusunun en güçlü ve de en doğru yanını gösteren bir örnektir bu. Ders almasını bilenlerin işine yarardı ama halen dersini alamamışlar var!..

Siz bakmayın yandaş medyanın her şeyi güllük gülistanlıkmış gibi gösteren ısmarlama haberlerine. O günlerde depremzedelere vadedilen konutların sadece yüzde 8’inin teslim edilebilmesi beceriksizliklerinin karnesi gibi önümüzde duruyor.

Halen çadırda yaşayan on binlerce depremzedenin isyanı dinmiyor.

Yağmurdan ıslanan yataklarında çocuklarını yatırmak zorunda kalan annelerden mi, oy verip parlamentoya gönderdiklerini anayasaya rağmen hapiste tutup iradelerine saygı duymadıklarınızdan mı tehditle oy alacaksınız? Bu aziz millet açlığa, yoksulluğa dayanır ama tehdide asla pabuç bırakmaz.

Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar. Gücü ellerinde bulunduranların, kendinden başka herkesi güçsüz görmesine neden olur. Tıpkı güçlü pazulara sahip olan kolun da bir gün sarkacağını unutması gibi.

Yani iktidar sahipleri seçmenden tehditle oy isterken diğer yandan da kendilerinin beceriksizliklerini itiraf ediyorlar. Şöyle ki: İktidarın yaptıkları vatandaşın nezdinde karşılık bulsaydı bu tehditlere zaten ihtiyaç duymazlardı. Demek ki onlar da ülkenin içinde bulunduğu yokluk ve yoksulluğu görüyorlar. Bunu telafi etmek için de olmadık vaatlerde bulunuyorlar. Özellikle Ankara ve İstanbul seçimlerini kendileri için varlık ve yokluk olarak görüyorlar. İstanbul adayı Kurum, toplu konutta çok başarılı olmuşçasına boş vaatlerine devam ediyor. Hükümetin ısrarla konuştuğu Kanal İstanbul’la ilgili soruyu geçiştiriyor. Fikrini açıkça söyleyip cumhurbaşkanıyla ters düşmekten mi korkuyor? Yani fikrini beyan etmekten de çekiniyor.

Çok söze gerek yok. İstanbul’daki taksi sorununu çözülmesi konusunda çıkardığınız engelleri tüm kamuoyu bilmiyor mu? Şimdi çıkmış bu sorunu çözeceğiz diyorsunuz. Mevcut başkan bu sorunu çözmek istediğinde neden engel oldunuz?

Şimdi çıkıp üniversiteli gençlere yurt yapma sözü veriyor sayın Kurum. Haliyle gençler de soruyor; Yirmi iki senedir ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Bunca senedir neden çözmediniz yurt sorununu? Anadolu’nun yoksul gençlerinin cemaat yurtlarına mecbur kalmalarını siz mi istediniz?..

Bugün İstanbul için vaat ettiğiniz projelerinizi beş senelik bakanlığınız döneminde neden yapmadınız? Ayrıca, ülkeyi yönetenlerin çözemediği sorunları belediyelerin çözmesini beklemek de işin trajikomik yanı.

Yeni metro projeleriyle ilgili kredi onaylarını neden vermediniz? Ulusal bankalardan belediyeye krediyi verdirmeyenler kimlerdi? Sizlerin bütün anti demokratik engellerinize rağmen aynı anda en çok metro yapan kent oldu İstanbul. Öyle sanıyorum ki İstanbulluya hizmet sizleri rahatsız ediyor!..

Sizler şapkanızı önünüze koyup önce şunu düşünmelisiniz. Yaklaşık yirmi beş senedir elinizde tuttuğunuz belediyeleri neden kaybettiniz? Vatandaş değişimi neden istedi?

Artık tehdit ve boş vaatlerinizi yemiyor halkımız. Sanmayın ki onların gözleri de görmüyor. İstanbul’un caddelerinde, meydanlarında ve de sahillerinde yürürken bile farkı fark ediyorlar. Yağmur yağdığında altgeçitlerde insanlar ölmüyor artık. Deniz karayı yutmuyor… Kurban Bayramı’nda İstanbul Boğaz’ı kızıla boyanmıyor artık.

Sayın Kurum, en basitinden, Kent lokantalarındaki kuyruklara girip ucuza karnını doyurmak isteyen insanlara ve Halk Ekmek kuyruklarına girmenizi ve insanları dinlemenizi tavsiye ederim size.

Tehdit dilini bırakıp insani ve vicdani gözünüzü açın biraz… Boş tehditleriniz temiz yürekli insanlarımızın gözünü daha çok açmasına vesile oluyor, tekrarlanan seçimlerde görüldüğü gibi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *