CHP dönemsel bir parti değildir
FIRAT AYKUT - CHP, sokma akılla yönetilen dönemsel bir parti değildi...
CHP, program ve üye partisiydi.
Başdanışman adı altında siyasi ilkeleri belirsiz, her tarafı oynayan ve her tarafa oynayan kişilerle CHP yönetilmemeliydi.
CHP, halkın özlem ve beklentilerini bilen örgüt emekçilerinin, seçmene umut ve güven vereceğine inandığı ve parti içi demokrasi kuralları içinde kalarak seçtiği ve belirlediği onurlu, erdemli, ilkeli, inançlı, bilgili ve liyakatli siyasetçiler tarafından yönetilirdi! Adeta bir siyaset okuluydu CHP ve bu okulda siyasetçi yetişirdi. Seçim çalışmalarında mücadele etmiş ve parti içi seçimlerde akıl ve vicdan eleğinden geçerek seçilmiş olan bu kadrolar basamakları yavaş yavaş çıkar ve geldikleri makamlarda sırıtmazlardı, sırıtamazlardı. Sırıtma eğilimine girenler ise bir sonraki kongre veya önseçim de örgütün eleğinden geçemezlerdi.
Hani çiftçilerimiz kendi yetiştirdikleri buğdayı selektörden geçirerek tohumlukları ayırırlardı ya, işte parti çalışmalarına katılarak yetişen bu üyelerimiz de çeşitli eleklerden geçerek "atalık tohumlar" gibi seçilir ve değerlendirilirlerdi.
Bu atalık tohumlar arasından ilçe ve il başkanları ile milletvekilleri ve belediye başkanları ile Meclis üyeleri yetişirdi.
Seçilen bu kadrolar örgütün değerini bilir ve üyeleri adam yerine koyarak onlara saygı gösterir ve cankulağı ile dinlerlerdi.
Şimdiki yöneticilerle kıyaslayasınız diye yazmıyorum. Geçmişte kadroların hangi eleklerden ve nasıl geçtiğini bilmenizi ve hatırlamanızı istediğim için yazıyorum!
Eskiden milletvekillerini ve belediye başkanları ile meclis üyelerini, yapılan ön seçimlerde üyeler seçerdi, şimdi ise tek adam konumundaki Genel Başkanlar tayin ederek seçtiriyor onları.
Eskiden siyasetçilerin kıblesi insanlardı, ilçelerde halkın kendisi olan üyelerdi kıble, şimdi ise Genel Merkez'deki etkin birkaç ağabey veya abla kıble oldu. Siyasetin kıblesi insan olacağına Genel Merkez olunca siyasetçi halktan koptu. Halkın özlem ve beklentileri yerine Genel Başkanlar ve çevresinin özlem ve beklentileri öne çıktı.
Öyle olunca da böyle oldu!
CHP Programı; "Atatürk İlke ve Devrimlerinin Bekçisiyiz. Gücümüzü Tarihsel Köklerimizden Alıyoruz" sözleriyle başlar ve "Emperyalizme karşı ulusal başkaldırının öncüsü olan Kuvayi Milliye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin oluşumuna dayanak oldu. Müdafaa-i Hukuk ise işgal altındaki Anadolu’da, yerel kimlikten ulusal kimliğe ve ulusal dayanışmaya ulaşmayı, gücünü ulusal iradeye dayandırmayı hedef aldı." diyerek devam eder...
"Çağdaş Türkiye için Değişim" adı verilen CHP Programı'nın 1. Bölümü'nde "Hedef ve Önceliklerimiz" başlığı altında ifade edilen ilkelerimiz ve temel hedeflerimiz ile önceliklerimiz gözardı edilerek geliştirilen günübirlik söylemler CHP'yi başkalaştırmış ve başkalaşan CHP, kuruluş ilkelerini temsil etmekten uzaklaşmıştır. Başkalaşan ve kimliksizleşen CHP, üzülerek ifade etmeliyim ki; önce kendi seçmenine ve sonra da halka güven veremediği için etkisizleşmiş, seçmen nezdinde inandırıcılığını ve iktidar üzerindeki caydırıcılığını yitirmiştir.
CHP dönemsel ihtiyaçlar için kurulmamıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünde ifade ettiği gibi "Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar kalıcı olabilmesi, CHP'nin kuruluş ilkelerine sadakat ile bağlı yöneticilere yeniden kavuşması ile mümkün olacaktır.
Bu kutlu kavuşma ise ancak parti içinde demokrasi ve hukuk kurallarının uygulanması ile gerçekleşir.
