Kazandığımız an işte bu andır!
18 Mart 1915’te, İngiliz ve Fransız filoları bütün kuvvetleriyle Çanakkale Boğazı’nı geçmek istemiş ancak yenilmişlerdir. Çanakkale Deniz Zaferi’nin sahibi, Mustafa Kemal’in komutanlığındaki 19. Tümen’in birlikleridir.
Deniz yenilgisinin altında kalan İtilaf Devletleri; İstanbul’u almak için bu kez de kara yolundan yani, Gelibolu üzerinden giderek denemeye karar verirler. Mustafa Kemal, Deniz Zaferi’nden bir gün sonra, tüm birliklere şu emri verecektir; “… Türlü kaynaklardan gelen bilgilerde, düşmanın çıkarma için hazırlıklarda bulunduğu anlaşılmaktadır… Birlikler, kendi bölgelerinin savunma tertibatını bir an önce bitirmelidir.”
Çanakkale cephesi önem kazanmıştır. Gelibolu’da 5. Ordu kurulur ve komutanlığına Mareşal Liman von Sanders atanır. Sanders, Gelibolu’da savunma düzeni açısından incelemelerde bulunur. Mustafa Kemal, 25 Şubat’tan beri üstlendiği Maydos Bölgesi Komutanlığı’nı Albay Halil Sami Bey’e devreder ve 19. Tümen Komutanlığı’na döner. Bir emirle de, birliklerine yeni durum ve görevlerini iletir. General Hamilton ise İtilâf birliklerine şu emri vermektedir: “Düşmanlarımızın ele geçirilemez diye adlandırdıkları sahillere denizci arkadaşlarımızla birlikte çıkmak zorundayız (!) Biz verilen büyük harp görevine lâyık olduğumuzu (!) ispat edelim.”
25 Nisan 1915’te Çanakkale Kara Muharebeleri başlar. Dahi komutan, tarihe mâl olan şu sözleri söyleyecektir askerlerine; “Ben size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir!”
24 Nisan’ı 25 Nisan’a bağlayan gece yarısı, 70.000’e yakın Avustralyalı, Yeni Zelandalı (Anzaklar), İngiliz, Fransız ve Hint askeri, gemilere doluşur. Plana göre Gelibolu Yarımadası’ndaki Arıburnu ile Seddülbahir sahillerine ve Anadolu’daki Kumkale sahiline çıkarma yapılacak ve Donanma da Türk siperlerini cehenneme çevirecektir. Sahillerdeki siperlerinde ise bu koca orduyu karşılayacak olan, bir avuç Mehmetçik’tir. Arıburnu ve Seddülbahir sahillerinin savunulması 9. Tümen’e verilir ve tarihe geçmeye hazırlanan 19. Tümen de ihtiyatta kalacak şekilde Bigalı’da konuşlandırılır.
Saat 03.00’te gemilerde bulunan Anzak askerleri filikalara binerler. Askerlere; “İlk siper hattı soğuk çeliğin ucuyla alınacak” şeklinde emirler verilmiştir. Kıyıda ise, 9. Tümen 27. Alay 2. Tabur 4. Bölük’te görevli 250 kadar askerimiz silah başı yapmış, beklemektedir. Yarımada’daki su akıntısının Kuzey yönünde olması sebebi ile hedeflenen bölgeden sapan Anzaklar, sabah 7.00 civarında toparlanır ve sahilden tepelere doğru harekâtlarına başlarlar.
25 Nisan 1915 sabahı 4. Bölük, karaya çıkmış olan Anzakları dört saat boyunca durdurmayı başarır ve sadece bir avuç kalıncaya kadar kendilerini feda ederler. Aynı anda Yarımada’nın güneyindeki Seddülbahir bölgesinden de çıkarma haberleri gelmeye başlar; Arıburnu bölgesine takviye gönderilmesi bir hayli gecikir. Bölgeye en yakın birlik Yarbay Mehmet Şefik Bey’in emrindeki 27. Alay’dır. Sonunda beklenen emir çok geç de olsa gelir ve 27. Alay var gücüyle Kabatepe-Arıburnu hattına doğru yola çıkar. Fakat durum çok kritiktir. Karaya çıkmaya devam eden ve ilerleyen Anzakları durdurmak için süngü hücumuna kalkan 2.000 mevcutlu 27. Alay’ın; Kocaçimen Tepesine 2,5 km. gibi bir mesafeleri kalmış olan 15.000 civarındaki Anzak askerini daha fazla durdurabilmesi imkânsızdır.
