Kurultaya giderken...
CHP’nin kurumsal kimliği sosyal demokrattır. Bu tarihi gerçeği Kurultay delegeleri dışında kimse değiştiremez. Bu tarihsel gerçek, kişisel yorum veya isteklere göre değişecek bir şey değildir. 1976 Kurultayı’ndan beri sosyal demokrat ve demokratik sol düşünce ve politika, CHP’nin programında mevcuttur.
Bir partinin kurumsal kimliğini belirleyen temel belge de onun Kurultay tarafından kabul edilmiş programı olduğuna göre, CHP resmen sosyal demokrat bir partidir. Bu kimliğin temeli 1959 Kurultayı’nda “İlk Hedefler Beyannamesi” ile atılmış, 1965’te CHP’nin ortanın solunda bir siyasi parti olduğu Genel Başkan düzeyinde açıklanmış, 1976 Program Kurultayı’nda bu kimlik demokratik sol ve sosyal demokrat ilkelerle somutlaşmış ve resmileşmiş, daha sonra yapılan 1994 ve 2008 yılı Program Kurultayı’nda da sosyal demokrat kimlik yeniden tescil edilmiştir.
CHP 1976’dan beri, dünyadaki en büyük sosyal demokrat, demokratik sol ve demokratik sosyalist örgütlenme olan Sosyalist Enternasyonel’in Türkiye’deki tek üyesidir. Ancak tüm bunlara rağmen, CHP’de ne yazık ki, sosyal demokrat düşünceyi içine sindirememiş, sosyal demokrat olmadığı halde CHP’de politika yapan birçok üye ve yönetici bulunmaktadır. Bu kuşkusuz ki, yöneticilerin yanlış bir üye yapılanması uygulamasının sonucudur. Zira yine Kurultay tarafından kabul edilen tüzüğe göre, bir kişi CHP’ye üye olduğu anda, partinin programındaki temel ilkeleri kabul ettiği için üye olur ve üye olduktan sonra da bu ilkeler doğrultusunda politika yapmayı kabul eder.
Oysa CHP’de birçok kişi, bu ilkeleri kabul etmediği halde, kendisine siyaset kariyeri yolu açmak istediği için, yönetim de buna göz yumduğu, hatta bunu teşvik ettiği için, CHP’ye üye olmakta, CHP’nin kurumsal kimliği doğrultusunda politika yapmak yerine, Kurultay’ı “by-pass” ederek, bu kimliği zaafa uğratmaktadır.
Oysa CHP Tüzüğü’ne göre partinin en yetkili organı Kurultay’dır. Kurultay delegelerinin kararına aykırı bir biçimde CHP’de politika yapmak olanaklı olmamalıdır. Kitle partisi olmak demek, parti kimliğine aykırı hareket etmek demek, kimliksiz olmak demek değil, kimlikle uyumlu bir biçimde kitleler için politika üretmek demektir. Yapılması gereken, partinin kimliğine uygun bir biçimde kadrolar ve projeler oluşturmaktır. Oysa hem kadroların hem de projelerin zaman zaman, partinin kurumsal kimliği ile çeliştiğini gözlemlemekteyiz.
Aynı durum, yine partinin kurumsal kimliğinin bir parçası olan ve programda yer alan, cumhuriyet devrimlerinin tarihsel süreç içerisinde değerlendirilmesi için de geçerlidir. Başta laiklik olmak üzere, partinin kurucusu ve ilk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından ortaya konan temel ilkeler, parti üyeleri tarafından kuşkuyla karşılanmamalı, bu ilkelere uyumlu bir biçimde politika yapılmalıdır. Sosyal demokrat siyaset, laiklik, halkçılık, devrimcilik, cumhuriyetçilik, devletçilik ilkesiyle çelişmediği gibi, bu ilkeler ile bağdaşmaktadır.
Sosyal demokrat düşünce, bu ilkelerin toptan reddedilmesini ve/veya arka plana atılmasını gerektirmez. Nitekim 1976 yılından beri Kurultay tarafından onaylanan CHP programlarında da bu ilkelerin nasıl yorumlandığı açıktır. Sosyal demokrasi ile bağdaşmayan bir ilke gibi görünen milliyetçilik ilkesinin de CHP Programı’nda nasıl yorumlandığı, bu ilkenin Osmanlı’daki ümmetçi anlayışın karşısına konan, vatandaşlıkla sınırlandırılan bir vatanseverliğe işaret ettiği, ırkçı bir anlayışa tamamıyla karşı olduğu gayet açıktır.
Şimdi şöyle bir bakalım koca örgüt ne yapıyor
Değişim diyenler klavyeden ahkam kesiyor Tv larda boy gösterenler kendi ikballeri için çağrı yapıyorlar
Mahalle ve İlçelerde Delege avcıları işbaşında
Bütün bu yazılanlarla
Partinin gerçek çizgisi hakkında kimin ne kadar firi var
Yani koca Çınar CHP kendi ellerimizle boğmaya çalışıyoruz
Düşmana gerek yok
Eğer gerçek bir değişim istiyorsak varolan Tüzük ve ilkeler üzerinden yola çıkarak parti içi demokrasiyi hayata geçirir daha güçlü bir CHP yaratabiliriz