Üniversite yolunda
Öğrencilerin, hayallerindeki üniversitelere girebilmeleri için belirlenen taban puan uygulaması, birilerine göre “engel” gibi görünse de özünde öğrenciler arasındaki adaleti sağlamaya, hak edenin hakkını vermeye yönelik olarak getirilmişti. Bazı bölümler için konan başarı sıralaması uygulaması da bunu destekliyordu. Şimdi taban puan uygulamasının kaldırılmasıyla başarı sıralamış istenmeyen bölümlere tüm öğrencilerin kolayca girebileceği sanılıyor olabilir. Oysa taban puanın kaldırılması, yeteri kadar ekonomik gücü olmadığı için özel üniversitelerdeki kontenjanlara tercih yapamayanların yerini parası olanlarla doldurmak anlamına gelir ki, bu da eğitimdeki adaletsizliği daha da artırır. Yani terazinin kefesine koyduğunuz para, bilgiye karşı ağır basar. Bana göre bu, eğitime kapitalist pencereden bakmaktır. Bu bakış açısının eğitimi bilgi işi olmaktan çıkarıp ticari bir meta haline getirdiğinin üzülerek görüyoruz. İşte bu şartlarda yapıldı bu seneki üniversite sınavları.
Bu uygulamayı fırsat bilen öğrenciler adeta sınava koştular. Öğrenci sayısında rekor seviyeye ulaşıldı. Yaklaşık 3 milyon 235 bin aday girdi bu sınavlara. İki gün boyunca, saatlerce ter döktüler. On iki yıllık emeklerinin karşılığı, onlar için elbette çok önemliydi. Onlar, soruları çözmeye çalışırken velileri de dışarıda en az onlar kadar terlediler. Umuyorum çalışan, emek veren tüm gençlerimizin hayalleri gerçekleşir, velileri de mutlu olurlar.
Soruların zorluğu, kolaylığı gibi değerlendirmelere hiç girmek istemiyorum. Çünkü zor ve kolay kavramı görecelidir. Bir öğrenciye göre kolay olan soru veya test, diğer öğrenciye göre zor olabilir. Bu tamamen öğrencinin çalışma ve ilgi alanıyla alakalı bir durumdur.
Bana göre büyük sorun olarak gördüğüm taban puanın kaldırılmasının yanında bir de puan türleri meselesi var ki bu, üniversiteler açısından da son derece sıkıntı verici bir durum. Bundan birkaç sene evvel uygulanan ve tüm eğitim camiası tarafından da doğru bir uygulama olarak kabul gören puan türlerindeki çeşitlilikten neden vaz geçildiğini anlamış değilim. Geldiğimiz noktada matematik sorusu çözmeden matematik bölümüne gireni mi ararsın, biyoloji sorusu çözmeden tıbba gireni mi? Tarih sorusu çözmeden tarih öğretmenliğine, fizik sorusu çözmeden fizik bölümüne gireni mi? Bu örnekler saymakla bitmez… Buradaki kastım elbette ki bu testlerde öğrencilerin sıfır çekmeleri falan değil ama yeteri kadar başarılı olmadıkları alanlara rahatça yerleşmeleridir. Daha doğrusu orada bir başarı kriterinin olmayışının sonucudur bunlar.
Üniversitelerin bölümlerini tercih ederken esas alınan sayısal, sözel, eşit ağırlık ve dil puanları kendi içinde çeşitlendirilmeli ve hesaplamalardaki katsayılar da bölüm için gerekli görülen derslerin sorularının ağırlığına göre olmalı. Bunu örneklendirmek gerekirse; fizik mühendisliğini tercih edecek bir öğrenci için istenen puan türündeki fizik sorularının ağırlığı, kimya mühendisliğini tercih edecek öğrenci için aynı düzeyde olmamalı. Fizik mühendisliği için fizik soruları, kimya mühendisliği için de kimya soruları belirleyici olmalı diye düşünüyorum. Şayet uygulama böyle olursa üniversiteler de akademik olarak daha kaliteli hale gelirler ve dünyadaki diğer üniversitelerle yarışabilirler.
Durum böyle olunca sokaklarda, yalnızca puanı tuttuğu için hayalindeki bölümü, üniversiteyi ve mesleği değiştirmek zorunda kalan binlerce öğrenciyle karşılaşıyoruz. Bu da eğitimini aldığı alanda çalışmayan, mutsuz insanlar ordusunun oluşmasına neden oluyor.
Üniversitelere giriş sisteminde gerçekten adil bir düzenleme yapılmak isteniyorsa, bu, taban puanı uygulamasını kaldırıp parası olanın başarısına bakılmaksızın önünü açmak değil, öğrencilerin tamamının, zengin fakir demeden gerçek başarılarına göre üniversitelere yerleşmelerini sağlayacak olan puan çeşitliliğine geçilmelidir. Hatta bazı bölümleri tercih edebilmek için uygulanan “başarı sıralaması” zorunluluğunun kapsamı da genişletilebilir.