İnsanlığınız nerede?
Türk Dil Kurumunun insanlık tanımlarından bir tanesi de “İnsan sevme, insan sevgisi, insancıl olma; insaniyet.” Peki, var mı içinizde insanlık? Fiziksel olarak insan olma durumu bir yana, insanlığa dair vicdanınız var mı mesela? İnsana saygı? İnsanı sevme? Aynaya baktığınızda gördüğünüz değil de, dünyaya baktığınızda gördüğünüzü seviyor musunuz?
7 Ekim’den bu yana Ortadoğu’da yaşananlar ortada. İsrail ve Filistin arasında başlayan savaş ve akıllara durgunluk veren, kan donduran saldırılar dur durak bilmeden devam ediyor. Gazze’de su, elektrik, gıda yok. İnsanların temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri hiç bir şey yok. Gönderilen yardımların ülkeye ulaşabileceği hiçbir yol yok. Daha da vahimi ilaç yok. Savaşı yaşayan ülkede yaralıları tedavi edebilecek tıbbi malzemeler yok.
En son yaşanan El-Ehli Baptist hastane saldırısında İsrail’in bombaladığı hastanede bulunan çalışanlar, tedavi gören hastalar 800’ü aşkın ölü. Erkek, kadın, çocuk, yaşlı. Çalışanlar cesetlerin üzerinden canlı yayınla açıklama yapıyor. Yerde yığınla ölü insan cesedi. Genci, yaşlısı, çoluğu çocuğu. İnsanın artık okumaya, izlemeye canı dayanmıyor. İnsanlar bunları yaşıyor, yaşamaya devam ediyor. Tansiyon her geçen gün yükseliyor.
Bu savaş kime karşı sahiden? Kendini savunma olarak gösterilen bu öfke kime karşı? Görünen o ki tüm insanlara. Bu kadar mı unuttunuz insanlığınızı? Hangi dile, dine, ırka sahip olursanız olun masum olan onlarca canı yok etmek niye? Zaten yeterince canı yanan, korkan, kendini çaresiz hisseden, susuz, elektriksiz, yemeksiz, ilaçsız kalan masum insanlara yapılanların geri dönüşü yok. Evlerinden oldu bu insanlar, canlarından oldu bazıları, bazıları sevdiklerinden oldu.
Bu gidişe bir dur demek gerek. İnsanların canı daha da çok yanmadan, taraflar insanlıktan daha da çıkmadan dur demek gerek. Savaşın daha da büyüyeceği, başka ülkelere sıçrayabileceği endişesi giderek büyüyor. Dünyanın farklı yerlerinde insanlar ayaklanmaya başladı. Protesto gösterileri düzenleniyor. Kınamak yerine bir şeyler yapmalı artık. Kınamak yitip giden hiçbir canı geri getirmiyor, getirmeyecek. Kınamak bu savaşın büyüme ihtimalini ortadan kaldırmayacak.
Taraflar her geçen gün kendini aklayacak çeşitli gerekçeler sunuyor. Ama o da öyle yaptı, ama bu da böyle davrandı. Ama ben bu sebeple kendimde bunu hak görüyorum. Ama şu sebeple ben daha haklıyım.
Boş verin artık haklıyı, haksızı aramayı. Savaşın haklısı, haksızı yok. İnsanlığınızı arayın. Belki bulursunuz bir yerlerde. Durdurun artık adına savaş dediğiniz ve saçma gerekçeler bulmaya çalıştığınız bu vahşeti.