Şehitlerimiz ve biz...
Mehmet Akif Ersoy “Çanakkale” şiirinde şöyle diyor:
“Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.”
Biz de vatan için canını veren tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Alışıla geldiği üzere seçim sürecine girildiği şu günlerde “vatan, millet Sakarya” edebiyatı tekrardan yapılmaya başlandı; hem de şehitlerimiz üzerinden. Ne gariptir ki iktidar, 12 vatan evladımızın acısını, toplumu ayrıştırma malzemesi olarak kullanmak istiyor. Muhalefet partisini terörle yan yana göstererek kendine oy devşirmeyi amaçlıyor. Teröre karşı hazırladıkları ortak bildiriye imza atmamalarını da “koz” olarak kullanıyorlar. Oysa CHP, bildiride özellikle “Milli Yas” ilan edilmesini, bu olayda ihmal ve eksikler olup olmadığının sorgulanmasını istemişti. Bu yapılmayınca da CHP kendi bildirisini topluma sundu.
Düşünebiliyor musunuz? Suudi Kralının ölümü karşısında duydukları üzüntülerini “Milli Yas”la gösterenler 12 vatan evladının şehit edilmesi karşısında da aynı duyarlılığı gösteremediler. İktidar sahipleri istiyorlar ki benim etrafımda birleşilsin. Buna karşı duranları da en ucuzundan “terörle yan yanalar” gibi göstermekle işin içinden sıyrılmak istiyorlar. Toplum bu filmi çok gördü.
Şehit cenazelerinde yapılmak istenen provokasyonları konuşmak dahi istemiyorum. Bunlar tehlikeli işler. Kimse bu tarz eylemlere müsamaha göstermemeli. Geçmişte bunun acı örneklerini yaşadı bu toplum. Sırtı sıvazlanan ucuz kahramanlar yarattık bu ülkede. Aç kurtlar gibi sırada bekliyorlar. Bu yolla meşhur olup makam, mevki peşinde koşanlar hiç de azımsanmayacak kadar çoklar. Dedik ya kahraman olmanın en kestirme yolu olarak böylesi eylemleri kolluyorlar.
Geçmişte yaşadığımız birkaç acı örneği hatırlatmakta fayda var. Belki ders alırız.
Demokrat Parti’nin baskıcı politikalarını halka anlatmak için Ege Bölgesini kapsayan bir geziye çıkmıştı İsmet İnönü. 30 Nisan 1959 tarihinde Uşak’a gelmişti. Tren İstasyonundan şehir merkezine doğru hareket eden İsmet İnönü’nün içinde bulunduğu araca, Demokrat Partililer tarafından bardak fırlatılmış, Milli Mücadele sırasında Türk orduları tarafından karargâh olarak kullanılan evi ziyaret etmesi engellenmeye çalışılmıştı. 1 Mayıs 1959 günü, Uşak’tan ayrılmak için tren istasyonuna gelen İsmet İnönü’ye taş atılmış, taşlardan biri başına isabet etmişti.
Mayıs 1977 seçim çalışmaları için İzmir'de yapılacak miting hazırlığı sırasında Çiğli Havalimanı’nda seçim otobüsüne binmek üzere olan Ecevit'e 29 Mayıs 1977 günü yaklaşan biri ateş açmış, ancak kurşun sıyırarak arkada bulunan Mehmet İsvan'a saplanmıştı.
Başbakan Süleyman Demirel, 1 Mayıs 1977’de yaşanan olaylardan bir ay sonra, genel seçimlere dört gün kala 1 Haziran 1977’de Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Namık Kemal Ersun’u emekli etmişti.
Demirel, CHP’nin 3 Haziran’da yapacağı büyük İstanbul mitingi için Ecevit’e, gelen istihbari bilgi nedeniyle “3 Haziran’daki mitinginizde size Sheraton Oteli’nden uzun namlulu silahla ateş açılacak” notunu yollamıştı.
Ecevit, bu mektubu "Ben yarın Taksim'de olacağım" sözleriyle yanıtlamış, 5 Haziran 1977 seçimleri için radyodan yaptığı propaganda konuşmasında halka kendisine suikast düzenleneceği yolunda istihbarat raporu verildiği bilgisini paylaşmıştı. Bu yüzden ertesi gün hiç kimsenin mitinge gelmemesini isteyip kendisinin tek başına Taksim'e çıkacağını duyurmuştu. Ecevit 3 Haziran 1977’de Taksim meydanındaydı, yalnız değildi, meydan dolmuştu.
Kılıçdaroğlu’na Ankara Çubuk’ta, şehit cenazesinde linç girişimi yapıldı. Artvin’de de PKK saldırdı.
Şimdi de aynı oyun Özgür Özel üzerinden oynanmak isteniyor. Devlet erkini kullananların gereken önlemleri alacağını umuyorum. Toplumda kin ve nefret yaratacak bu politikaların kazananı olmaz…
Bütün bunlar olurken HÜDA PAR’ın meclis kürsüsünden “özerklik ve eyalet” gibi kavramların konuşulması gerektiğini söylemesi pas geçiliyor. Haliyle CHP’ye milliyetçilik dersi vermeye kalkan MHP yöneticilerinin neden suskun kaldığı da toplum tarafından sorgulanıyor. Hiç ihtimal vermesem de acaba anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği konusundaki düşünceleri mi değişiyor? Bütçe görüşmelerinde CHP’yi dinleme nezaketinde bulunmayıp oturumu terk edenler ülkenin bölünmesini istemek anlamına gelen HÜDA PAR’ın açıklamalarını hangi duygular içinde izlediler acaba?
Bu ülke hepimizin. Çanakkale’den başlayıp 9 Eylül’de İzmir’de biten bir milli mücadele yaşadık. Emperyalistleri kovup Cumhuriyeti kurduk bu topraklarda kardeşçe. Bırakın hamaset kokan söylemleri de demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizi muasır medeniyete yükseltmenin mücadelesini yapalım. Seçimler kazanılır, kaybedilir ama asıl olan ülkenin birlik ve bütünlüğüdür.
Bu ülkeyi kendini kahraman gibi görenler değil şehitliklerde yatanlar kurtardı. Hepsinin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.
2024 yılının tüm insanlığa barış getirmesi dileklerimle…