Kürt sorunu ve çözümü
Bu aralar bir çok siyasetçi Kürt Sorunu nasıl çözülür diye kafa yoruyor. Haklılar da… Çünkü bu sorun çözülmeden Türkiye feraha çıkamaz refaha kavuşamaz. Bu sorun çözülmeden ne ülke tam demokratikleşebilir ne de ekonomik sorunlar kalıcı olarak çözülebilir. Peki neden çöülmüyor? Çünkü gerçekten çözümü istenmiyor.
Oysa istenirse çözülebilir. Aslında niyet halisane ve samimi olursa çözüm de kolay olur. Bu bağlamda sorun Kürt sorununu çözmek olmalı sorun sadece Kürt oylarını alma sorunu olmamalı.
Çözümü gerçekten düşünenler için çok kısa ve özlü bir model sunmak istiyorum. Çözümün formülü ve atılmadı gereken adımlar özet olarak şöyledir.
Kürt sorunun çözümü nasıl sağlanabilir?
Kürt sorunu, tarihsel, siyasal, ekonomik ve sosyo kültürel boyutları olan komplike bir sorundur. Bu sorun çözülmeden Türkiye ne demokratikleşebilir ne de Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesini yakalayabilir. O halde Türkiyenin ileri gitmesi için bu sorunu mutlaka çözülmelidir. Bu sorunu çözecek lider halkın kalbinde müstesna yerini alacak ve adı tarihe altın harflerle yazılacaktır.
Kürt sorunun çözümü iki tür adımın atılması ile mümkündür. Birincisi çözümün psikolojik alt yapısını oluşturmaktır. Ancak bu sağlandıktan sonra somut adımların başarıya ulaşması sağlanabilir.
A. Psikolojik alt yapı için atılması gereken adımlar:
1. Niyet: Niyet yapmanın yarısıdır. Sorunun çözümü konusunda niyet halis, içten ve samimi olmalı.
2. Empati: Empati karşıdakini anlama çabasıdır. Türklerin Kürt kardeşlerinin yaşadığı acıları içselleştirmeleri ve anlamaları gerekirken Kürtlerin de batıdaki insanların hassasiyetlerini dikkate alarak hareket etmeleri gerekir.
3. Barış dili: İnsanı gösteren dilidir; o yüzden, konuş ki seni göreyim denmiştir. Bazı liderlerin sürekli ötekileştirci, öfkeli ve kibirli bir dil kullanması toplumsal barış ortamını zehirliyor. Barış ortamını zehirleyen dil terkedilmelidir. Kimse sıkılı bir yumrukla el sıkışamaz. Dil zihin dünyasının dışavurumudur. Unutulmamalı savaşları başlatan da barışı yapan da dildir.
4. Bölünme paranoyasından arınma: Birileri sürekli bölünmeden bahsediyor, bölünme paranoyasını işleyerek bundan beslenmeye çalışıyor. Oysa Kürtlere sorduğumuzda kahir ekseriyeti bölünmek istemediklerini “eşit ve özgür temelde bir arada yaşamak” istediklerini söylüyorlar.
Bunlar yapıldığında toplumda sorunun çözümünün psikolojik altyapısı kurulmuş olur. İşte o zaman somut adımlar da baş tutar.
B. Somut adımlar için yapılması gerekenler
1. Kültürel hakların yasal güvenceye kavuşturulması: Buradaki en önemli talep anadilde eğitim hakkıdır. Bu nokta genelikle anadil eğitimi ile karıştırılıyor. Oysa anadil eğitimi anadilin öğrenilmesini öngörürken anadilde eğitim anadilde tedrisat (eğitim öğretim) yapmayı öngörüyor.
2. Siyasi kimliğin kapsayıcı biçimde yeniden tanımlanması: Bu da genel itibari ile Anayasal vatandaşlığı öngörüyor. Burada kritik sözcük yasal güvenceye kavuşturulmuş eşitlik meselesidir. Bir devlet vatandaşları arasında ayırım yapmaksızın her ırka her dine ve her inanca eşit yaklaşmalıdır. Buradaki en belirgin itiraz Anayasanın 66. maddesinde vaz edilen “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” maddesidir. Bu madde ile Kürt realitesi inkar edildiği için asimilasyonist bir yön içeriyor, oysa yasayla sosyal realite değiştirilemez. Söz gelimi yasata “Bütün kuşlar kargadır” yazılsa leylak ya da kartal karga olur mu? Ya da “bütün ağaçlar kavaktır” dense bu nasıl ki realiteyi değiştirmiyorsa ülkedeki bütün vatandaşlar Türktür demek de gerçekçi değil.
3. Yönetim sisteminin yetki paylaşımı çerçevesinde yeniden tanımlanması: Bu da Ademi Merkeziyetçi yönetim sistemine tekabül eder. Diğer bir deyişle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi demek. Yerel yönetimlerin idari vesayet açışından özerk, kaynak ve yetki açısından açısından güçlü kılınmasını gerektirir. Yani duş işleri, adalet, genel güvenlik, maliye ve mega projeler dışındaki işler yerele bırakılmalıdır. Bu bağlamda Türkiyenin altına imza attığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına uyması da önemli.
4. Uygulanan yanlış ekonomi politikaların sonucunda “Kalkınmada Ayrıcalıklı Bölgelere” karşın “Kalkınmada Ayrı Bırakılmış Bölgeler” ortaya çıkmış. Bu da ekonomide geri kalmışlığın giderilmesini yani bölgelerarsı dengesizliğin giderilmesini gerektirir.
5. Çatışmaların sonlandırılması. Toplumsal barışın sağlanması.
Türkiye sorunu çözdüğü oranda barışa ve demokrasiye yakın çözmediği oranda ise bölünmeye… Dolayısıyla sorunu çözmeyenler Türkiyeninin birliğine ve dirliğine değil kutuplaşmasına ve bölünmesine bilerek ya da bilmeyerek hizmet ediyor.
SONUÇ:
Türkiye Kürt sorunu açısındından bir yol ayırımda bulunuyor. Ya bu sorunu hukuk içinde demokratik yollarla çözerek ilerleyecek ve beş on sene içinde bölgesinin en saygın ve en güçlü demokrasilerinden biri olacak. Ya da güvenlikçi politikalarla can ve mal kayıplarına devam ederek adeta bindiği dalı kesmeye devam edecek ve üçüncü dünyanın gelişmemiş otokratik ve teokratik devletlerinin yanına savrulacaktır.