Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara

Ahlaki çöküş!

YAYINLAMA:
Ahlaki çöküş!

Ekonomik çöküşün başladığı ülkelerde gayri meşru faaliyetlerin artmasının yanında ahlaki değerler de erozyona uğrar. İnsanlar, inandıkları bütün kutsal değerleri para uğruna unuturlar. Kazancın hangi yolla elde edildiği değil kazanılması önemli hale gelir. Yani kazanmak için her yol mübah olur.

Ülkemize baktığımızda insanlar umutlarını ya şans oyunlarında ya da yasadışı, organize suç sayılan faaliyetlerde aramaya başlamışlar. Yasa dışı bahis, almış başını gitmiş. Kısa yoldan para kazanmanın daha kolay olduğu kanısı toplumu esir almaya ve bütün kutsalları unutturmaya başlamış. Şunu unutmayalım ki kanuni olmayan yol aynı zamanda ahlaki de değildir. Bu yola başvuranların da ahlaki değerleri yok demektir.

Fenomen bozuntularının durumu ortada. Görgüsüzlüklerini toplumun gözüne sokarcasına sosyal medya aracılığıyla paylaşmaları tam bir rezalet iken şimdi de “Fatih Terim Fonu” diye anılan, tamamen yasadışı bir fon olayı çıktı ortaya. Diğer bir değişle “tefecilik” rezaleti…

İnsanlarımız daha ucuza ekmek almak için Halk Ekmek kuyruklarında bekleyip pazar yerlerinden atık sebze meyve toplarken, milyonlarca çocuk yatağa aç girerken, insanlar deprem bölgesinde ranzalarının altından su akarken uyumaya çalışırken, hayatları boyunca torunlarına da yetecek kadar paraları olan akıl ve insanlık yoksunu topçular, kısa yoldan servetlerini beşe, ona katlamanın peşine düşmüşler; hem de yasal olmayan, dalavere işlerle. Devasa bir kumarhaneye çevirmişler güzelim ülkemizi. Bu arkadaşların başlarında takke, ellerinde tesbih umre fotoğrafları sosyal medyada dolanıyor. Yani biz inançlı insanlarız, diyorlar topluma! Ne yazık ki bu yolla toplumun inanç değerlerini de sömürüyorlar. Masumiyet karinesi olarak inançlarını kullanıyorlar. Oysa ortaya dökülenlerin inancımızda da yerinin olmadığını temiz yürekli, inançlı insanlarımız biliyor.

Fatih Terim bir röportajında: “Güçlü olmazsanız size herkes dokunur, ama az ama çok dokunur” derken gücün paradan geldiğini söylemeye çalışıyormuş. Bunun için o da servetini katlamanın kestirme yolunu aramış gibi görünüyor. Bizim idolümüz Fatih Terim, diyen Arda da onun yolundan gitmeyi seçmişe benziyor. Anlaşılan o ki diğer topçular da onların arkasından gitmişler. Yani inandıklarının ardından.

Toplumda haram-helal unutulmuş. Herkes, tabiri caizse köşeyi dönmenin derdine düşmüş. Yasadışı kazancın hesabını soran bir mekanizma olmayınca onlar da bu kapıdan girmenin yolunu bulmuşlar. Oysa tavuk besleyip yumurta satmaya çalışsalardı ülkeye de faydaları olurdu. Allah’ın parmağı yok ki gözüne soksun. Onların balonları da böyle sönecekmiş!..

Toplumdaki dolandırıcılık haberlerini dinlerken hem sinirlendiğimiz hem de üzüldüklerimiz vardır. İnsanların saflıklarından yararlanılarak yapılanlara daha çok kızarız. Demek ki bizim topçular da safmış. Ancak üzülünecek bir saflık değil onlarınki. Aptalca bir hırsın yarattığı kasırga ayaklarını yerden kesmiş, röveşata attıkları itibarlarıyla baş başa savurmuş onları. Hem de çantalarla taşıyamadıkları paralarla beraber… Ne yazık ki bu paralar hava olup içini doldurdukları topla direklere vurup kalelerine girmiş, gol olmuş. Şimdi VAR’a gidip, faul vardı, demeye çalışıyorlar. Üzgünüm ama faulü siz yapmışsınız. VAR’daki halk böyle düşünüyor. Ayrıca size de “kırmızı kart” gösteriyor.

Düşünüyorum da bu nasıl bir gözmüş ki doymazmış. İtibarı için servetlerini feda edebilen insanları gördükçe gözümdeki yerlerinin değerini

İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim, diyen Robert Bosch’un inanç değerleri “Nas” a inanmıyordu ama ahlaki değerleri kendine rehber edinmişti. Bizim beyler ise yasadışı yollarla kazanmayı “Nas”a uygun görmüşler!.. Bu, “Faiz değil, kâr payı” diyenlerin kendilerini kandırmak için buldukları kılıfa benziyor.

Ahlaki değerlerinizi neye dayandırırsanız dayandırın, faiz, kâr payı, fon getirisi, kumar, kara para, şans oyunlarıyla kendinizi kandırmaya çalışmayın. Emek vererek kazanılmayan paranın türü çok da önemli değil. Hepsi aynı kapıya çıkar.

Demem o ki, ekonomik erozyon ahlaki çöküşü de doğurur. Yani bu işin anası ekonomidir.

Toplumu en çok üzen de, valizlerle taşıyamayacak kadar parası olanların böylesi yol ve yöntemlere tenezzül etmeleridir.

Toplumda, gelirde ve vergide adaleti sağlayarak toplumsal refahı eşitlemediğimiz, onlara: Bu paraları nereden buldunuz? diye sormadığımız sürece böylesi ahlak dışı olayları hep yaşayacağız.

Bir tarafta asgari ücretle yoksulluğa mahkûm olanlar, diğer tarafta milyarlar kazananlar… Bu iki tarafın varlığı ahlaksızlığı, gayrimeşruluğu doğurur. Gelinen noktada, önlenemeyen ahlaki çöküş başlamış demektir. Bu da ülkemizin ve ulusumuzun geleceği için üzücü ve kaygı verici bir durumdur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *