Dünyada deprem ve kader planları
Böyle büyük felaketlerde kıyamet bir tek bizim başımıza kopuyormuş gibi düşünebiliriz. Oysa dünyada afetler doğalı olan pek çok ülke var. Şili de onlardan biri, Japonya gibi Pasifik Kıyılarında ve Pasifik ateş çemberinde yer alan bir deprem ülkesi.
Dünya canlı bir gezegen ve bu gezegen insanlar arasında ayrımcılık yapmıyor. Bu dünyada daha rahat nefes alabilmek için dünyayı okumamız gerekli, insan olmanın bundan öte yolu yok.
Dünya üzerinde görülen en büyük deprem 22 Mayıs 1960’ta Şili’nin Valdivia Şehrinde meydana gelmiş, Mega deprem olarak isimlendirilen büyüklüğü 9,5 olarak ölçülen bu sarsıntı tam 10 dakika sürmüş. Bir gün önce yakınlarında yaşanan 8,3 depremi olası depremin haberini verse de kimse bu kadar şiddetli bir deprem beklemiyordu.
Bazı kaynaklarda 10 dakika bazı kaynaklara göreyse 13 dakika sürdüğü ifade edilen bitmek bilmeyen bu sarsıntı insanları delirtmek üzereymiş. Deprem sonunda durduğunda insanlar kendine henüz gelememişken 1 saat sonra 25 metre yüksekliğinde tsunami dalgaları şehri vurmuş. Tsunami dalgaları o kadar güçlüymüş ki depremden çok daha büyük etkileri oldu, depremdeki ölümlerden daha çok ölüm ve daha çok yıkım getirdi.
Bu büyük deprem ve tsunami dalgalarından sonra, bir yandan da büyüklüğü 7 olarak ölçülen artçı depremler sürerken asıl felaket olarak adlandırdıkları o bölgede bulunan yanardağın tetiklenmeye başlaması oldu.
9,5 seviyesindeki depremden 2 gün sonra Puyehue volkanı patladı ve 8 kilometre yükselen kül bulutları püskürttü, Puyehue Yanardağı bugün hala canlı. Volkan patlamasından kaynaklı ateşin püskürttüğü kül bulutları sadece yakın bölgeyi değil, gezici bulutlar birçok ülkeyi etkiliyor ve 100lerce sarsıntı üretiyor.
11 Eylül 1973’te Şili bir askeri darbeyle karşı karşıya geldi. Şili’de depremde, tsunamide, volkanik patlamada ölmeyen insanlar diktatör döneminde öldü. Seçimle başa gelmiş sosyalist lider Salvador Allende’yi devirip yönetimi ele geçiren Augusto Pinochet 1990 yılına kadar dikta rejimiyle ülkeyi yönetti. Diktatör döneminde, 9,5 depremiyle başlayıp ardı ardına sıralı felaketlerden etkilenen insan sayısından çok daha fazla sayıda insan etkilendi ve zarar gördü. Mart 1974’te anayasayı yürürlükten kaldıran siyasi cunta insanları öldürdü, tutukladı, işkence ve sürgün etti; darbenin ilk yıllarında tutuklanan insan sayısı 130.000, 2.279 kişi siyasi sebeplerle ölüm mahkumu, 1.000’den fazla insan kayıp, 30.000 civarında kişi işkence gördü…
Pinochet döneminde Şili ağır dış borç yükünden kurtuldu; kişi başına düşen gelir süratle yükselirken orta ve alt kesim, tüm tabakayı işçileri dahil iyi yönde etkiledi. Şili’de enflasyon sıfıra yaklaştı işsizlik sorunu çözüldü.
1987’ye kadar sıkıyönetimi sürdüren Pinochet, sıkıyönetimi kaldırarak siyasi partilerin kurulmasına izin verdi. Bu yıllarda Pinochet’e karşı giderek güçlenen muhalefet etkisi 1990’da yönetimin tekrar halka devredilmesi %56,4 oyla Pinochet’in yönetimden gönderilmesiyle son buldu.