İşte bu ölüm kalım anında henüz 34 yaşında olan kurmay Yarbay Mustafa Kemal, Ordu karargâhından emir beklemeksizin, en önde 57. Alay olmak üzere derhal Kocaçimen Tepesi’ne doğru harekete geçer. Mesafe 9 km’dir. Emrindeki 72. ve 77. Alaylara da harekete geçecek şekilde hazır olmaları emrini verir. Kocaçimen’e varıldığında yorgun düşmüş asker soluklanırken kendisi de emir subayı ve birkaç erle birlikte on dakika mesafedeki Conkbayırı’na doğru yürüyüşe geçer. O sırada, saatlerdir düşmanla boğuşan ve eriyerek geri çekilen bir avuç asker de Conkbayırı’na doğru geri çekilmektedir.
O tarihî karşılaşmayı Mustafa Kemal şu şekilde anlatır: “Bu esnada sahili savunmakla memur olan müfreze efradının kaçmakta olduğunu gördüm. Bizzat bu efradın önüne çıkarak, niçin kaçıyorsunuz dedim. Efendim düşman, dediler. Nerede, dedim. İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve ileri doğru yürüyordu. Artık bir mantık yürütmeyle mi içgüdü ile mi bilemiyorum bu kaçan efrada bağırarak düşmandan kaçılmaz dedim. Cephanemiz kalmadı, dediler. Cephaneniz yoksa süngünüz var dedim ve bağırarak bunlara süngü taktırdım ve yere yatırdım. Bunlar süngü takıp yere yatınca düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an işte bu andır”.
Tepelere doğru geri çekilen Türk askerlerini takip eden Anzakların başındaki Yüzbaşı Tulloch – günlüğüne yazdığına göre- ellerini kollarını sallayarak etrafındaki askerlere emirler veren bir subay görür ve yaklaşık 400 yard (365 metre) mesafeden ateş eder ancak ıskalar.* O subay, Yarbay Mustafa Kemal’dir.
25 Nisan günü kader tersine döner; 27. ve 57. Alayların taarruzları ve sonradan 19. Tümen’e bağlı diğer iki Alay’ın da yetişmesi ile akşama doğru Anzak birlikleri çok dar bir kıyı şeridine hapsolunur. Mustafa Kemal, karşı taarruzu “Kemalyeri” nden yönetmiştir. 19. Tümen ve takviye için gönderilen bazı alaylar “Arıburun Kuvvetleri Grubu” nu oluşturacak ve Mustafa Kemal, “Arıburun Kuvvetleri Komutanı” olarak komuta edecektir.
O kanlı gün bittiğinde Arıburnu’nda Anzak birliklerinin geldiği hat, 8 ay boyunca hemen hemen aynı kalacak, 25 Nisan gecesi hücuma sevk edilen 57. Alay’dan ise “bu gök kubbede kalan bir hoş sada” olacaktır. Tamamı şehit olan bu kahramanların anısına, o günden beri Türk ordusunda 57. Alay bulunmamaktadır.
İngiliz çıkarması, gece-gündüz devam eder. Çok kayıp verilmiştir ve askerimiz yorgundur. 29 Nisan’a gelindiğinde Mustafa Kemal komutan ve subaylarına bir emir gönderecek ve sonunu şöyle bağlayacaktır: “… Şimdiye kadar gösterdiğiniz gayrete devam etmenizi ve askerlerinizi mümkün olduğu kadar çok istirahat ettirmek ve uyutmak yönlerini göz önünde tutmanızı tavsiye ederim.”
Ayrıca, Kemalyeri’nde topladığı bölge komutanlarına da şöyle diyecektir: “İçimizde ve komuta ettiğimiz askerlerde Balkan utancının ikinci bir safhasını görmektense burada ölmeyi tercih etmeyenlerin bulunacağını kesinlikle kabul etmem.”
Mustafa Kemal’e gösterdiği fedakârlık ve kahramanlıklar nedeniyle “Muharebe Gümüş İmtiyaz Madalyası” verilir.
25 Nisan -1 Mayıs tarihleri arası, özetle bu şekilde seyretmiştir.
107 yıl önce Çanakkale Kara Muharebelerine katılan ve Mustafa Kemal’in “şan ve namus örneği” olarak nitelediği şehitlerimizi rahmet, saygı ve minnetle anıyorum.