Tantra Öğretisi
Bu haftaki konu başlığım, bir çok kişinin adını anmaktan sakındığı, sanki yasak ya da kötü bir şeymiş gibi algılanması amaçlanan kutsal birlik hali ve cinsellik…
Bu satırlarda yazan şeyin odağının sadece cinsel birleşme olan hali olmadığını belirterek başlamak isterim. Cinsellik herkesin hayatında güçlü bir dinamik ve bizim dünyaya geliş yolumuzdur. Yeni bir varlığın doğmasına sebep veren bir şey nasıl günah, kötü ya da saklanılacak bir şey olabilir?
Yüzyıllar boyunca Hint felsefelerinde Tantra’dan bahsedildi. Tantra ve Kama Sutra dinamikleri günümüze sadece cinsel birleşme amacıyla yapılan pratiklermiş gibi yansıdı. Yansıtıldı.
Evet nasıl ki şu an toplumlara bilinçli şekilde savaş, kan, dehşet izletilerek bu duyguların yayılması amaçlandıysa ve bir çok gerçeği Hollywood filmlerinin içine koyarak, tiye alarak sakladılarsa…
Çünkü en iyi saklama yöntemi değersizleştirerek göz önünde tutmaktır! Derin bilgi içeren her şeyi ayaklar altına alırcasına ortaya serdiler. Bunu çok iyi gerçekleştiren sistemler saklamak istedikleri her şeyi bize filmlerde, şarkılarda, kitaplarda doğa üstü bir şeymiş gibi gösterip fantastik film konusu haline gelmesini amaçladı ya da günah, ayıp bilinci uyandırılmaya çalışılarak konuşulmasını engellemeye ve “hakikatten” uzaklaştırmayı amaçladılar.
İki bin yıllık öğreti “Kama Sutra”yı sanki sadece birleşme pozisyonları gibi algılatıp yansıttılar, zarların üzerine koyup, bir oyun malzemesi haline getirdiler.
Cinsellik için günah, yasak, ayıp, konuşma dediler. Ancak aynı anda yüzyıllardır kolay cinselliğe insanları yönlendirmeye çalıştılar. Pornografi sektörünü hayatımıza sokarak bu konuda maalesef ki inanılmaz büyük bir başarı sağladılar. Kutsal birleşme bir fast food ürün haline geldi. Bilinçsizce bunu yapanlar uyuşturucu bağımlısı gibi daha fazla istemeye başladı. Amaçlanan başarıya ulaşıldı.
Oysa ki birleşme nasıl günah olabilirdi; bu birleşme de yaradanın verdiği iki enerjinin dengesi simgelenirken..
Yaratıcı yarattığı her şeye iki öz enerji verdi. Negatif pozitif, artı eksi, kadın erkek, Shiva ve Shakti, Rahman ve Rahim.
Yaradanın adlarıdır bunlar Rahman ve Rahim. Yaradan bu iki enerjiyle yaratmıştır her şeyi. Hint felsefelerinde bu enerjilere Shiva ve Shakti denir. Shakti zamanla uykuya geçmiştir. Bunun derinsel anlamı, bizde dengede var olan bu iki enerjiden dişil enerji olan Shakti zamanla güçsüzleşmeye başlar. Çünkü Shakti yaratım enerjisidir. Akıcılık, yaratıcılık, bilme halidir. Shakti ise bilgidir ve eril enerjidir. Yaratıcılıktan ve bilme halinden uzak kaldıkça dişil enerji formu uykuya geçer.
İkisinin aynı yerde olup birbirleriyle dans ettikleri an senin yaradanı tam olarak deneyimlediğin, hissettiğin andır. Bir ying yang gibi dengededirler o an. Bu sebeple insanlar kundalini yani shakti enerjilerini uyandırmaya çalışırlar. Asıl amaç ise Shaktiyi uyandırmak değil Shiva ve Shaktinin birlikteliklerini kutlamaktır yani Rahman ve Rahim’in.