1991’de başlatılan soruşturmada Pinochet ve ailesinin yolsuzluk yaptığı, silahlı kuvvetlerin de yolsuzluğa karıştığı ortaya çıktı; Pinochet döneminde yapılan insan hakları ihlallerini soruşturmak için komisyon kuruldu.
Sonraki yıllarda tedavi olmak için İngiltere’ye gittiği sırada, iktidarı boyunca İspanyol vatandaşlarının öldürülmesi ve pek çok sayıda vatandaşı mağdur etmesi sebep gösterilerek İngiliz hükümetinden iadesi istendi; tutuklanarak burada 1 yıldan fazla ev hapsinde kaldıktan sonra İngiliz hükümeti sağlık durumunun yargılanmaya elverişli olmadığını belirterek ülkesi Şili’ye dönmesine izin verdi.
Pinochet, 2006 yılında Şili’de askeri hastanede vefat etti. Şili hükümeti devlet töreni yapılamayacağına karar verdi, ulusal yas ilan edilmesi yönünde talepleri reddetti; külleri Silahlı Kuvvetler tarafından kabul edilmedi. Ailesi, saldırı ihtimali nedeniyle mezar yaptırmadı vasiyeti üzerine naaşını yakıldı.
Ülkeye ekonomik kalkınma getirmesine rağmen ölümüne bak, halkın tepkisine bak yatacak yerin yok deriz ya yatırmamışlar adamı!
***
2010 yılında, 12 kişinin hayatını kaybettiği bir depremde Şili Devlet Başkanı hayatını kaybedenlerin olmasını “çok talihsiz bir durum” olarak karşıladı. 8,3 büyüklüğünde 3 dakikadan fazla süren büyük bir sarsıntı yaşanmasıyla, kayıp sayısının az olmasını halkın ‘hazırlıklı olmasına’ bağlı olduğunu söyledi ve halka iş birlikleri için teşekkür etti.
Şili ardı sıra büyük felaketler yaşamasına rağmen; bugün dünyada cenneti yaşayan ülkelerden biri, depreme dayanıklı yapılar inşa etmeyi de erken uyarı sistemini de çoktan aştı. Yüzlerce kayıp verdiği afetler de oluyor, milyonlarca insanı erken tahliyeyle kurtardığı ve yaşamlarını koruduğu da. Üstelik şimdiki devlet başkanı sosyalist ve işe bisikletle gidip geliyor ülkenin zenginlik seviyesi çok yüksek olmasına rağmen. Siperli arabalar, korumalar, polis konvoyu, özel uçaklar bizim ülkemizdeki rezalet de bitebilir mi?
Ve bu genç başkanları resmi dil İspanyolca olmasına rağmen Şili’nin Kürtçesi sayılan Mapuçe diliyle halka hitap etti mecliste.
Ülkemizde insan hayatına verilen değerin (diğer tüm değerlerle birlikte) günden güne azaldığı şu günlerde; histerik milliyetçi duyguları bir kenara bırakıp dünyadaki diğer ülkelerden yaşamı takip edebiliriz. Felaketlere karşı donup kalmaktan daha ilerici çözümler üretmeliyiz. Acilen Japonlaşmamız gereklidir mesela; Japonya gibi binalar inşa etmemiz, Japonlar gibi seyahat etmemiz gereklidir. “1” yaşam kaybı olduğunda bile pişmanlık yaşayan üzüntülerini dile getiren, gereğinde istifa eden tüm dünya siyasetçilerini izleyebiliriz, onlar gibi onurlu olmamız gereklidir.
Fakir ülkenin kaderi başka oluyor Türkiye artık fakir bir ülke olarak değerlendiriliyor... Zenginliklerin çetelere aktarıldığı yoksul bir ülke.