Recep Tayyip Erdoğan artı AKP iktidarı döneminde demokrasi ve hukuk kuralları unutturularak tek adama dayalı keyfi yönetimin uygulandığı ülkemizde, iktidara bağımlı kılınmış bir seçmen kitlesi yaratılmıştır. Ne yazık ki aynı yıllar içinde ve benzer modelle de CHP içinde demokrasi ve hukuk kuralları uygulanmamış ve onurlu, erdemli ve ahlaklı siyasetin lezzetini hiç tatmamış ve güce taparak yalnızca ayak işlerinde kullanılan, parti içi iktidara bağımlı hale getirilmiş ve siyasi ilkelerimizden bi haber, kimliksizleştirilmiş bir "Köle üye" çoğunluğu yaratılmıştır.
Köleleştirilmiş bu üyelerin son iradesinin yansıdığı 37. Olağan Kurultay bu cumhuriyeti kurmuş ve kollamakla görevlendirilmiş olan CHP'nin geçmiş yıllar içinde nasıl yozlaştırıldığının en büyük göstergesidir. "İkinci Yüzyıla Çağrı" adı ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ilk kez bu kurultayda kamuoyuna açıklanan beyannamenin, lehte veya aleyhte söz alınmadan ve hiç tartışılmadan Kurultay Başkanı tarafından değil, beyannameyi okuyan Genel Başkan tarafından "kabul edenler - kabul etmeyenler - oy birliği ile kabul edilmiştir" diyerek kurultayın oyuna sunulmasına karşın, bu beyannameye ve oylamaya sunuluş usulüne bir tek üye "Hop Dedik!" diyememiştir. Usül hakkında dahi söz alan olmadığı gibi, bir tek kişi bile itiraz etmemiştir, edememiştir. Her türlü usule ve kurultay adabına aykırı bu uygulamaya Kurultay Başkanı ve "Topuklu Efe" namı ile anılan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu bile ses çıkaramamıştır.
Yani demem o ki; CHP kendi demokratik geleneklerini unutmuş, yıllar içinde atalık tohumlar yerine, genetiği ile oynanmış ithal tohumlar tercih edilerek partinin organik mayası başkalaştırılmıştır.
Bu maya bozuktur!
CHP, bu mayayı bozanlar ve bozulmasına göz yuman kadrolar ile gireceği seçimlerde başarı göstereceğine dair kimseye umut ve güven vermemektedir.
Bu görüntüsü ile CHP, tüm caydırıcılığını ne yazık ki kaybetmiştir.
Peki CHP yeniden umut ve güven veren kadroların yönetimine geçebilir mi?
CHP'nin bu şansı vardır. Türkiye’nin en zengin kadrosu CHP içinde ve dışında mevcuttur. Bu nitelikli üyeleri ilçe, il ve Genel Merkez kadrolarına taşımanın yolu elbette vardır. Yeterki Kılıçdaroğlu bu konuda içtenlikli davransın. Kulağını yalnızca ama yalnızca parti içindeki birikimli kadrolara açsın. Yeterki parti dışı güç odakları ile kullanışlı iletişimcilere gözünü ve kulağını kapasın. Son değişiklik ile tüzükten çıkarılan "Onur kurulu" maddesinde belirtilen, mevcut ve eski deneyimli yöneticiler ile yine kendisinin belirleyeceği partililerden oluşan yetkin bir grup ile sakin bir ortamda üç gün tartışsalar bu soruna en akılcı ve gerçekçi çözümü bulacaklarına dair inancım tamdır.
Sevgili Kemal Kılıçdaroğlu, çok yoğun bir seçim kampanyasından hem fiziken hem de ruhen çok yorgun çıktınız. Siz de insansınız ve elbette sizin de dinlenmeye ihtiyacınız var. 38. Olağan Kurultay gündemini belirledikten sonra ne olur CHP'nin akil adamlarını bir otelde toplantıya çağırın. Onlarla birlikte hazırlayacağınız öneriler paketini kamuoyuna açıklayın. Oradan çıkacak öneri demetinin önce CHP'yi, sonra da Türkiye'yi ayağa kaldıracağına ben inanıyorum. Eminim ki aydınlanmacı ve yurtsever insanlarımız da bu öneri paketine destek verecek ve CHP yeniden önce kendi üyesi ile seçmeninin ve sonra da genel kamuoyunun güvenini kazanacaktır.
Nasıl bir CHP?
Nasıl bir Genel Başkan?
Nasıl bir PM?
Sorularına verilecek ortak yanıtınız ile CHP'yi yeniden iktidar alternatifi yapın ve Atatürkçü seçmenlerimize yeniden coşku aşılayın.
Sonra, su kendi çatlağını bulacaktır.