Bu iki enerjinin birleşmesi bize koşulsuz sevgiyi, en yüksek frekansı ve aydınlanma bilincini verir. Bu iki enerjinin birleşmesi için cinsellik kullanılabilir. Nasıl ki bedenen bir eril, bir dişil enerji birleşiyorsa; ruhların dansında da her birimizin içinde Shiva ve Shakti birleşir. Bu birleşme gerçek olan tek birleşmedir. Uyanmamış ve kendinde olan bu iki enerjinin farkında olmadan oburca bir tüketim malzemesi gibi gecelik cinsellik yaşayanlar bu dansı ve uyanışı hissedemeyeceklerdir. Onların yaptığı; medya, müzik, yeni çağ kültürü ve porno sektörü ile bedensel zevklere önem vermek ve bu kutsal birleşmeyi tüketim malzemesi olarak kullanarak Shakti’nin iyice uyumasını sağlamaktır.
Kutsal metinlerde yazan cinsellik ise içinde ki bu iki enerjinin farkında olan, iki yüksek bilincin koşulsuz sevgiyle birbirlerine yaklaşmasıdır. Birbirlerinde yaratıcıyı görmeleri, özlerine bakmayı bilmeleri ve aşka düşmeleriyle olur. Orada gerçek bir cinsel birleşmeye bile gerek kalmaz. Sadece bakarak, dokunarak, sevgiyle ve şefkatle diğer tarafın içini görerek birleşme gerçekleşebilir. Bu “Tantra” öğretisidir.
Günümüze sadece cinsellik ve pozisyonları gibi aktarılmaya çalışılan 5 bin yıllık orijinal Tantra ekolü partnerin içindeki yaratıcıyı görme hali ve bu enerjiyle bir cennet meyvesi yaratma halidir. Tantrik gelenek ya da diğer adıyla “Tantrika Parampara” Hint Vedik felsefesiyle iç içe geçmiş bir haldedir.
Önceki yazılarımızdan birinde çakralardan bahsetmiştik. Çakralar kendilerini 7 beden boyutuna göre düzenler. 7 çakra olarak bilinen bu 7 boyut, 7 Yoga ekolünün temelini oluşturur. Bu 7 temel ekolden Kundalini ve Tantra Yoga ekolleri tek bir enerji ekolü olarak bedendeki sinir sistemi ve endokrin sistemi üzerinde çalışır; özgürleşme ve tutku enerjisi üzerine pratiklerdir. Bu iki ekol birbiri içinde harmanlanır; çünkü Tantra pratiklerinde kazanılmak istenen Shakti enerji uyanışı, Kundalini yogada kundalini uyanışı olarak tasvir edilir.
Bu yüksek algı dışında yaşanılan cinsel birleşmelerin hiç birinin hissiyatı ve amacı bu gerçek birleşmeye yaklaşamaz. Sadece bir enerji kaybı olarak kalır. Yaradan aşkını ortaya çıkaran birleşmelerle yapılan çocuklarsa gerçek cennet meyveleridir. Bu kadar kutsal olan bir şeyi bu kutsallıktan çıkartabilmek için tek yol onu ayağa düşürmek, herkesin her dakika tüketircesine bunu istemesini sağlamak; bir yandan da “yasak” diyerek hem bir grup insanın yasak dendiği için daha talepkar hale gelmesini sağlamak hem de diğer bir grup insanda bu kötü, utanç verici bir şey algısı yaratılarak kutsallığının bozulması amaçlanmıştır. Uzunca bir dönem bu bilinç başarılı da olmuştur; özellikle popüler kültürün hüküm sürdüğü ülkeler ve kültürler de…
Artık insanların hızlı uyanışlarıyla birlikte gerçekler daha hızlı ortaya dökülmekte olup kutsal birliktelikler de tekrar hakettikleri değeri görmeye başlamaktadır.