Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

"Canım bedenim" senin sayende

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
"Canım bedenim" senin sayende

Baharın son günleri, yaz da kapıda.
Mevsim geçişleri neredeyse 1-2 ay ertelendi son yıllarda küresel ısınmanın da etkisiyle. Artık yeni ağustos “Eylül”.
Bu yaz da eritemediğimiz göbekleri, bi salalım mı artık?
Çünkü göbek güneşte erir, şaka şaka.
Soğuk aylarda kat kat kıyafetlerin arkasına sakladığımız bedeni yavaş yavaş kıyafetlerden kurtulduğumuz bahar ve yaz aylarında fark etmeye başlıyoruz ve bu karşılaşma bazıları için hala utanca sebep oluyor.
Kıyafetlerimize, tarzımıza, sosyalleşeceksek kimlerle nerde görüşüp görüşmeyeceğimize, sosyal medya kullanıyorsak fotoğraf ve videolarımıza etki ediyor. Göbekler içeri çekiliyor, özellikle kadınlar çok rahatsız edici korseler içine sıkışabiliyorlar. Erkeklerin gözle görülür bir değişiklik yaptığını söyleyemesek de onları da kaygılandırabiliyor.

Bizi bir yerden bir yere taşıyan üzerinde yürüyebildiğimiz bedenimiz ne kadar hafifse biz de o kadar hafif hissediyoruz bu doğru. Ama her birimiz sevgili bedeni sayesinde sevdikleriyle bir araya gelebiliyor. Evde tek başına film izlerken gülüp kahkahalar atabiliyorsan; hüzünlü bi sahnede kalbi sıkışıp insanları ve kendimi daha iyi anlayabiliyorsam “canım bedenim” senin sayende.
Pikniğe çıkıp sofralar kurabiliyorsak, oturup bir banka manzara seyredebiliyorsak “canım bedenim” senin sayende. Anneme sarılabiliyorsam, kedi sevebiliyorsam, sokakta bir yabancının arkadaşını gülerek karşıladığını görebiliyorsam ben de gülebiliyorsam “canım bedenim” senin sayende.
İster yağlı ister gergin olsun bedenimizle tatile çıkıyoruz veya bazılarımız doğduğu köylere memleketlerine seyahat ediyor. Komşuya gidip oturabiliyorsa da “sevgili” bedenin; kestiği domatesin, limonun kokusunu duyabiliyorsa da.
Güzelliği, çirkinliği değil sağlığı düşünüyoruz o yüzden karın kasları önünde saygıyla eğiliyorum.

Göbek nasıl yağlanır biliyoruz artık;
⦁ Sabahları aç karnına kahve içmek
⦁ Ölçüsüz glüten ve şeker tüketmek
⦁ İşlenmiş paketli ürünler tüketmek
⦁ Yeteri kadar hareket etmemek
⦁ Güneş battıktan sonra kalori alımını limitlememek

Ben de hepsini dönem dönem yaptım ve yapıyorum.
Polikistik over, menapoz, andropoz, tiroid, kolestrol, insülin direnci filan gibi ciddi kaynaklar da var.

“Tombul bebekler sağlıklı bebeklerdir.” diye bir anlayış olan ülkemizde kalıplaşmış zararlı alışkanlıkları bırakmak zor olsa da yetişkin hayatımızda bunları sürdürmeye gerek yok.
Yağ yakmanın beslenmeye dikkat etmekten başka formülü yok. Ne kadar spor yapsak da.
E hani salıyorduk Lila? Ne yani sağlıksız diye bedenimizi daha mı az seveceğiz?
Beden ve çıplaklık anlayışımız yaşadığımız kabilelere göre değişiyor; ben de merak ettim, hala kabile hayatı yaşayan yerlilerin de göbeği var mı diye ‘varmış’.
Hatta şişmanlamak için yarışıyorlarmış tıpkı bugün İtalya’daki gibi; İtalya’da belirli bir saat aralığında yarışmacılar makarna yiyor ve süre sonunda en çok kilo alan kişi kazanıyor.

Ayakkabılar Ayağımızı Nasıl değiştirebilir?
Beden algısına girmişken öğrendiğimden beri çok önemli bulduğum bir konuya geçiş yapacağım; “ayak çıplaklığı”.
Aslında ayaklarımız da ellerimiz kadar işlek kullanabileceğimiz bir organ hiç ayakkabı giymeseydik ayaklarımız bu şekilde görünürdü.

yaziya-gom-hic-ayakkabi-giymeseydik.jpg

ayakkabisiz.jpeg

Ayaklarımızda tüm bedenimize yayılan sinir uçları, nöronlar ve reseptörler var, kan akışından, psikolojik refahımıza etki eden bedenimizin en önemli organlarından biri.

kutuya-jessica-simpson-sarkici-ve-oyuncu.jpeg

kutuya-ronaldo-futbolcu.jpeg

RONALDO, STEVEN TYLER VE TUHAF AYAKLARI OLAN DAHA BİRÇOK ÜNLÜ

Toplumda -mecburi- yanlış ayakkabı seçimiyle deformasyondan en çok etkilenen gruplar; futbolcular, basketbolcular, mankenler, balerinler… Bu deformasyonun bir telafisi yapılmalı özel masajlar ve egzersiz gibi, ayakkabı içerisinde geçirilen zamanın sınırlandırılması gibi.
Bu sıkıntıdan sadece ünlüler etkilenmiyor özellikle çalışan grubu arasında stiletto giyen kadınlar, sivri burun kundura tercih eden beyefendiler…

kutya-paris-hilton.jpeg

iman-eski-manken.jpeg

shaq-foot.jpeg

6dc3e147-2243-4b71-8cb6-bdf3b23ec5ba.jpeg

93b80965-d322-4e4e-9ad4-8acdfce94021.jpeg

ekran-resmi-2023-10-18-14-04-43.png

Peki doğru ayakkabı tercihi nasıl olmalı?

Estetik açıdan pek itibar görmeyen ayakkabılar bunlar zemine çok yakın, geniş, topuğu ince ve esnek; üretimi de pek yaygın değil.
Barefoot yani “yalınayak“ ayakkabı diye geçiyor. Bu ayakkabılar, çıplak ayakla yürüme veya koşma deneyimini taklit etmek için tasarlanmış. Böyle bir ürüne sahip olmak için yurtdışından özel olarak sipariş vermeniz gerekiyor.
Yerli bir girişimcinin markası olan “Soulmate Sandals” Türkiye'nin ilk ve tek barefoot sandaletlerini üretmeye başladı. Erişimi tüketicilere pahalı geliyor ve bunun nedenini:
“En büyük etken ülkemizdeki barefoot bilincinin düşük olması. Dolayısıyla pazar daralıyor. Bu işi yapmakla 'deli' ilan edildim çoktan beridir. Avrupa muadillerinin 1/2 veya 2/3 fiyatına satmaya çalışıyorum. Umarım bir gün daha ucuza giyeceğiz. Ben de dahil...” diyerek açıklıyor Çağrı.
Sağlıklı yaşamın giderek ve nihayet “moda” olduğu şu günlerde pazarının büyümesini ve erişilebilirliğin artmasını temenni ediyorum ben de.

98f4dc82-38ac-4a95-a201-7d2c383de684.jpeg

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *