Gel de inan!..
İstanbul Gayrettepe’de bulunan Hacı Nimet Özden Camii’nde Cuma namazında imamın Mustafa Kemal Atatürk’e dua etmesine tepki göstererek camiden ayrılan ve sosyal medyada yayınladığı videoda Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden Ahmet Bostancı önce tutuklandı, ilk mahkemede de tahliye edildi. Yasalarımıza göre Atatürk’e hakaretin bedeli buysa, söyleyecek söz bulamıyorum. Oysa cumhurbaşkanına hakaret davalarında bundan daha ağır cezalar verildiğine çok şahit olduk.
Toplum, tahliye olayından çok bu esnada adliye koridorlarında, hem de cumhuriyet savcılarının odalarının dibinde “Yaşasın şeriat” sloganlarıyla ilgilendi. Kulaklarını tıkayanları konuştu.
Seçimlerin yaklaşmış olmasından olsa gerek toplumsal hassasiyeti de düşünerek cumhurbaşkanı konuyla ilgili açıklama yapmak mecburiyetinde hissetti kendini ve: "Türkiye'nin rejimiyle ilgili tereddütler 29 Ekim 1923’te 'Yaşasın Cumhuriyet' nidaları eşliğinde bitmiş bir tartışmadır. Anayasamızın ilk maddesindeki 'Türkiye Devleti bir Cumhuriyet'tir' ifadesi bu iradenin bir sembolüdür'" dedi.
Cumhurbaşkanı böyle söyledi ama bunlara kimler inanır bilmiyorum. Konuşmasının devamında keşke cumhuriyetimizin laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu da vurgulayıp şeriat çığlıklarıyla ilgili olarak cumhuriyet savcılarını da göreve çağırabilseydi daha inandırıcı olmaz mıydı?
Cumhurbaşkanının işaretini almadan şeriat isteyen cumhuriyet düşmanlarına karşı kendiliğinden dava açabilecek bir savcı bulmak imkansız hale geldi bu ülkede.
Yirmi iki yıllık iktidarları sürecinde cumhuriyet ve Atatürk konusunda zayıf bir karneye sahip iktidar, her seçim öncesinde seküler kesime hoş görünmek için böylesi açıklamaları hep yaptı. Oysa Anıtkabir’e ayaklarını sürüyerek gidenleri biliyor bu toplum. “Atatürk” ve “Türk” adına tahammüllerinin olmadığının farkındayız. Durum böyle iken cumhurbaşkanının açıklamalarına gel de inan inanabilirsen!..
Düşünebiliyor musunuz, isminde “Atatürk” yazan stadyum hemen hemen kalmadı bu ülkede. Var olanları da ellerinden gelse yıkıp yenisini yaparak ismini kaldıracaklar.
Bütün bunlar olurken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum İstanbul’daki spor kulüplerini ziyaret etti. Elbette ki ziyaret etmesi gayet doğaldır. Doğal olmayan, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in “Sayın Kurum İstanbul için şans” açıklamasıdır. Bu açıklama en kibarca söylenecek olursa, sayın Özbek adına büyük bir talihsizliktir.
Sayın Özbek, kişisel olarak Murat Kurum’a destek verebilir ama kurumsal bir kimliği temsil ederek bunu yaparsa iş siyaset yapmak anlamını taşır. Bir spor kulübünün çatısı altında yapılan bu açıklama hiç de yakışık almamıştır. Elbette ki taraftarı üzmüştür. O camiada her siyasi partiye mensup insanlar vardır. Sayın Özbek herkese ve her siyasi partiye aynı mesafede durmalıydı.
Ben de bir Trabzonspor taraftarı olarak 2013 senesinde, kulüp başkanı seçildiğinin ertesi günü AKP’nin Kazlıçeşme Mitinginde seçim otobüsünün üstüne çıkan İbrahim Hacıosmanoğlu için de aynı şeyleri söylemiştim.
Şu soruyu sayın Özbek’e sormak isterim: Antalya, Afyon, Konya, Bursa, Sakarya, Antakya, Kayseri, Rize, Giresun ve Eskişehir'deki Atatürk statlarının ardından Elazığ'daki stadın isminden de Atatürk adı silindi. Beşiktaş ve Kocaeli statlarından da İnönü ismi çıkarılmıştı! Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ali Sami Yen gibi bir değerinizin isminin stadyumunuzdan kaldırılması sizi hiç rahatsız etmedi mi? Şayet stadınızda “Atatürk” ismi olsaydı ve de yenilenince “Atatürk” ismi kaldırılsaydı tavrınız ne olurdu?
Ülkemizin her köşesinde bütün bunlar yaşanırken icranın bir parçası olduğu dönemde yarattığı mağduriyetler unutulur da Murat Kurum nasıl “İstanbul için bir şans” olur? Sanırım bu süreçte kimin ne için şans ya da şanssızlık olduğunu herkes gördü sayın Özbek!
Sonuç olarak, kimin ne dediğini tarih yazacaktır. Günü geldiğinde, tıpkı bugün olduğu gibi toplum bunları size fazlasıyla hatırlatır…
Bu ülkenin bir tek şansı olmuştur, o da bir Mustafa Kemal Atatürk’ünün olmasıdır.