Umut hep vardır…
Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçim yapıldı ve bitti. Birileri, “Atı alan Üsküdar'ı geçti” diyemedi. Bir başkası, “Millet İttifakı kazanırsa darbe olur” demesine rağmen darbe filan da olmadı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde mevcut Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan yüzde 49,52 oy, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 44.88 oy aldılar. Böylece seçim ikinci tura kaldı.
Seçimler sırasında 2 bin 269 sandıkta işlem hatası ve usulsüzlük tespit edilmiş. CHP’nin bu işlerden sorumlu olan Onursal Adıgüzel’in açıklamalarına göre ülkemizde 313 sandıkta parti temsilcisi bulunmamış ve o sandıklar müşahitle tamamlanmış. Sivas Doğanşar ilçesinde hiçbir sandıkta parti temsilcisi olmamış.
İstanbul’da CB seçimi için 117 sandıkta itiraz olmuş. MV seçiminde ise bu sayı 395 sandığa çıkmış. Adıgüzel, internet ve telefonların çekmemesi sonucunda geçte olsa yüzde 99.9 sandığın sonuçlarının alındığını belirtiyor. O zaman neden istifa ettiğini sormak ve cevabını bilmek hakkımız değil mi?
SANDIK EĞİTİMİ VE İTİRAZLAR
Mikrofonu alan her parti görevlisi, “Her sandıkta görevli ve temsilcimiz var. Tüm görevlilere gereken eğitim verildi” dediler ama, seçim sonrasında hiçte öyle olmadığı belli oldu. Çok sayıda sandıkta usulsüzlük yapıldığı, çok sandıkta CHP’nin temsilcisinin olmadığı olanların ise bilgilere tam vakıf olmadığı belli oldu. Örneğin ben Beyoğlu 1088 nolu sandıkta oy kullandım. Zarflarda ve seçmen kağıtlarında tek mühür vardı. Sordum sandık başkanı böyle bir karar aldıklarını söyledi. “Bu sandıkta CHP temsilcisi ya da müşahiti var mı” diye sordum kimseden ses çıkmadı. Memleketim Alucra Kemallı Mahallesindeki sandığı sordum. O sandıkta da CHP temsilcisi ve müşahitin olmadığını öğrendim. Eğitim meselesine gelince bazı sandıklardaki görevlilerin seçim esnasında ne yapacaklarını ve neye göre itiraz edeceklerini bilmediklerini tespit ettim.
Bu konuyu da sorguladığımda mahalle temsilcileri ile İlçe yöneticilerinin, “Sandıkları neden tamamlayamadınız” sorusu ile muhatap olmamak için, rastgele insanları partili mi değil mi olduklarına bakmadan, bazılarının ise yevmiye alsınlar diye yazıldığını ve yaşlı insanların tercih edildiğini tespit ettim.
Bu durumda sandık bilgisine sahip olmayan parti temsilcilerinin neye ve nasıl itiraz edeceklerini bilmedikleri, alınan sonuçları özellikle Seçim Kurullarındaki parti temsilcisine ulaştırılmadığı onlarında bazılarının gelen tutanaklara bakmadan birleştirme anında yapılan yanlışlıklar karşısında itiraz edemediklerini öğrendim.
Burada dikkatimi çeken önemli bir husus ise Cumhurbaşkanlığı seçimini binde 49 oy ile kazanamayan Ak Parti hiçbir yerde ciddi bir itiraz etmemeleri idi. İtiraz etmemeleri yaptıkları bir yanlışlık varsa ortaya çıkmaması için miydi, yoksa 2. Turda nasıl olsa kazanırız düşüncesinden miydi?
REFERANDUMUN RÖVANŞI
Ülkemizde 2. Tura kalan bu ikinci seçim. Bilindiği gibi 27 Mart 1994 günü İstanbul’da yapılan yerel seçimlerde Fatih İlçesinde Refah Partisi’nin adayı Mehmet Ali Şahin 70 bin 418 oy almış. ANAP’ın adayı Ali Doğan 57 bin 427 oy almıştı. Bu seçimde kullanılan oy pusulasında İşçi Partisi’nin yazılmaması nedeniyle yapılan itiraz sonunda seçim iptal edilmişti. 10 Temmuz 1994 günü yenilen seçimde ANAP adayını değiştirerek Saadettin Tantan’ı aday göstermiş diğer partiler aday çıkarmayarak resmi olmasa bile oluşan ittifak sonucunda Tantan M, A. Şahin’e 15 bin fark atarak Belediye Başkanlığını kazanmıştı. Yani umut vardı. Kimse bundan vaz geçmedi ve seçim kazanıldı.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kaldı. 28 Mayıs'ta yapılacak seçimde artık oy yüzde yok. Bir oy fazla alan Cumhurbaşkanı olacak. Tayyip Bey, büyük bir ihtimalle, “Parlamento çoğunluğu bizde. Çalıştırmayız. Belediyelerde olduğu gibi topal ördek misali çalışamaz, İstikrarı bozmayın” diyecektir. Ancak mesele öyle değil. Kararnamelerle ülke yönetilebiliyor. Vatan ve millet menfaatine olan yasaları parlamento kabul etmek durumunda. Büyük bir olasılıkla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyi gitmediğini gören Cumhur İttifakının seçilmiş Milletvekillerinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçmeyi gelecekte kabul edecektir diye düşünüyorum.
28 Mayıs'ta yapılacak ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi 16 Nisan 2017 günü yapılan Anayasa değişikliği referandumu seçiminde YSK’nın daha seçim bitmeden o zamanki Başkan Sadi Güven’in “Mühürsüz oylarda geçerlidir” kararının açıklanmasından sonra 1 milyon 379 bin oy farkı ile Anayasa kabul edilmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir.
Şimdi 28 Mayısta yapılacak seçimde 2 milyon 300 bin oy farkı var. Sandık sonuçlarına göre 1 milyon 300 bin oy iptal edilmiş. İşin garip tarafı seçimden çekilen M. İnce’ye bile oy verenler var. Sandığa gitmeyen seçmen yüzde 12. Bu rakam 6,5-7 milyon oya tekabül ediyor. Büyükşehirlerde oy verip köyüne gidenler zaten gitti. Geri gelirler mi bilmem. Taşınanların tekrar taşınıp taşınamayacağı belli değil.
Tüm bunlar değerlendirildiğinde umudun her zaman var olduğu bilinmelidir. 28 Mayıs seçimini daha önce yapılan referandumun rövanşı olarak kabul edilir ve ona göre hareket edilirse, seçim kazanılmayacak diye bir şey yok.
Bu nedenle vatandaşlarımız başını iki elinin arasına alıp, pahalılık, yoksulluk, haksızlık, hukuksuzluktan, işsizlikten yana mı, yoksa refah ve huzurla özgürlüklerden yana mı oy kullanacağına karar verip mutlaka sandığı gitmeli ve demokrasinin gereğini yapmalıdır.