Ayahuasca ve DMT
Ayahuasca, geleneksel tıpta uzun bir kullanım geçmişine sahip olan ve yaklaşık 1000 yıl öncesine dayanan arkeolojik alanlarda tespit edilen alkaloit örnekleriyle Amazonya'ya özgü bir çaydır. Ayahuasca, hem Banisteriopsis caapi asmasının diğer adıyla “Aya” hem de bu bitki ve diğer karışımlar olan beta-karbolin, monoamin oksidaz inhibitörü (MAOI) bileşikleri harmin, harmalin ve tetrahidroharmin (THH) içeren katkıların Quechua adıdır. Geleneksel Amazon tıbbi sistemlerinde, yerli şifacılar tedavi edilmesi amaçlanan tıbbi koşullara bağlı olarak, B.caapi ile diğer yerel bitkileri karıştırarak kaynatırlar.
Ayahuasca bir halüsinojen olarak kabul edilse de, geleneksel kültürlerin tarihi boyunca onu gerçeklikten kaçmak için değil, tam tersine gerçeği anlama ve daha iyi uyum sağlama amacıyla kullanmışlardır. Ayahuasca, peyote kaktüsü ve iboga gibi diğer psikoaktif etnobotanikler, zihinsel sağlığın korunmasında önemli bir unsur olan sosyal iyileştirmeler için geleneksel ritüellerde önemli bir rol oynamaktadır. Biyomedikal bilim adamları ayahuascayı klinik uygulamalarda kullanmaya başlamış olup; duygusal bozukluklar, uyuşturucu bağımlılığı, kişilik bozukluklarında duygusal düzenleme, depresyon gibi klinik ve klinik olmayan durumlarda iyileşmeler bulmuşlardır. Ayrıca yapılan çalışmalarda farkındalık ve psikolojik esneklik yetenekleri, yaratıcılık, nöropsikolojik performans gözlenmiştir.
DMT (dimetiltriptamin) Ayahuasca'nın ana psikoaktif ajanıdır ve çayın neden olduğu rüya benzeri halüsinasyon deneyiminden sorumludur. Bu değiştirilmiş bilinç durumu, görsel imgelerin varlığı ve son derece duygusal otobiyografik anıların hatırlanmasıyla karakterize edilir.
Placebo etkisinde olan beyin aktivitesi
Ayahuasca ve DMT etkisinde beyin aktivitesi
Ayahuasca yıllardır bir çok anket ve klinik deneye tabi tutuldu. Bilim adamları, DMT almanın beynin elektriksel aktivitesini önemli ölçüde değiştirerek insan bilincini nasıl etkilediğini göstermek için beynin içine baktılar. Brezilya şaman dini olan Santo Daime Doktrini'nin 11 üyesinin EEG verileri ayahuasca tüketmeden önce ve sonra saha koşulları altında kaydedildi. Ayahuasca alınımı sonrasında, sol oksipital-temporal-paryetal kafa derisi elektrotlarından 36-44 Hz frekans bandında ("40 Hz") güçte artışlar gözlemlendi.
Analiz, DMT'nin beyindeki elektriksel aktiviteyi önemli ölçüde değiştirdiğini ortaya çıkardı; bu durum, uyanık olduğumuzda insan beyninin baskın elektriksel ritmi olan alfa dalgalarında belirgin bir düşüşle karakterize edilir. Ayrıca tipik olarak rüya görmeyle ilişkilendirilen beyin dalgalarında, yani teta dalgalarında da bir artış buldular.
Bu insanların tamamen deneyimlerine dalmış oldukları açık; hayal kurmak gibi ama çok daha canlı ve sürükleyici, rüya görmek gibi ama gözleriniz açık.
Dr Charistopher TImmermann
2017 ile 2019 yılları arasında gerçekleştirilen bir çevrimiçi anket olan Küresel Ayahuasca Projesine ise 10.836 kişi katılmıştır. Melbourne Üniversitesi merkezli çok disiplinli bir araştırma projesi olarak 50’den fazla ülkeden en az 18 yaşında olan ayahuasca kullanmış olan katılımcılardan veriler toplandı.
