Yine mi?
KPSS sınavının 31 Temmuz tarihinde yapılan Lisans oturumunun ardından ortaya çıkan “bir kısım soruların bir yayınevinin denemelerinde de sorulduğu” iddialarından sonra, yapılan birinci oturum sınavı iptal edildi; yapılması planlanan diğer oturumlar da ileri bir tarihe ertelendi. Üzülerek belirteyim ki, ÖSYM’de 11 sene evvel yaşadığımız bu manzaranın tekrar ortaya çıkması o günden bugüne kurumda pek bir şeyin değişmemiş olduğu endişelerimizi güçlendiriyor. Bu, acaba Fetö’nün devletin kurumlarında kalan son ayak izleri mi? Yoksa yeni fetövari oluşumların ayak sesleri mi? Hangisi olursa olsun, ülkemiz için ikisi de çok vahim. Kokuşmuşluk devam ediyor demektir.
Bu yaşananlar, bize bir gerçeği tekrar gösterdi ki, devlet, kendi içinde hiçbir cemaat ya da başka oluşumlara tavizkar davranmamalı. Bu arada, 11 sene evvel yaşanan soruların çalınması olayına o günün yetkilileri ki bugün de aynı kadrolar var, gösterdikleri reaksiyonla bugünkü olaya gösterdikleri tepki arasındaki bir farkı da söylemeden geçemeyiz; ÖSYM’de, 11 sene evvel ortaya çıkan soru hırsızlığında, doğal olarak gençlerin o günlerde verdiği demokratik tepkiler için ağır eleştirilerde bulunan dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan bu defa kimseyi savunup, kimseyi suçlamadan elini hızlı tuttu, ÖSYM başkanını hemen görevden aldı ve Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdi. Bu yerinde bir hareketti. Bence kurumdaki görevden almalar, bununla da sınırlı kalmamalı, devamı da gelmeli. Ayrıca gerekirse kurum yeniden yapılanmalı. Toplumda ÖSYM’ye “Önceden Soruları Yayma Merkezi” yakıştırması ortadan kaldırılmalıdır.
İşin içine MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) da dahil oldu. Araştırma başlatılmışken 2011 yılından sonra ÖSYM tarafından yapılan sınavların tümü bu incelemeye dahil edilerek Tus, Askeri Liseler, Polis Akademileri sınavları da mutlaka incelenmeli.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak, hayatının bir yerinde ÖSYM’nin yaptığı sınavlara girmeyenimiz yoktur. Çünkü, ülkemizin kurumsal anlamdaki sınavlarını hep ÖSYM yapar. Üniversite ve Kamu Personeli Seçme Sınavları bunların arasında en önemlileri gibi görünse de mesleki alanda yükselmek için gereken sınavları da yapar bu kurum. Çok doğal olarak da tüm gençlerimizin geleceğine doğrudan etki eder ÖSYM. Onların hayallerine yön verir. O halde, ülkemizin geleceği açısından ÖSYM’nin en güvenilir kurum olma zorunluluğu vardır. Çalışan ve hak eden gençlerimizin eşit ve adil şartlarda yarışmaları için terazisinin ayarı hassas olmalıdır. Elini vicdanından çekmeden hiç kaldırmamalı.
Yaptığı her sınavdan milyarlar kazanan bir kurum, bu denli öneme haiz sınavların güvenirliği konusunda bu denli aciz kalmamalı, sorumsuz davranmamalıdır. Gençlere ve ülkeye karşı sorumluluğunun bilincinde hareket etmelidir.
Gençlerimizin çoğu, hiçbir cemaat ve oluşuma tabi olmaksızın sadece bilgileri ve emekleriyle yarışmanın peşindeler. Yani ülkelerinde eşit yurttaşlar olmak istiyorlar. Kamuya girişte mülakat denen ucube bir uygulamaya tabi olmanın yarattığı eşitsizliğe bir de sınav yolsuzlukları eklendiğinde insanların devletine güven duygusu zedeleniyor. Bu durumda cumhuriyetimiz kimsesizlerin kimsesi olmaktan uzaklaşıyor. Genç vicdanlar yara alıyor.
Konu gündeme geldiğinden çok kısa bir süre sonra ÖSYM tarafından yapılan açıklama ise daha vahim. Yani özürleri kabahatlerinden büyük. Hiçbir araştırma yapmadan kendilerini savunmaya geçmeleri bile kuşku verici değil mi? Ayrıca, yayınevi de kendilerini savunan aynı türde bir açıklama yaptı. Hangi açıklamayı yaparlarsa yapsınlar artık mızrak çuvala sığmıyor. Başlarını kuma sokarak saklandıklarını sananlar, tüm toplumun onları gördüğünün farkında değiller. Yani toplum, kralın çıplak olduğunu biliyor.
Toplumları ayakta tutan, ülkedeki adalettir, eşit yurttaşlıktır. Kimsenin kendini ayrıcalıklı ya da öteki gibi görmediği bir toplumsal anlayışı mutlaka hakim kılmalıyız. Bunu yaparken de hiçbir yanlış, yapanın yanına kalmamalı, yanlışı yapan kim ise mutlaka hukuk önünde hesabını vermelidir. Bedel ödetmeler, hukukun üstünlüğü çerçevesinde yapılmalı, öç alma mantığı da toplumsal hafızalardan silinip atılmalı.
Devlet, birilerini değil hak edenin hakkını korumalı. Adil toplumlarda amca, dayı değil bilgi söz sahibi olmalı.