Anket soruları içinde yer alan Ayahuasca kullanımı sonrası bedenen yada zihnen bir hastalık ya da değişim süreci geçirdiniz mi sorusuna yüksek oranda “evet” cevabı verilmişti. Buna evet diyenlerin devam sorusunda ise “bunun önemli bir rahatsızlık olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna neredeyse hepsinin verdiği cevap “hayır” ile birlikte bunun bir arınma süreci olduğunu belirtmeleriydi.
Bazı farklı ayahuasca grup çalışmaları sonrası ise “yargılamama, tepki vermeme ve kabul etme” faktörlerinde farkındalığın yüksek oranda arttığı gözlemlendi.
Güney Amerika geleneklerinde Ayahuasca şaman tarafından bir törenle pişirilir ve ardından şamanın enerji alan temizliği ve katılımcıları tek tek palo santo, rapé ve çeşitli tütsülerle temizlemesiyle seremoni başlar. Ardından herkese gerektiği ölçüde ayahuasca ikram edilir. Seremoniye İkaros denilen doğa içindeki seslerin taklidi olan insan sesleri ve gerçek doğa sesleri eşlik eder. Amaç kişilerin içsel bir yolculuk yapmasına ve arınmasına yardımcı olmaktır. Ancak yaşadığımız her anın bütününde olduğu gibi niyetlerimiz asıl önemli olandır. Yani bir şifa bitkisi olan bu muhteşem doğa ürününü biraz kafam olsun, macera olsun gibi bir algıyla içmek, hem kendi frekansını en düşükte tutmaya hem de içtiğin bitkinin frekans değerine ulaşamamana ve bambaşka şeyler yaşamana sebep olabilir. Bu yüzden şifalı bitki kategorisinde olan içeriklerin doğru bir frekansta kullanılması gerekmektedir; kullanacağınız şey hangi bitki olursa olsun pozitif bir frekansta mutluluk ve şükranla almanız önemlidir.
Ardından isteyen kişiler ayahuasca etkisi boyunca hangi vizyonları gördüklerini Şamanla paylaşırlar, o da bu doğrultuda onlara önderlik eder. Bu aslında tasavvufdaki “Mürşid ve Mürit” ilişkisinde müridin gördüğü rüyaları şeyhine anlatıp, rüyalarının seviyelerine göre aldığı ödevlerle tekamülünün takip edilmesi gibidir. İlk rüya kitaplarından birisi sayılabilecek Üsküplü Asiye Hatun’un şeyhi Muslihüddin Efendi’ye yolladığı rüyalarını anlatan mektuplarında da bunu görürüz. Aynı şekilde Uzak Doğu’da guruların öğrencilerine verdikleri ödevler ve onların ruhsal gelişimini takip etmeleri.. toplumlarda farklı isimler almış olsa da sistemin her yerde aynı şekilde çalıştığını gösteriyor.
Öğretmen olanlar tarih boyunca feyz almak isteyenlere yardımcı oldular; bitkilerle, bedensel terbiyeyle, meditasyonla, oruçla.. Hepsinde asıl amaç gerçeği görmek, kim ve ne olduğunu anlamak, tekamül sürecinde gelişim göstermekti. Ayahuasca size bunun için kapılar açar mı? Bence açar..
Ancak buna niyet etmek sizin işinizdir. Şöyle bir metafor yapabilirim; üzerinizde kirli giysiler var, banyo yapmaya karar veriyorsunuz. Ayahuasca o banyo olabilir, ancak banyo sonrası temiz giysiler mi yoksa yine eski kirli giysilerinizi mi giyeceğiniz tamamen size kalmış bir şeydir. Tüm arındırıcı şifa çalışmalarında “niyetlerimiz ve şifa çalışması sonrası o enerji de kalmayı seçmek” yaptığımız çalışmalardan daha önemlidir.
Sevgi ve şifa ile..